İnsan-ı kamilin vazifelerinden biri de bilgisizlik ile cahil kalmış insanlara Hakk'ı tanıtmaktır. Denilebilir ki, irşad onların başta gelen görevidir.
Kâmil insan, Hakk'ın zatında yokluk içindedir. Ve o, her hâli ile Hakk'ı zikir ile meşguldür. Onun zikri hem hafi, hem cehri ve hem de hâlidir. İnsan-ı kamil, insanları Hakk'a götürmekle de mükelleftir. Denilebilir ki, irşad onların başta gelen görevidir. Onlar irşad ettiği öğrencilerine yaşayışlarıyla örnektirler. Kısaca onların irşadı ve dersi dil ile değil hâl iledir.İrşad ehli madem ki, hâli ve yaşantısı ile örnektir; o halde onun hem dünya hem de ahiret için çalışması örnek olmalıdır.İnsan-ı kamil, geçimi için başkalarına el-avuç açan insan değildir. Bilakis bu vadide de himmetini insanlardan esirgemeyen inasandır. İnsan-ı kamilin vazifelerinden biri de bilgisizlik ile cahil kalmış insanlara Hakk'ı tanıtıp bunları kafaca ve ruhça insan yapmaktır.Nisa suresinin 75. ayetinde Yüce Rabb'imiz "Bize kendi katından bir velî ver" ve Enam suresinin 90'ıncı ayeti kerimesinde "Onlar Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir; onların hidayetine uy" buyurarak, insan-ı kamilleri insanlara öğretmen kılmış, insanlar da onların eğrencileri olmuşlardır. Onların bu mümtaz vazifelerinden dolayı Allah indinde özel mertebeleri ve mevkileri vardır. Nitekim Yunus suiresinin 62'inci ayetinde; "İyi ki, Allah'ın velilerine korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir" buyurulmaktadır. Cenab-ı Hak, bu kullarının işlerini gördüğüne dair de Araf suresinin 196'ncı ayetinde şöyle buyurmaktadır: "O, salihlerin işlerini görür".
Kâmil insan, Hakk'ın zatında yokluk içindedir. Ve o, her hâli ile Hakk'ı zikir ile meşguldür. Onun zikri hem hafi, hem cehri ve hem de hâlidir. İnsan-ı kamil, insanları Hakk'a götürmekle de mükelleftir. Denilebilir ki, irşad onların başta gelen görevidir. Onlar irşad ettiği öğrencilerine yaşayışlarıyla örnektirler. Kısaca onların irşadı ve dersi dil ile değil hâl iledir.İrşad ehli madem ki, hâli ve yaşantısı ile örnektir; o halde onun hem dünya hem de ahiret için çalışması örnek olmalıdır.İnsan-ı kamil, geçimi için başkalarına el-avuç açan insan değildir. Bilakis bu vadide de himmetini insanlardan esirgemeyen inasandır. İnsan-ı kamilin vazifelerinden biri de bilgisizlik ile cahil kalmış insanlara Hakk'ı tanıtıp bunları kafaca ve ruhça insan yapmaktır.Nisa suresinin 75. ayetinde Yüce Rabb'imiz "Bize kendi katından bir velî ver" ve Enam suresinin 90'ıncı ayeti kerimesinde "Onlar Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir; onların hidayetine uy" buyurarak, insan-ı kamilleri insanlara öğretmen kılmış, insanlar da onların eğrencileri olmuşlardır. Onların bu mümtaz vazifelerinden dolayı Allah indinde özel mertebeleri ve mevkileri vardır. Nitekim Yunus suiresinin 62'inci ayetinde; "İyi ki, Allah'ın velilerine korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir" buyurulmaktadır. Cenab-ı Hak, bu kullarının işlerini gördüğüne dair de Araf suresinin 196'ncı ayetinde şöyle buyurmaktadır: "O, salihlerin işlerini görür".