Nisan'ın ilk yarısı bitmek üzere... Çatılardan salkım saçak buzlar asılıyor... Erzurum Cumhuriyet caddesinde Ulu Camiî istikametine yürüyoruz. Okula diye ayrıldıktan sonra başlayan öğle ezanı Umut Türker'le beni Lala Paşa Camiîne çekiyor.
"Şu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli" temennisini terennüm ederek, Davudî sesli müezzini dinliyoruz.
Arif Nihat Asya'nın:
"Bir şadırvan ki ses verir, ses alır
Ve suyundan melekler abdest alır" diye tanımladığı şadırvandan camiye geçiyoruz.
Camiye girer girmez, mihrabın sol tarafına, bir adam boyu yüksekliğinde özenle yerleştirilmiş bir levha gözüme ilişiyor ama uzaktan tam okuyamıyorum. Namaz bittikten sonra bir yaklaşıyorum ki müthiş bir cümle:
"Men tâle gafleteh
Zâle devleteh"
"Gafleti çok olanın devleti yok olur, kimin gafleti uzun olursa devleti zail olur."
Gaflet... Devlet... Biri varsa diğeri yok.
Devlet zirve ise gaflet çukur... Devlet yücelik, yükselmek ise gaflet alçalış... Devlet, izzetin, vakarın, bağımsızlığın sembolü ise gaflet esarete, köleliğe giden yol...
Basiret, firaset ve iz'an sahibi ecdadımız bu topraklara ayak bastığı günden beri ezanı susturmamak için, izzetini, devletini korumak için gereken her türlü fedakârlığı ortaya koymuş, bu hassasiyetini gelecek nesillere böyle spot cümlelerle, formüllerle de aktarmış.
"Su uyur düşman uyumaz" demiş, "Gafleti çok olanın devleti yok olur" demiş.
Bu cümlenin, bir caminin duvarına, hem de mihrab tarafına, hem de herkesin okuyabileceği bir yükseklikte özenle yerleştirilmiş olması, sıradan bir levha asmak gibi gelmedi bana.
Düşmanlardan, haçlı sürülerinden çok çekmiş, derin acılar yaşamış olan Erzurumlu, günde beş defa Allah-u Ekber nidalarıyla camiye koşan torunlarının gözlerine sokarcasına bu cümleyi yerleştirmiş ve dikkatlerini çekmek istemiş... Bu ezanların bu topraklarda ilelebed okunmasını istiyorsanız gaflete düşmeyin... Bağımsızlığınızın tehlikeye düşmesini istemiyorsanız gaflete düşmeyin... "Göç göç oldu göçler yola dizildi" ağıtını söylemek istemiyor, yaşamak istemiyorsanız gaflete düşmeyin... Ruslardan, Ermenilerden bizim çektiklerimizi çekmek istemiyorsanız gaflete düşmeyin...
"Gafleti çok olanın devleti yok olur" levhası kitaplarda, kütüphanelerde çok yerde elbette vardır ama gözünüzün önünde olsun. Beş vakit girmek zorunda olduğunuz caminin duvarında olsun. Yan duvarlarda belki gözünüzden kaçabilir, mihrab tarafında, kıble istikametinde olsun ki beş vakit okuyabilesiniz:
"Gafleti çok olanın devleti yok olur."
"Şu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli" temennisini terennüm ederek, Davudî sesli müezzini dinliyoruz.
Arif Nihat Asya'nın:
"Bir şadırvan ki ses verir, ses alır
Ve suyundan melekler abdest alır" diye tanımladığı şadırvandan camiye geçiyoruz.
Camiye girer girmez, mihrabın sol tarafına, bir adam boyu yüksekliğinde özenle yerleştirilmiş bir levha gözüme ilişiyor ama uzaktan tam okuyamıyorum. Namaz bittikten sonra bir yaklaşıyorum ki müthiş bir cümle:
"Men tâle gafleteh
Zâle devleteh"
"Gafleti çok olanın devleti yok olur, kimin gafleti uzun olursa devleti zail olur."
Gaflet... Devlet... Biri varsa diğeri yok.
Devlet zirve ise gaflet çukur... Devlet yücelik, yükselmek ise gaflet alçalış... Devlet, izzetin, vakarın, bağımsızlığın sembolü ise gaflet esarete, köleliğe giden yol...
Basiret, firaset ve iz'an sahibi ecdadımız bu topraklara ayak bastığı günden beri ezanı susturmamak için, izzetini, devletini korumak için gereken her türlü fedakârlığı ortaya koymuş, bu hassasiyetini gelecek nesillere böyle spot cümlelerle, formüllerle de aktarmış.
"Su uyur düşman uyumaz" demiş, "Gafleti çok olanın devleti yok olur" demiş.
Bu cümlenin, bir caminin duvarına, hem de mihrab tarafına, hem de herkesin okuyabileceği bir yükseklikte özenle yerleştirilmiş olması, sıradan bir levha asmak gibi gelmedi bana.
Düşmanlardan, haçlı sürülerinden çok çekmiş, derin acılar yaşamış olan Erzurumlu, günde beş defa Allah-u Ekber nidalarıyla camiye koşan torunlarının gözlerine sokarcasına bu cümleyi yerleştirmiş ve dikkatlerini çekmek istemiş... Bu ezanların bu topraklarda ilelebed okunmasını istiyorsanız gaflete düşmeyin... Bağımsızlığınızın tehlikeye düşmesini istemiyorsanız gaflete düşmeyin... "Göç göç oldu göçler yola dizildi" ağıtını söylemek istemiyor, yaşamak istemiyorsanız gaflete düşmeyin... Ruslardan, Ermenilerden bizim çektiklerimizi çekmek istemiyorsanız gaflete düşmeyin...
"Gafleti çok olanın devleti yok olur" levhası kitaplarda, kütüphanelerde çok yerde elbette vardır ama gözünüzün önünde olsun. Beş vakit girmek zorunda olduğunuz caminin duvarında olsun. Yan duvarlarda belki gözünüzden kaçabilir, mihrab tarafında, kıble istikametinde olsun ki beş vakit okuyabilesiniz:
"Gafleti çok olanın devleti yok olur."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025