Çok olağanüstü anlar yaşıyoruz.
Çok olağanüstü günlerden geçiyoruz.
Döviz kurlarının 'uçak hızı' yükselişini artık takip edemez olduk.
Akaryakıt fiyatlarındaki günlük zamlara artık yetişemez olduk.
Günlük tüketilen temel gıda maddeleri fiyat etiketleri neredeyse saat saat değişiyor, takip etmek imkansız hale geldi.
Semt pazarlarında satılan sebze-meyve fiyatları ise, bir haftadan öteki haftaya o kadar değişiyor ki, dönüp dönüp bakmaktan ve tekrar tekrar sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Mevcut manzara, hali hazırdaki vaziyetimiz, yıllardan beridir yandaş kanallarda ve gazetelerde millete pembe tablolar çizen, koca koca yalanları millete dolma niyetine yutturmaya çalışan sözde yorumcuların ipliklerini pazara çıkarmış durumda.
'Dünyanın en büyük on ekonomisinin arasına girmemize ramak kaldı, fert başına düşen milli gelirimiz 25 bin dolara doğru tırmanıyor' şeklinde 'büyüklere masallar' anlatanlar, ne yazık ki son gelişmeler karşısında morarmış vaziyetteler.
Asla hoş olmayan, hiç de gelmesini arzulamadığımız bu günlerin geleceğini merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'dan çokça dinlemiştik, elinizdeki gazetenin ve Meltem televizyonunun çeyrek asırlık arşivi ortadadır.
Ülkede, mevcut iktidar tarafından özelleştirme furyası başlatıldığı ve ne var ne yok, haraç-mezat satıldığı zaman Haydar Hoca, bütün bu yapılanların yanlış olduğunu, ülkenin kaynaklarının elden çıkarılması pek yakında yokluklara, kıtlık ve darlıklara sebep olacağını sürekli anlattı.
Demir çarık ayağında ve elinde demirden asa olduğu halde, onlarca hastalığına rağmen il il, ilçe ilçe, hatta köy köy dolaşarak 'toprağınıza, tarlanıza-çayırınıza sahip çıkın, gün gelecek bu varlıklarınız altın değerinde olacak' ikazlarını yaptı durdu.
Yirmi seneden beri ülkeyi yönetenler, başta ülkenin ak sakallısı Haydar Baş olmak üzere, ilim adamlarını, bilim insanlarını dinlemedikleri için göz göre göre ülkeyi 'zifiri karanlığa' sokmuş bulunuyorlar.
Eğer bu ülkede bir 'ekonomik kurtuluş savaşı' verilecekse öncelikle ve kesinlikle, ülkeyi bu zifiri karanlığa sokan kadrodan derhal kurtulması gerekiyor.
Akıl var mantık var; ülkeyi 'ekonomik kurtuluş savaşı' vermek zorunda bırakan, böylesine bir uçurumun başına getirip bırakan bir siyasi kadro ile sözü edilen 'ekonomik kurtuluş savaşı' verilebilir mi?
Bu zifiri karanlıktan kurtulmanın, aydınlık günlere ulaşmanın yolu her halde 'hemen seçim' den geçiyor.
Kim bilir, bakarsın ki millet, aklını iyi kullanır, oyunu isabetli kullanır da ehliyetli ve liyakatli bir kadroyu iş başına getirir.
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025