Güneş öğle vakti tepeden parlarken Ahlat – Malazgirt arasındaki Rahve ovasından kefenini giymiş Alparslan askerine şöyle dedi: "Galip gelirsek arzu ettiğimiz sonuç gerçekleşmiş olur, yenilirsek şehit olarak cennete gideriz. Bugün burada ne emreden bir komutan, ne emir alan bir asker var. Ben de içinizden biri olarak sizinle savaşacağım. İsteyen geri dönsün, isteyen peşime düşsün."
50.000 yiğit peşine düştü Alparslan'ın. 50.000 aslan, tek yürek, "Türk'ün simasını unutursanız yıldırımı alsınlar, yapıversinler" diyen Gazi Paşa'nın sözünü kanıtlarcasına taarruza geçti. Bir yiğit geldi Alparslan'ın yanına, dedi "Diyojen 200.000 kişilik ordu ile yaklaşıyor." Alparslan cevap verdi kararlı bir edayla "Biz de onlara doğru yaklaşıyoruz ya."
Ehl-i Beyt nefesinden beslenen alperenler, yiğitler, erenler tek yürek hücum etti, yıldırım oldu. O yıldırım yeri geldi Malazgirt'e çaktı; zaman dürüldü, Kocatepe'ye çaktı. İmam Ali'nin torununun niyazına yetişti, "Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et. Türklüğün, Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasını müsaade etme" diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün niyazına. Niyaz kabul oldu, zaman dürüldü, Malazgirt'te Diyojen'in ordusu merkez kuvveti takip ederek kapana girdi, Kocatepe'den Dumlupınar'a Yunan askeri, Türk askerinin bütün maddi vesaitten mahrum iman ve istiklal aşkının harareti altında eridi. Ardından Alparslan'ın komutanları pusudaki Selçuklu süvarilerine 200.000 kişilik devasa orduyu Türk'ün çelik iradesinin içine alma emrini verirken Gazi Paşa 1071'den gelen geldik narasına cevaben gitmiyoruz andını tarihin yapraklarına çivileyen o tarihi sözü söyledi: Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!
Alparslan kapıyı açtı, Atatürk kilitledi. Zaman geçti, Atatürk'ün cumhuriyetin edebi muhafızları dediği şehit ruhları bu aziz vatanı korumaya devam etti fakat kahpe düşman uyur mu, bu cennet vatanı Türk'e rahat bırakır mı? Zaman geldi, düşman kapıyı zorladı. Tarih, her karışı şüheda kanıyla yoğrulmuş vatan toprağı Gazi Paşa'nın ufukta gördüğü güneşi göreve çağırdı. Malazgirt, Dumlupınar, İzmir, Akdeniz, topyekûn Anadolu, mekân hakikate gömüldü, Malazgirt'te cenk eden Zülfikarlar gibi keskin olan, Dumlupınar'da ışıldayan Mehmetçik'in süngüsü gibi parıldayan, Oğuz Kağan'ın soyundan Çarıkçı Rasim'in torunu, Hasan'ın oğlu Haydar adında bir yiğidin elinde sağlam bir kalem oldu. O kalem Hoş Geldin Atatürk'ü yazdı, millete atasını yeniden tanıttı. O kalem Milli Ekonomi Modeli'ni yazdı, dünyada kapitalizmin esareti altında ezilen tüm mazlum uluslara umut oldu.
Büyük adamlara selam olsun, büyük zafer kutlu olsun!
Duma'nın önünde Kürşat'ın atlıları,
Kurtaracak biçare, mazlum ulusları,
Ey yüce tarih, eğil önünde büyük devrimcilerin,
Sonu geldi artık, o derbeder kapitalizmin!
- ‘Baş’ınız sağ olsun’ diyenlere… / 23.04.2020
- Uzay savaşları ve MEM / 30.12.2019
- İki büyük dâhiyle gurur duymalıyız / 13.12.2019
- Kocatepe’den Malazgirt’e / 30.08.2019
- Seçimin matematiksel bağıntılarını açıklıyorum / 30.03.2019
- Ehl-i Beyt’e tuzak kurmaya çalışan zavallılar / 17.01.2019
- Ey Türk gençliği var mısınız? / 06.01.2019
- Sahi niye soruyoruz ki… / 19.11.2018
- Peygamberimiz (s.a.v), teknik ve sosyal bilimler / 28.10.2018