Yazıya başlamadan önce bize Ehl-i Beyt'i tanıtan, yaşayan ve yaşatan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e Balıkesir'de damadını asker ocağına teslim ettikten sonra yapılan saldırıyı, kendisine kurulan menfur tuzağı kınadığımı belirtmek istiyor, kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
6. İmam olan İmam Ca'fer (a.s.) Emevilerden Abbasilere geçiş döneminde imamet görevini yapmış, Ehl-i Beyt mektebini genişleterek modern kimyanın kurucusu kabul edilen Cabir bin Hayyam, İmam-ı Azam Ebu Hanife gibi birçok alimi yetiştirmiştir. İmam Ca'fer (a.s.) Abbasi Halifesi Mensur tarafından zehirlenerek şehit edilmiştir. Abbasiler ne yazık ki, tarihi gerçeklere dayanmayan birtakım ders kitaplarında hoşgörülü bir politika uygulamış gibi gösterilmişse de, bu dönemde de Ehl-i Beyt ailesine yapılan zulüm ciddi manada devam etmiştir. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ca'fer).
Abbasi Halifesi Mensur, İmam Ca'fer'in (a.s.) şehadetinden sonra Medine Valisi Muhammed b. Süleyman'a mektup göndermiş, Ca'fer b. Muhammed'in (İmam Ca'fer) şehadetini öğrenince yerini birini tayin etmişse ihzar edip boynunu vurdurmasını söylemiştir. Çok geçmeden Medine Valisi cevap olarak şunları yazmıştır: "Ca'fer b. Muhammed resmî bir vasiyetname ile aşağıdaki beş kişiyi vasi olarak seçmiştir:
1– Zamanın Halifesi Mansur Devânikî
2– Muhammed b. Süleyman (Medine Valisi, bu mektubu yazan kişi)
3– Abdullah b. Ca'fer b. Muhammed (İmam Kâzım'ın büyük kardeşi)
4– Mûsâ b. Ca'fer (İmam Kâzım)
5– Hamide (İmam Ca'fer'in eşi)."
Vali bu mektubun sonunda bu kişilerden hangisinin öldürülmesi gerektiğini sordu. Mansur, böyle bir şeyle karşılaşacağını kesinlikle düşünmüyordu. "Bunlar öldürülmez ki" dedi. Bu vasiyet, İmam Mûsâ b. Ca'feri ortalık sakinleşene kadar koruyacaktı. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Mûsâ Kâzım, s. 179, 180).
İmam Cafer (a.s.) yakınlarına vefatından önce İmam Mûsâ Kâzım'ın (a.s.) imam olduğunu birçok sefer belirtmiştir fakat bu stratejisi zamanın imamını koruma hususunda önemli bir işlev görmüştür.
İşte kıssadan hisse dedikleri bu olsa gerek. Zamanın Ehl-i Beyt taraftarına, dostuna tuzak kurmaya çalışırsan kendi kurduğun tuzağın içine düşersin. O'nu zehirlediğini, şehit ettiğini, hapse attığını düşünsen de aslında onların ifa ettiği o ilahi vazifenin bir parçası olmaktan öteye gidemezsin.
İmam Hüseyin (a.s.) İslam'ın dirilişi için şehit olacağını bile bile Kerbela'ya gitmiştir. Emevi melunları, iktidarlarını koruduklarını düşünseler de aslında rayından çıkan İslam dünyası, İmam Hüseyin Efendimizin (a.s.) İslam'ın daim kalması için akıttığı mübarek kanıyla ayıkmıştır.
Ehl-i Beyt düşmanları tuzak kurarlar fakat kendi tuzaklarında boğulurlar. Ehl-i Beyt dostları her daim galiptir, kazançtadır. Bu ilahi bir kanun, yaşanmış ve yaşanacak bir hakikat.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihan Erdoğan Yılmaz / diğer yazıları
- YKS’nin öne alınması üzerine / 09.05.2020
- ‘Baş’ınız sağ olsun’ diyenlere… / 23.04.2020
- Uzay savaşları ve MEM / 30.12.2019
- İki büyük dâhiyle gurur duymalıyız / 13.12.2019
- Kocatepe’den Malazgirt’e / 30.08.2019
- Seçimin matematiksel bağıntılarını açıklıyorum / 30.03.2019
- Ehl-i Beyt’e tuzak kurmaya çalışan zavallılar / 17.01.2019
- Ey Türk gençliği var mısınız? / 06.01.2019
- Sahi niye soruyoruz ki… / 19.11.2018
- Peygamberimiz (s.a.v), teknik ve sosyal bilimler / 28.10.2018
- ‘Baş’ınız sağ olsun’ diyenlere… / 23.04.2020
- Uzay savaşları ve MEM / 30.12.2019
- İki büyük dâhiyle gurur duymalıyız / 13.12.2019
- Kocatepe’den Malazgirt’e / 30.08.2019
- Seçimin matematiksel bağıntılarını açıklıyorum / 30.03.2019
- Ehl-i Beyt’e tuzak kurmaya çalışan zavallılar / 17.01.2019
- Ey Türk gençliği var mısınız? / 06.01.2019
- Sahi niye soruyoruz ki… / 19.11.2018
- Peygamberimiz (s.a.v), teknik ve sosyal bilimler / 28.10.2018