Ekonomi yönetimi tam da uçuşa geçtiğimizi anons etmeye başlamıştı ki, Devlet İstatistik Enstitüsü'nün (DİE) açıkladığı 2002'nin ilk enflasyon rakamları, moral beyanatlarına sekte vurdu. Zira DİE'nin verilerine göre toptan eşya fiyatlarında (TEFE) yıllık enflasyon yüzde 92.0, tüketici fiyatlarında (TÜFE) ise yüzde 73.2 oldu. Aylık enflasyon TEFE'de 4.2, TÜFE'de ise 5.3 çıktı. Bunlar resmi terbiye çerçevesinde ıslah edilerek açıklanan rakamlar. Bu yüksek rakamlar, Afyon depreminin sarsıntıları arasında kayboluverdi tabii.
İlginçtir geçen ayın zam şampiyonu yüzde 85.8 oranla ıspanak oldu. Havuç fiyatları ise yüzde 43.7 arttı. Türkiye gibi bir tarım ülkesinde kış sebzeleri zam şampiyon olur, ıspanak midelere oturursa; varın siz, gerisini hesap edin. Bizdeki enflasyon da çok ilginç; dolar fiyatı düşse de o bildiğini okuyup yukarı tırmanıyor, dolar fırlasa da. Enflasyon, bu ekonomi yönetimini artık dinlemiyor.
DİE'nin enflasyon rakamlarını açıkladığı saatlerde, Başbakan Ecevit'le birlikte ABD'de moral depolayan TOBB, beklenmedik biçimde 9 maddelik feverannâme yayınladı. Derviş kanunları başta olmak üzere her türlü IMF patentli üretimi yok eden yasal düzenlemelere gözü kapalı lojistik destek sağlayan şu uyumlu TOBB'a ne oldu ki, bir anda tansiyonu yükseldi. Acı bir deklerasyon yayımladı.
"Bankacılık Yasası ile rahatlayacak finans sektörü yeni bir rehavete girmemeli, gerektiği gibi sanayiciye kaynak aktarılmalıdır" diyor TOBB. Başka ne mi diyor?
Şunları belirtiyor: 1- Reel sektörün gözardı edildiği bir başka konu da elektrik enerjisi tarifeleridir. 2- Başta Halk Bankası olmak üzere tüm bankalar, üreten kesime vermesi gereken hizmetleri sürdürmeli. 3- Sanayimizin, yurtiçi talebi karşılayacak biçimde kaliteli üretime geçmesi sağlanmalı. 4- Üretimi artıracak en önemli unsur olan ihracat her safhada desteklenmelidir. 5- Türk sanayinin 'girdi maliyetleri' uluslararası rakipleriyle eşitlenmelidir.
Ekonomiyi tam destek verdikleri IMF'ci politikalarla üretimden yasal düzenlemelerle uzak düşürenler, hayırdır, şimdi üretim teranesine başladılar. ABD seyahati kesmedi mi, yoksa iki-üç haftada 300 bin TL. aşağı düşen dolar mı kasalarını örseledi? Feveranlarının kaynağı, doların omuz atması mı?
Buna ancak, öğle yemeğinden sonra günaydın, denir.
Üç yıla yakın zamandan beri millete omuz atıyor; dolar da, enflasyon da, işsizlik de, açlık da. Millet bağrına taş basıyor. Tencerelerde taş kaynatılmaya başlandı. TOBB'un kıymetli ekonomi allameleri, milleti inim inim inleten çöküşü durduracak milli kalkınma ve üretim modellerini Derviş'in kredileri hürmetine gözardı ederek Türkiye'nin bu noktaya sürüklenmesinde oldukça yüksek pay sahibidir. Dolayısıyla şimdi sızlanmaya hakları olmasa gerektir.
Geçen ayın DİE rakamlarına göre yllık enflasyon TEFE'de yüzde 92.0 çıkıyor. Fakat hangi aritmetiği göre yapıyorsa Kemal Derviş'in rakamları hep yüzde 35'lerde geziyor. Dün de sayın Derviş, 2002 yılı için enflasyon oranının yüzde 35 olarak öngörüldüğünü belirtiyor ve "enflasyon oranının uzun vadede tek haneli rakamlara indirileceğini" sözlerine ekliyor.
Ne ile? İşte orası belli değil. Tek dayanak, IMF'den gelen faizli borç ve global tefecinin insafı.
Halbuki borç yiyen kesesinden yer, demiş atalarımız.
IMF İcra Direktörleri Kurulu, 9.3 milyarı haftasonuna kadar serbest bırakacak, Hazine hesaplarımıza kaydını düşücek. Eee... Sonra ne olacak?
9.3 milyar dolarlık kredinin, yaklaşık 6.2 milyar dolarlık kısmı, hemen eski borç geri ödemesi için kullanılacak. Çünkü Hazine yetkililerine göre, vadesi gelen söz konusu borcun, şartları itibarıyla maliyetinin yüksek olması yüzünden ertelenmesi mümkün değil. Dolayısıyla derhal 9.3 milyar doların içinden ödenecek. Geriye kalan 3.1 milyarlık dilim de Bankalar Yasası'nın kapsama alanına girer ki, bu da milleti ilgilendirmez. Hortumcular sevinsin.
2003 ve 2004 yılları dahil alınacak 12 milyar dolarlık taze kredinin 2 yıl üç aylık kısmı geri ödemesiz, dört yıl içinde tamamının geri ödenmesi gerekiyor. Faiz oranı ise döviz üzerinden yüzde 6.61 düzeyinde. Borçlar ise döviz cinsinden ödenecek. Döviz de dalgalanmada. Ne zaman ne kadara fırlayacak, kimse kestiremiyor. Çünkü ülke ekonomisi, üretim ve emeğe dayalı bir sağlam modelle değil, dış borç ve faize dayalı bir finans fırtınasına tutulmuş pupa yelken yürütülüyor. Dolayısıyla önceki borçlarda olduğu gibi, 'son dış borcun bize maliyetinin kaça patlayacağı'nı şimdiden öngörmek çok ama çok zor. Derviş ve koalisyon ortaklarının bunu öngörmeye zaten ihtiyaçları yok; zira üç-dört sene sonra borçları onlar değil, yine millet ödeyecek. Üretimi yok eden IMF patentli ve milli bütünlüğümüzü riske sokan AB güdümlü yasal düzenlemeler ise borcun cabası.
Bu borç-faiz kısır döngüsü ile Türkiye'nin nefes alması mümkün olmadığına göre, ne mi yapacağız?
Öncelikle, ben ekonomiden anlamıyorum, diyerek işi başkalarına atma kolaycılığından kurtulacağız. Borç bizim olduğuna göre ödeme hesabını biz yapacağız, bir. Yapmak zorundayız; iş başa düştü. Bunun için de Bağımsız Türkiye Partisi'nin parti programına aldığı Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi ve Kalkınma Modelleri adlı çalışmasını başucu kitabı yapacağız, iki. Bir de etrafımızdaki ekonomik, siyasal, kültürel, hukuksal, global tüm mandacı politik versiyonlara 'Artık Bağımsız Türkiye' diyerek tek yürek olacağız. Türkiye işte o zaman şahlanacak. Göreceksiniz...
İlginçtir geçen ayın zam şampiyonu yüzde 85.8 oranla ıspanak oldu. Havuç fiyatları ise yüzde 43.7 arttı. Türkiye gibi bir tarım ülkesinde kış sebzeleri zam şampiyon olur, ıspanak midelere oturursa; varın siz, gerisini hesap edin. Bizdeki enflasyon da çok ilginç; dolar fiyatı düşse de o bildiğini okuyup yukarı tırmanıyor, dolar fırlasa da. Enflasyon, bu ekonomi yönetimini artık dinlemiyor.
DİE'nin enflasyon rakamlarını açıkladığı saatlerde, Başbakan Ecevit'le birlikte ABD'de moral depolayan TOBB, beklenmedik biçimde 9 maddelik feverannâme yayınladı. Derviş kanunları başta olmak üzere her türlü IMF patentli üretimi yok eden yasal düzenlemelere gözü kapalı lojistik destek sağlayan şu uyumlu TOBB'a ne oldu ki, bir anda tansiyonu yükseldi. Acı bir deklerasyon yayımladı.
"Bankacılık Yasası ile rahatlayacak finans sektörü yeni bir rehavete girmemeli, gerektiği gibi sanayiciye kaynak aktarılmalıdır" diyor TOBB. Başka ne mi diyor?
Şunları belirtiyor: 1- Reel sektörün gözardı edildiği bir başka konu da elektrik enerjisi tarifeleridir. 2- Başta Halk Bankası olmak üzere tüm bankalar, üreten kesime vermesi gereken hizmetleri sürdürmeli. 3- Sanayimizin, yurtiçi talebi karşılayacak biçimde kaliteli üretime geçmesi sağlanmalı. 4- Üretimi artıracak en önemli unsur olan ihracat her safhada desteklenmelidir. 5- Türk sanayinin 'girdi maliyetleri' uluslararası rakipleriyle eşitlenmelidir.
Ekonomiyi tam destek verdikleri IMF'ci politikalarla üretimden yasal düzenlemelerle uzak düşürenler, hayırdır, şimdi üretim teranesine başladılar. ABD seyahati kesmedi mi, yoksa iki-üç haftada 300 bin TL. aşağı düşen dolar mı kasalarını örseledi? Feveranlarının kaynağı, doların omuz atması mı?
Buna ancak, öğle yemeğinden sonra günaydın, denir.
Üç yıla yakın zamandan beri millete omuz atıyor; dolar da, enflasyon da, işsizlik de, açlık da. Millet bağrına taş basıyor. Tencerelerde taş kaynatılmaya başlandı. TOBB'un kıymetli ekonomi allameleri, milleti inim inim inleten çöküşü durduracak milli kalkınma ve üretim modellerini Derviş'in kredileri hürmetine gözardı ederek Türkiye'nin bu noktaya sürüklenmesinde oldukça yüksek pay sahibidir. Dolayısıyla şimdi sızlanmaya hakları olmasa gerektir.
Geçen ayın DİE rakamlarına göre yllık enflasyon TEFE'de yüzde 92.0 çıkıyor. Fakat hangi aritmetiği göre yapıyorsa Kemal Derviş'in rakamları hep yüzde 35'lerde geziyor. Dün de sayın Derviş, 2002 yılı için enflasyon oranının yüzde 35 olarak öngörüldüğünü belirtiyor ve "enflasyon oranının uzun vadede tek haneli rakamlara indirileceğini" sözlerine ekliyor.
Ne ile? İşte orası belli değil. Tek dayanak, IMF'den gelen faizli borç ve global tefecinin insafı.
Halbuki borç yiyen kesesinden yer, demiş atalarımız.
IMF İcra Direktörleri Kurulu, 9.3 milyarı haftasonuna kadar serbest bırakacak, Hazine hesaplarımıza kaydını düşücek. Eee... Sonra ne olacak?
9.3 milyar dolarlık kredinin, yaklaşık 6.2 milyar dolarlık kısmı, hemen eski borç geri ödemesi için kullanılacak. Çünkü Hazine yetkililerine göre, vadesi gelen söz konusu borcun, şartları itibarıyla maliyetinin yüksek olması yüzünden ertelenmesi mümkün değil. Dolayısıyla derhal 9.3 milyar doların içinden ödenecek. Geriye kalan 3.1 milyarlık dilim de Bankalar Yasası'nın kapsama alanına girer ki, bu da milleti ilgilendirmez. Hortumcular sevinsin.
2003 ve 2004 yılları dahil alınacak 12 milyar dolarlık taze kredinin 2 yıl üç aylık kısmı geri ödemesiz, dört yıl içinde tamamının geri ödenmesi gerekiyor. Faiz oranı ise döviz üzerinden yüzde 6.61 düzeyinde. Borçlar ise döviz cinsinden ödenecek. Döviz de dalgalanmada. Ne zaman ne kadara fırlayacak, kimse kestiremiyor. Çünkü ülke ekonomisi, üretim ve emeğe dayalı bir sağlam modelle değil, dış borç ve faize dayalı bir finans fırtınasına tutulmuş pupa yelken yürütülüyor. Dolayısıyla önceki borçlarda olduğu gibi, 'son dış borcun bize maliyetinin kaça patlayacağı'nı şimdiden öngörmek çok ama çok zor. Derviş ve koalisyon ortaklarının bunu öngörmeye zaten ihtiyaçları yok; zira üç-dört sene sonra borçları onlar değil, yine millet ödeyecek. Üretimi yok eden IMF patentli ve milli bütünlüğümüzü riske sokan AB güdümlü yasal düzenlemeler ise borcun cabası.
Bu borç-faiz kısır döngüsü ile Türkiye'nin nefes alması mümkün olmadığına göre, ne mi yapacağız?
Öncelikle, ben ekonomiden anlamıyorum, diyerek işi başkalarına atma kolaycılığından kurtulacağız. Borç bizim olduğuna göre ödeme hesabını biz yapacağız, bir. Yapmak zorundayız; iş başa düştü. Bunun için de Bağımsız Türkiye Partisi'nin parti programına aldığı Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi ve Kalkınma Modelleri adlı çalışmasını başucu kitabı yapacağız, iki. Bir de etrafımızdaki ekonomik, siyasal, kültürel, hukuksal, global tüm mandacı politik versiyonlara 'Artık Bağımsız Türkiye' diyerek tek yürek olacağız. Türkiye işte o zaman şahlanacak. Göreceksiniz...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019


















































































