Daha dün yolunu hasretle bekliyorduk...
Kapının eşiğinde ellerimi yanaklarıma koymuş, dirseklerimi dizlerime dayamış, sokağın başından gelecek dedemin elindeki Ramazan iftar olacaktı... İlk gündü...
Hilal doğmuş, gönüller rahmet kapılarına yönelmişti. Diller kıpır kıpır... Dualar, zikirler, Kur'an okuma, salat ü selamlar, kasideler için sedalar, diller nasılda tatlanmıştı.
Güneş ile dostluk besteleri yazan çöl susuzluğundan damaklara damlayan hararet, ağızlardaki kuruluk "oruçlunun ağız kokusu misk ü amberdir" övgüsüne, iltifatına mazhardı.
Minik eller, iftar vaktinde teravih saflarında sahur çiçeklerinde buram buram kokular saçan güllerin neşesi ve serinliği içerisinde "ben oruçluyum" nazlanmaları içerisinde Ramazan demetleriydi.
Oruç da bitti, demeyin.
Kadir Gecesi de geride kaldı, demeyin. Nafile namazlar yok, demeyin. Lütfen şöyle deyin: Şevval'in ilk günü Fatiha ile hatim tekrar başlayacak. Oruçlarım bir dahaki Ramazan'a kadar nafile oruçlarla sürecek. Ramazan bereketi, Ramazan rahmeti ve feyzi, sükûneti semamızdan kaybolmadan aşk sağanağından gönül sarnıçlarımıza dolduracağız.
İkramlarla, sadakalarla Ramazan, ziynetlerini dağıttı durdu. Yetimlerin başı okşandı, sofralar lokma buldu.
Ah şu Ramazan medeniyetini doya doya insanımıza yaşatacağımız gün; huzur, saygı, sevgi çiçekleri etrafımızı gül kokulu bahçelere çevirecektir.
Gidiyor, demeyin.
Daha kapımıza yeni gelmişti.
Gitmesin!..
Yoksa çatıya çıkıp hilalin berraklığını seyrederken "sen gidersen ben neylerim" feryadına mı darıldı da gidiyor. Yoksa ben mi sebep oldum...
"Gecenin bir kısmında kalk secde et, tesbih et" emrinin muhatabı, yaratılmışların en keremlisi, Hatem'ul-Enbiya, Habib-i Ekrem'in (s.a.a) ümmeti olarak gecelerin secdesini, seher vaktinin esintisini hissedip duruyorduk neden gidiyorsun!...
Dur!...
Beni de götür.
Gelemem öyle mi?
Tabii sen Kadir-i Mutlak'a teslim olmuşsun. O'ndan izinsiz hareket edemezsin.
Senin ayrılığın beni mecnuna çevirecek.
Güneş mi senin etrafında dönüyor da onun için mi gitmektesin! Yoksa iklimler, mevsimler, felaketler mi neden?
Anladım tamam.
"Her şey kader ile hareket eder" ilahi fermanına boyun bükmüşsün.
Ben de o makama büktüm boynumu. Tamam, anla beni, razı oldum ayrılığına.
Her gecenin kadir sığınağına.
Her nefsin zikir kıpırdanışına,
Her zorluğun sabır taşına,
Her duanın icabet makamına,
Her adımın, ahiret gölgesine ve "Ramazan, selam yurdunun dünyaya düşmüş gölgesidir" özlü sözü söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in tarifi anlatımı ile ben de baş kestim. Sustum. Boynumu büktüm.
Gözyaşlarımı içime atarak...
Yolunu gözlemek için
Tekrar çıkıyorum
Gözlerim hilalin pırıltısına
Yürekler Ramazan müjdesine hayran olarak.
Yolunu gözlüyoruz. Elimi mi kaldırayım. Olmuyor... Tamam tamam
Güle güle...
Mah-ı ğufran güle güle...
FEYYAZ İNANÇ