Mesnevi'deki 'Fil hikayesini' biliyorsunuzdur. Hiç fil görmemiş insanların olduğu bir yere fil getirilir ve karanlık bir ahıra konulur.
Halk, fili görmek için toplanır. Ahır göz gözü görmeyecek derecede karanlık olduğu için kimse fili göremez. Onlarda elleriyle karşısındakinin ne olduğunu anlamaya çalışırlar.
Filin hortumunu tutan, 'bu bir borudur', kulağını tutan, 'yelpazedir', bacağının tutan, 'bu bir direktir', sırtına çıkan, 'bu padişahın tahtıdır' gibi algıladıklarını, bildikleri eşyalara benzeterek anlatırlar.
Anlaşıldığı üzere herkesin konusu aynı ama hepsinin sonucu ayrıydı. Aynı olan şeye onlarca farklı anlam yüklenmiş ve herkes kendi tespitinin haklılığını iddia ediyordu.
Görünüşte hepsi doğru söylüyordu. Ama söyledikleri doğru, gerçeği ifade etmiyordu.
Oysa hepsi bir araya gelip, doğrularını ortaya koysalar ve ortak bir tanım arayışına girselerdi belki de ortaya ortak bir profil çıkabilirdi.
Yeterli olur muydu? Hayır. Nedenini Hz. Mevlana'dan alalım: 'Avuç bütün fili elleyemez' diyen Hz. Mevlana, 'hakikate ulaşmak, gerçeği görmek için ışık şarttır' diyordu.
Tabi bu tespitin maddi-manevi sahada çok derin anlamları vardır. Biz, fil üzerinden gidelim.
Oradaki insanlar karanlıkta bir mum yaksalardı gerçeği göreceklerdi. Mum yakan, hakikati gören bir kişiye danışsalardı ayrılığa düşmeden yine gerçeği öğreneceklerdi. Ama herkes kendi tespitinde ısrar edince gerçek ortaya çıkmadı.
Neticede elinde mum olan, ışık olan gerçeği, hakikati görür.
Gelelim ülkemiz ekonomisine ve siyasetçilerine!
Ülkemiz siyasetçileri de ekonomik gidişatı ve de çöküşü gözleri kapalı olarak tanımlıyorlar. Kimisi faizdir, diyor. Kimisi yabancı sermayedir, diyor. Kimisi gelir adaletsizliğidir, diyor. Kimisi israftır, diyor. Kimisi özelleştirmelerdir, yabancı sermayedir, talandır, yolsuzluktur diyor.
Fil olayında olduğu gibi siyasetçiler ve ekonomistler bir araya gelip, doğrularını masaya koyup, ortak netice bulmak yerine hepsi kendi doğrusunda ısrar ediyor. Haliyle hakikati göremiyorlar.
Elinde ışık olan adama da gitmiyorlar. Gitseler hakikat ortaya çıkacak. Hem kendileri, hem milletimiz aydınlığa ulaşacak.
Son yüz yılda karanlığa mum yakan, ışık tutan adam Prof. Dr. Haydar Baş'tır. O ışığın ekonomideki adı Milli Ekonomi Modeli'dir. Bu ışığı bugün, ülkemiz ve dünyanın karanlığına tutan lider Hüseyin Baş'tır.
Dünden bugüne kapitalizm öyle fil gibi karanlık bir odaya filanda sokulmadı. Bizzat sahipleri tarafından üzerimize salındı. Önüne geleni eziyor, eziyor, eziyor.
Amma! AKP'si de, CHP'si de, MHP'si de, İYİ'si de, kötüsü de, Erdoğan'ı da, Kılıçdaroğlu'su da, Akşener'i de artık nasıl bir karanlıktaysalar ellerine gelen şeyi, sebep olarak gösterip, haklı çıkma ve karşısındakileri de haksız çıkarma gayretindedirler.
Dün Prof. Dr. Haydar Baş, 'sessiz bir devrimle kapitalizmi tarihe gömdüm' diyordu. Bizim siyasetçilerimiz ise ölüyü, diriltmeye çalışıyorlar.
BTP Lideri Hüseyin Baş, her fırsatta ülkemizdeki ekonomik sorunların kaynağının sistem olduğunu ifade ediyor.
Çok anlaşılır bir örnek vereyim
Bugün bakan olan Nureddin Nebati, 2018 yılında bakan yardımcısıydı ve şöyle diyordu: "Dolar 10 lira olacak, bankalar batacak` diyenler nerede? `Ekonomik kriz geldi` diyenler nerede?
O günlerde trol hesaplardan binlerce sosyal medya paylaşımcıları nerede? Yoklar. Duramazlar. Çünkü burada güçlü bir devlet, güçlü bir millet var. Her türlü operasyonda birlikte hareket edebilen bir devlet ve millet var."
19 yıldır iktidarda olan Sayın Erdoğan ise 2019 yılında şu cümleleri kurmuştu: "Bunlara göre dolar 10 lira olacak, enflasyon yüzde 30'u aşacaktı, bunların hiçbiri oldu mu?"
Buradayız ve dediklerimizin hepsi oldu. Ama onlar karanlıkta ısrar ediyorlar.
Işığı açalım mı?
"İnsan, ekonomi politikalarının hem hedefi, hem de konusudur. Ekonomi politikalarının gayesi insana daha yaşanabilir daha rahat bir dünya sunmaktır.
Elbette politikaların istenilen neticeler vermesi muhatabın doğru tanınmasına bağlıdır. İnsanı yanlış tarif eden bir ekonomi modelinin doğru neticeler elde etmesi mümkün değildir…
Yapılması gereken; İnsanın doğasından kaynaklanan, gerçek özelliklerinden yola çıkarak onu tatmin edecek bir ekonomi modelini hayata geçirmek olmalı idi. Milli Ekonomi Modeli'ni izah ederken işe, "önce insan"ı tarif ederek başlayalım.
Öyleyse ekonomiyi ilgilendiren yönüyle insan nedir? Bütün ekonomi modelleri, insanın ihtiyaçlarının sınırsız olduğu yanılgısındadır.
Sınırsız olan insanın ihtiyaçları değil, ihtiraslarıdır. İnsanın doymayan tarafı karnı değil, gözüdür.
Ancak şu ana kadar insanın ihtiyaçları sınırsız, kaynaklar ise sınırlı görülmüştür. Haddi zatında sınırsız olan kaynaklardır. Sınırlı olan ise ihtiyaçlardır." Diyen Prof. Dr. Haydar Baş dünyanın sahiplendiği Milli Ekonomi Modelinde sadece ekonomi değil insan hakikatini de ortaya koyarak bizleri aydınlığı gösteriyordu. Şimdi o aydınlığa BTP lideri Hüseyin Baş çağırıyor.
Bildiğim kadarıyla yarasalar dışında herkes aydınlığa koşar.
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025