Bu kumaşın ithal bir kumaş olduğunu baştan söylemek zorundayız.
Nereden, hangi diyardan ve kimler tarafından ithal edildi de Müslüman Türk milleti için bula bula bu kumaştan elbise biçtiler, diktiler ve giydirdiler?
Evet, bize zoraki elbise biçilen ve giydirilen bu umursamazlık kumaşının ithalatçısı kim ya da kimler?
Bizim medeniyetimizin köklerinde, dallarında ve meyvelerinde umursamazlığa asla yer yoktur.
Kerim Kitabımızda her yönü ile bize en güzel örnek olarak takdim edilen son elçi son Peygamber; "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" buyurarak umursamazlığı ve vurdumduymazlığı kökten kazımak, hayatımızdan çıkarmak istemiştir.
Yüce yaratıcının, insan soyuna son mesajının bağlılarını, son elçi, bir vücudun organlarına benzetmiş ve vücuttaki bir organın hasta olması halinde aynı ıstırabı tüm organların çektiği gibi, Müslümanların da birbirlerinin dertlerini, ıstıraplarını paylaşmaları gereğine dikkat çekmiştir.
Umursamazlık, vurdumduymazlık asla bizim huyumuz, bizim suyumuz ve bizim elbisemiz olmamalı, elbise gibi üzerimize yapışmamalı idi, ama bugün tam tersi bir durumdayız.
"Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız ve Allah'a iman edersiniz?" (Al-i İmran: 110) İlahi fermanı ile böylesine bir vazife ile şereflenmiş olan Müslümanlar, bütün bir insanlığın imdadına koşmakla, dertlerine deva ve sorunlarına çare bulmakla mükellef iken nasıl olur da birbirlerine umursamaz davranırlar, nasıl olurda mezhepçilik yaparak birbirlerinin başlarına dert ve sinelerine yara açarlar?
Alemlerin Rabbi tarafından yöneltilmiş şöyle bir talimatın muhatabı olan Müslümanlar nasıl olur da böylesine bir izzet ve şeref vesilesine kayıtsız kalırlar ve umursamaz davranırlar:
"İçinizden, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir." (Al-i İmran: 104).
"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği tavsiye eder, kötülükten sakındırır, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz ki Allah'ın kudreti herşeye üstündür, hikmeti ise her şeyi kuşatır." (Tevbe: 71).
"Eğer onlara yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülükten sakındırırlar. İşlerin sonu Allah'a varır." (Hac: 41).
Bütün bu ilkeler ve ölçülerden anlıyoruz ki umursamazlık asla bizim bir hasletimiz olamaz, tıpkı bir elbise gibi üzerimize yapışıp kalamaz.
Birinci vazife olarak Yüce Yaratıcımızın emir ve yasaklarına ve elçisinin uygulayıp gösterdiklerine karşı duyarlı olacağız, en yakın çevremizden en uzak çevremize kadar, hatta tüm insanlığı kapsayacak şekilde var olan, oluşmakta olan problemlere karşı duyarlı olacağız.
Bizim de ait olduğumuz coğrafya üzerinde, komşu kardeş ülkeler hakkında yapılan hain ve sinsi planlara karşı umursamaz tavrımız hayli zamandır devam ediyor. Söz konusu hain ve sinsi planların bölgemizde hayata geçmesinde görev üstlenen iş birlikçilere karşı umursamaz halimiz ne yazık ki uzun zamandır deva ediyor.
Görevlerimizi kısıtlayan, yalancıları ve talancıları görmemizi, tanımamızı engelleyen ve her hal ve şartta bize dar gelen bu umursamazlık elbisesinden tez zamanda kurtulmak boynumuzun borcudur.
Nereden, hangi diyardan ve kimler tarafından ithal edildi de Müslüman Türk milleti için bula bula bu kumaştan elbise biçtiler, diktiler ve giydirdiler?
Evet, bize zoraki elbise biçilen ve giydirilen bu umursamazlık kumaşının ithalatçısı kim ya da kimler?
Bizim medeniyetimizin köklerinde, dallarında ve meyvelerinde umursamazlığa asla yer yoktur.
Kerim Kitabımızda her yönü ile bize en güzel örnek olarak takdim edilen son elçi son Peygamber; "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" buyurarak umursamazlığı ve vurdumduymazlığı kökten kazımak, hayatımızdan çıkarmak istemiştir.
Yüce yaratıcının, insan soyuna son mesajının bağlılarını, son elçi, bir vücudun organlarına benzetmiş ve vücuttaki bir organın hasta olması halinde aynı ıstırabı tüm organların çektiği gibi, Müslümanların da birbirlerinin dertlerini, ıstıraplarını paylaşmaları gereğine dikkat çekmiştir.
Umursamazlık, vurdumduymazlık asla bizim huyumuz, bizim suyumuz ve bizim elbisemiz olmamalı, elbise gibi üzerimize yapışmamalı idi, ama bugün tam tersi bir durumdayız.
"Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız ve Allah'a iman edersiniz?" (Al-i İmran: 110) İlahi fermanı ile böylesine bir vazife ile şereflenmiş olan Müslümanlar, bütün bir insanlığın imdadına koşmakla, dertlerine deva ve sorunlarına çare bulmakla mükellef iken nasıl olur da birbirlerine umursamaz davranırlar, nasıl olurda mezhepçilik yaparak birbirlerinin başlarına dert ve sinelerine yara açarlar?
Alemlerin Rabbi tarafından yöneltilmiş şöyle bir talimatın muhatabı olan Müslümanlar nasıl olur da böylesine bir izzet ve şeref vesilesine kayıtsız kalırlar ve umursamaz davranırlar:
"İçinizden, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir." (Al-i İmran: 104).
"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği tavsiye eder, kötülükten sakındırır, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz ki Allah'ın kudreti herşeye üstündür, hikmeti ise her şeyi kuşatır." (Tevbe: 71).
"Eğer onlara yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülükten sakındırırlar. İşlerin sonu Allah'a varır." (Hac: 41).
Bütün bu ilkeler ve ölçülerden anlıyoruz ki umursamazlık asla bizim bir hasletimiz olamaz, tıpkı bir elbise gibi üzerimize yapışıp kalamaz.
Birinci vazife olarak Yüce Yaratıcımızın emir ve yasaklarına ve elçisinin uygulayıp gösterdiklerine karşı duyarlı olacağız, en yakın çevremizden en uzak çevremize kadar, hatta tüm insanlığı kapsayacak şekilde var olan, oluşmakta olan problemlere karşı duyarlı olacağız.
Bizim de ait olduğumuz coğrafya üzerinde, komşu kardeş ülkeler hakkında yapılan hain ve sinsi planlara karşı umursamaz tavrımız hayli zamandır devam ediyor. Söz konusu hain ve sinsi planların bölgemizde hayata geçmesinde görev üstlenen iş birlikçilere karşı umursamaz halimiz ne yazık ki uzun zamandır deva ediyor.
Görevlerimizi kısıtlayan, yalancıları ve talancıları görmemizi, tanımamızı engelleyen ve her hal ve şartta bize dar gelen bu umursamazlık elbisesinden tez zamanda kurtulmak boynumuzun borcudur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025