Cumhuriyet hükümetleri, ekonomide nadiren orta yol tutturabilmiş, genelde aşırı uçlar arasında gidip gelmeler yaşamışlardır. Şöyle ki, hem devletçilik politikalarında, hem de liberalizmde aşırılığa kayılmıştır.Devletçilik politikasının egemen olduğu dönemlerde, CHP Genel Sekreteri olan Recep Peker şöyle diyordu :"Devletçilik karşıtı olan liberalizmden yana hiçbir faaliyete müsaade edilmeyecektir."Bursa milletvekili Rüştü Bey, daha ileri giderek kaba güce başvurmayı bile, şu sözlerle savunmuştur: "Yerli malı kullanmak için yasadaki zorunluluk gevşektir. Meselâ İstanbul'da bir mağazaya gidersin, tezgâhtar 'yerli malı yaramaz efendim, Avrupa malı var daha iyidir' der. Yaramaz ne demek? Yerli malı yaramaz diyen adam, istiklâl yaramaz, esaret daha güzeldir der gibi bir şey söylüyor. Böyle bir sözü söyleyen adamı mağazasının önünde asmak lâzımdır. Yerli mallarını koruma hakkında yasanın buna göre değiştirilmesi gerekir."Devletçilik doktrini CHP'nin parti programına ve dahası Anayasa'ya da konulmuştu. Anayasa Komisyonu'nda devletçilik yasası görüşülürken, bir milletvekili sorar: "Bir kimse liberal düşünceler ileri sürerse, Anayasa'yı ihlâl suçunu mu işlemiş olacaktır?"Anayasa Komisyonu Başkanı cevap verir: "Bir liberal çıkıp liberalizm ilkelerini savunamaz. Devletçiliğe karşı çıkmak, Anayasa'yı ihlâl eden başka eylemler gibi suç sayılacaktır."Bu düşünceler, o dönemde ortaya çıkmış yeni düşünceler değildi. Aynı düşünceleri 17. yüzyılda Avusturyalı Von Hornick şöyle seslendiriyordu: "Bir ülkenin insanları, yerli mallar ile yetinmeye çalışmalı, lüks tüketimini bunlarla sınırlamalı ve yabancı mallar kullanmaktan kaçınmalıdır."Ekonomide yeni diye ileri sürülen bir düşünceler araştırıldığında, aynı düşüncenin çok eskilerde savunulduğu ve uygulandığı görülür. Ünlü ekonomist Keynes, bu konuda şöyle der: "Kendilerini bütün entelektüel etkilerden masun sanan uygulamacı kimseler, genelde görüşleri bayatlamış bir ekonomistin esiridirler." Maalesef, Cumhuriyet tarihimizde birbirinin tam zıddı olan ekonomi politikaları uygulanmıştır. Düşünsenize, devletçiliği böylesine savunanların ülkesinde, gün gelmiş, liberalizmin en aşırısı uygulanmıştır. Öyle ki, en stratejik kurumlarımız, madenlerimiz ve hatta topraklarımız yabancılara satılmıştır. Böyle bir savrulma normal kabul edilebilir mi? Bunun sorgulanması gerekir. Bütün bu alıntıları ve izahları şunun için yapma gereği duyduk: AKP hükümetleri, bugüne kadar tam liberal bir ekonomi politikası uyguladı. Şimdi yeni hükümet döneminde yeni politika uygulayacaklarını ifade ediyorlar. Biz de diyoruz ki, böyle bir anlayışla, yeni bir politika uygulanamaz. Ekonomide asıl değişmesi gereken zihniyettir. Bu değişmeden, politikayı değiştirmeye kalkanlar, ancak ve ancak, Keynes'in deyimiyle, "görüşleri bayatlamış bir ekonomistin esiri" olabilirler. Böyle bir hükme, AKP hükümetlerinin ekonomik anlayış, zihniyet ve uygulamalarından varıyoruz. Zira AKP, ekonomik alanda milliliği değil, küreselleşmeyi esas almıştır.AKP, eğer yeni bir ekonomi politikasında samimi ise, ilk önce Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçireceğini açıkça ilân etmeli ve onun müellifi olan Prof. Dr. Haydar Baş ile temas kurmalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018