Muharrem ayı ile birlikte
Ehl-i Beyt hakkında çeşitli etkinlikler düzenlenir. Ehl-i Beyt imamlarının fikirleri ve hayatları, yaşadıkları sıkıntılar gündeme getirilir. Özellikle de Kerbela faciası ve Hz. İmam Hüseyin’in (a.s.) hakkında matemler, ağıtlar tertiplenir, şahadeti gündem edilir.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da samimi duygular ve samimi niyetler besleyenlerin yanında işin gösteriş ve tiyatro boyutunda olanlar vardır. Onları yüce Allah’a havale ediyor, yaptıkları ile baş başa bırakıyoruz.
Ehl-i Beyt meselesini anlamak ve Ehl-i Beyt’i dava edinmek bunların ötesinde bambaşka bir şeydir. Ehl-i Beyt’in yolu ve davası mutlaka anlaşılması gerekmektedir.. Ehl-i Beyt anlaşılmazsa bazı kimseler; İmam Ali’nin, İmam Hüseyin’in ve diğer masum imamların yolunda olduğunu zanneder ama Muaviyelerin, Yezitlerin davasını dava edinir, onların yolunu takip eder, bilerek yada bilmeyerek sapıklığa düşerler.
O zaman Ehl-i Beyt’in davası ve fikirleri, duruş ve kıyamları en ince ayrıntısına varıncaya kadar öğrenilmeli ve tatbik edilmeli ki kuru bir emek olmaktan öteye geçilebilsin, insanlık onların nurlu yolundan ve hidayetinden nasiptar olsun.
Öncelikle peşinden gidilecek kimselerin kim olduklarının tespitleri yapılmalıdır. Bu çok önemlidir. Çünkü halk arasında peygamberin her meclisinde bulunan ya da onu dünya gözü ile gören herkese sahabe mantığı ile bakılmış, böylece yapılan çok ciddi yanlışlıkların İslam düşüncesine sokulmasına zemin hazırlanmıştır.
Ehl-i Beyt kimdir? Peygamberimiz Ehl-i Beyt’in kim olduğunu açıkça beyan ettikten sonra kimse kendince yorumlarla başka başka kimseleri onların arasına almaya kalkışmamalıdır. İnsanlık içerisinde birçok hayırlı kimseler vardır, Peygamberimizin övgüsüne ve sevgisine mazhar olmuş birçok sahabe olan ya da olmayan kimseler vardır. Veysel Karani gibi…
Onlardan sonra da kıyamete kadar gelecek insanlar içerisinde hayırlı kimseler mutlaka bulunacaktır. Zaten bu dini gerçek manada yaşayan ve savunan kimseler kalmayınca kıyamet kopacaktır. Hayırlı insanların dünyada var olması ayrı bir şeydir, Ehl-i Beyt’in varlığı ve işaret edilmesi çok daha ayrı şeydir. Ehl-i Beyt Peygamberimizin abası altındakilerdir.
Peygamberimizin abası altındakilerin kimler olduğunu Peygamber’imizin eşleri Ümmü seleme ve Hz. Ayşe şöyle nakleder: “Bir gün Peygamber sırtında yünlü bir aba ile evden çıktı. Onu gören Hasan bin Ali yanına geldi, Peygamber ona abasının altına girmesini söyledi. Sonra Hüseyin geldi. Peygamber onu da abasının altına aldı. Sonra Fatıma geldi, peygamber onu da abasının altına aldı. Daha sonra da Ali geldi, peygamber onu da abasının altına aldı. Sonra Peygamber, “Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor” (Ahzab, 33) mealindeki ayeti okudu.” (Sahih-i Müslim, c.4, s.1883, hadis. 2424; Kitab-ı Fezâili’l-Sahabe, bab-ı fezâil-i Ehl-i Beyt, 44500)
Tirmizî, “Menakıb-ı Ehl-i Beyt” adlı eserinde (c. 2, s. 308) Ömer b. Ebî Seleme’den şöyle naklediyor:
“Tathir Ayeti, Ümmü Seleme’nin evinde nazil olduğunda Peygamber (s.a.v.); Fatıma, Hasan, Hüseyin ve Ali’yi çağırarak onların üzerine bir aba örttü ve şöyle buyurdu: “Allah’ım, bunlar benim Ehl-i Beytimdir; onlardan her çeşit pisliği ve kötülüğü gider ve onları tertemiz kıl.” O sırada Ümmü Seleme; “Ya Resulallah! Ben de onlarla birlikte miyim?” diye sordu. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sen kendi mevkine sahipsin ve hayır üzeresin.”
Görüldüğü gibi O abanın altına diğer aile fertleri dahi alınmamıştır. Çünkü onlar yüce Allah’ın seçtiği özel bir gruptur. Bunun sorgulanması Allah’ın kaderine itirazdır ve vebal getirir. Bize düşen görev, bu seçilmiş ve sevilmiş kimseleri rehber edinmek, düşünce ve davranışlarını hayatımıza tatbik etmektir.
Bu konuda yeri gelmişken bir hakkı sahibine teslim etmek zorunayız. Prof. Dr. Haydar Baş, yazdığı Ehl-i Beyt Külliyatıyla tertip ettiği Ehl-i Beyt sempozyumlarıyla Ehl-i Beyt’i anlamayı, anlatmayı ve dava edinmeyi bayraklaştırmıştır.
Ehl-i Beyt hakkında çeşitli etkinlikler düzenlenir. Ehl-i Beyt imamlarının fikirleri ve hayatları, yaşadıkları sıkıntılar gündeme getirilir. Özellikle de Kerbela faciası ve Hz. İmam Hüseyin’in (a.s.) hakkında matemler, ağıtlar tertiplenir, şahadeti gündem edilir.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da samimi duygular ve samimi niyetler besleyenlerin yanında işin gösteriş ve tiyatro boyutunda olanlar vardır. Onları yüce Allah’a havale ediyor, yaptıkları ile baş başa bırakıyoruz.
Ehl-i Beyt meselesini anlamak ve Ehl-i Beyt’i dava edinmek bunların ötesinde bambaşka bir şeydir. Ehl-i Beyt’in yolu ve davası mutlaka anlaşılması gerekmektedir.. Ehl-i Beyt anlaşılmazsa bazı kimseler; İmam Ali’nin, İmam Hüseyin’in ve diğer masum imamların yolunda olduğunu zanneder ama Muaviyelerin, Yezitlerin davasını dava edinir, onların yolunu takip eder, bilerek yada bilmeyerek sapıklığa düşerler.
O zaman Ehl-i Beyt’in davası ve fikirleri, duruş ve kıyamları en ince ayrıntısına varıncaya kadar öğrenilmeli ve tatbik edilmeli ki kuru bir emek olmaktan öteye geçilebilsin, insanlık onların nurlu yolundan ve hidayetinden nasiptar olsun.
Öncelikle peşinden gidilecek kimselerin kim olduklarının tespitleri yapılmalıdır. Bu çok önemlidir. Çünkü halk arasında peygamberin her meclisinde bulunan ya da onu dünya gözü ile gören herkese sahabe mantığı ile bakılmış, böylece yapılan çok ciddi yanlışlıkların İslam düşüncesine sokulmasına zemin hazırlanmıştır.
Ehl-i Beyt kimdir? Peygamberimiz Ehl-i Beyt’in kim olduğunu açıkça beyan ettikten sonra kimse kendince yorumlarla başka başka kimseleri onların arasına almaya kalkışmamalıdır. İnsanlık içerisinde birçok hayırlı kimseler vardır, Peygamberimizin övgüsüne ve sevgisine mazhar olmuş birçok sahabe olan ya da olmayan kimseler vardır. Veysel Karani gibi…
Onlardan sonra da kıyamete kadar gelecek insanlar içerisinde hayırlı kimseler mutlaka bulunacaktır. Zaten bu dini gerçek manada yaşayan ve savunan kimseler kalmayınca kıyamet kopacaktır. Hayırlı insanların dünyada var olması ayrı bir şeydir, Ehl-i Beyt’in varlığı ve işaret edilmesi çok daha ayrı şeydir. Ehl-i Beyt Peygamberimizin abası altındakilerdir.
Peygamberimizin abası altındakilerin kimler olduğunu Peygamber’imizin eşleri Ümmü seleme ve Hz. Ayşe şöyle nakleder: “Bir gün Peygamber sırtında yünlü bir aba ile evden çıktı. Onu gören Hasan bin Ali yanına geldi, Peygamber ona abasının altına girmesini söyledi. Sonra Hüseyin geldi. Peygamber onu da abasının altına aldı. Sonra Fatıma geldi, peygamber onu da abasının altına aldı. Daha sonra da Ali geldi, peygamber onu da abasının altına aldı. Sonra Peygamber, “Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor” (Ahzab, 33) mealindeki ayeti okudu.” (Sahih-i Müslim, c.4, s.1883, hadis. 2424; Kitab-ı Fezâili’l-Sahabe, bab-ı fezâil-i Ehl-i Beyt, 44500)
Tirmizî, “Menakıb-ı Ehl-i Beyt” adlı eserinde (c. 2, s. 308) Ömer b. Ebî Seleme’den şöyle naklediyor:
“Tathir Ayeti, Ümmü Seleme’nin evinde nazil olduğunda Peygamber (s.a.v.); Fatıma, Hasan, Hüseyin ve Ali’yi çağırarak onların üzerine bir aba örttü ve şöyle buyurdu: “Allah’ım, bunlar benim Ehl-i Beytimdir; onlardan her çeşit pisliği ve kötülüğü gider ve onları tertemiz kıl.” O sırada Ümmü Seleme; “Ya Resulallah! Ben de onlarla birlikte miyim?” diye sordu. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sen kendi mevkine sahipsin ve hayır üzeresin.”
Görüldüğü gibi O abanın altına diğer aile fertleri dahi alınmamıştır. Çünkü onlar yüce Allah’ın seçtiği özel bir gruptur. Bunun sorgulanması Allah’ın kaderine itirazdır ve vebal getirir. Bize düşen görev, bu seçilmiş ve sevilmiş kimseleri rehber edinmek, düşünce ve davranışlarını hayatımıza tatbik etmektir.
Bu konuda yeri gelmişken bir hakkı sahibine teslim etmek zorunayız. Prof. Dr. Haydar Baş, yazdığı Ehl-i Beyt Külliyatıyla tertip ettiği Ehl-i Beyt sempozyumlarıyla Ehl-i Beyt’i anlamayı, anlatmayı ve dava edinmeyi bayraklaştırmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025