Başbakanımız Sayın Davutoğlu, 'Çözüm süreci Ortadoğu'nun en büyük başarı hikâyesidir' dedi. Allah Allah! Ortada nasıl bir başarı var acaba diye düşünmemek mümkün değil. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki dükkânların tabelalarının neredeyse tamamının Kürtçe olması mı başarı? Atatürk büstlerinin, 'Ne mutlu Türk'üm diyene!' yazılarının indirilmesi mi başarı? Hala gençlerin dağa çıkmaya devam ediyor olmaları mı, yoksa dağdakilerin inmemeleri mi başarı? Yoksa yol kapatmaların, kaçırmaların, PKK militanlarının kimlik kontrollerinin devam ediyor olması mı başarı? Yoksa o bölgeden resmen Kürdistan diye bahsedilmesi mi başarı? Aynı gün Sayın Cumhurbaşkanımız da şöyle diyor: 'Avrupa ülkeleri neden IŞİD'e terör örgütü diyorlar da PKK'ya terörist diyemiyorlar?' Allah Allah! Buyrun burdan yakın. Sayın Cumhurbaşkanım! Madem PKK terör örgütüydü, siz niye onlarla masaya oturdunuz o zaman? Niye çözüm süreci adı altında bir açılım başlattınız? Onlara bu kadar haklar tanıdınız? Bunu yapan sizin başbakan olduğunuz hükümet değil miydi? Güya seçim süreci devam ederken siz nasıl şimdi operasyon sürecinin aynı zamanda PKK terörünü de hedef alacağını söyleyebiliyorsunuz? Bunun çözüm süreci görüşmelerinizi, yaptığınız anlaşmayı sıkıntıya sokacağını en iyi bilecek iki kişi Sayın Davutoğlu ve siz değil misiniz? O zaman bu işte bir iş var. Çözüm sürecinin PKK'ya ve yandaşlarına hiçbir zaman ellerine geçmemesi gereken haklar verdiği -halkımıza çoktandır olduğu gibi- devlet büyüklerimize de ayan olmuştur. Çözüm süreci evet bir başarı hikâyesidir ama Türkiye için değil PKK için başarıdır. Savaşarak asla elde edemeyecekleri haklar onlara altın tepsi içinde sunulmuştur. Onlar da bunu değerlendirmektedirler. Bu aşamadan sonra bu haklar nasıl geri alınacak ya da bu nelere mal olacak, hükümet bu anlamda nasıl bir strateji izleyecek bunu zaman gösterecek. Şu anda tablodan gördüğümüz gerçek artık yöneticilerimiz tarafından da anlaşılmış olduğudur. Ancak tükürdüğünü yalamamak bizde âdet olduğu için şimdi bu konuşmalar yapılarak yanlıştan çark edilmeye çalışılmakta, bir sonraki 180 derecelik dönüşe toplum hazırlanmaktadır. Oysaki ekranlara çıkıp; 'Biz bir hata yaptık. Böyle olacağını göremedik. Basiretsizlik ettik. Bizi uyaranlar olmasına rağmen onları dinlemedik. Ama şimdi yanlışımızdan dönüyoruz. Bunu telafi etmeye çalışacağız' demek de bir erdem değil midir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020