Ne yapıyorsunuz, diye soruyorlar! "Herkesi çok pis kınıyoruz." Gerçekten öyle! Kınama konusunda üzerimize kimse yok. Hem devlet olarak, hem de millet olarak çok pis kınıyoruz. Hele konu biraz da dini olunca lanetlemenin ardı arkası kesilmiyor.
En son 24 Nisan ile 1 Mayıs arasında baştan aşağı ABD'yi kınadık. Hatta Hollywood yıldızlarına maske gönderen Ağrı Belediye Başkanı bile ABD'yi kınadı.
Kınamalar son bir haftadır içe dönük oldu. Erdoğan'a şöyle imada bulundular, diye bir kınama kampanyası başlatıldı. Ardından Ekrem İmamoğlu elleri arkada diye kampanya devam etti. Ruhsar Pekcan kampanyası zaten devam ediyor. Listeye Sedat Peker eklenmişti ki, İsrail devreye girdi.
Baştan aşağı bir kez daha kınadık. Atanmışlar da, seçilmişler de peş peşe kınadılar. Ajanslar kınama haberleriyle doldu.
Tabi konu İsrail-Filistin olunca haliyle en çok kınama da AKP'den geldi. Ajanslar, neredeyse AKP'nin mahalle sorumlularının kınamalarını bile haber yaptılar.
Tabi İsrail'i kınarken kullandıkları cümleler de çok ilginçti!
Örneğin Dışişleri Bakanlığı, "İsrail Hükümetini, söz konusu provokatör ve saldırgan tutumuna bir an evvel son vermeye çağırıyor ve aklı selime davet ediyoruz" dedi.
Tabii ki her akla, aklıselimin aklına Müslüman olan Suriye, Irak ve Libya için bu çağrıyı neden yapmadınız? Neden Eset'i, Saddam'ı, Kaddafi'yi aklıselime davet etmediniz, soruları geldi.
Dün iktidar adına 'İsrail'e, İsrail halkına dostuz, İsrail'e ihtiyacımız var' diyen Yaser Arafat'a bunak, İsrail'e kan kusturan Hasan Nasrallah'ı ve Hizbullah'ı terörist ilan eden AKP sözcüsü Ömer Çelik de kınadı.
Diyanet İşleri Başkanı da kınadı. Hatta zulmün 1948'de başladığını ifade etti. Hesap etmediği ise madem bunca yıldır zulüm var, Kur'an'ın ve Hz. Peygamber'in bu kavme karşı bakışını, duruşunu hiç anlattınız mı, sorusuydu.
Dinci kalemler de çok keskinleşmişti. İyi paslaşıyorlardı.
İHH'nın başkanı Bülent Yıldırım sıcak saatlerde, "İşgalci İsrail'in Mescid-i Aksa'da başlattığı saldırıları protesto etmek amacıyla İstanbul'daki tüm kardeşlerimizi Filistin ve Türkiye bayraklarıyla İsrail konsolosluğu önüne davet ediyoruz" çağrıda bulundu.
Sosyal medyada bu çağrıya ilk cevap veren başta Abdurrahman Dilipak olmak üzere çok şöhretli kişiler de, ki yine başta Dilipak olmak üzere malum dinci kalemler Mavi Marmara yolcuları kayıt listesindeydiler. Artık nasıl bir hal yaşadıysalar son gün Mavi Marmara'ya binmekten vazgeçmiştiler.
Sonrasında 12 vatandaşımız o gemide katledilmişti. Bugün vatandaşlarımızı İsrail konsolosluğu önüne davet eden Bülent Yıldırım o gün de çok sert cümleler kurmuştu. Cümlelerini ise çadırdan yapılan özür, 20 milyon dolar ve Türkiye'nin onurlu duruşundan dolayı mutluyuz, şeklinde bitirmişti.
Dini manada İsrail'e lanet okuyanlar acaba İsrail-Filistin üzerinden imtihan edildiklerinin farkındalar mı? Beddua, lanet ile sadece nefsimizi tatmin etmekten başka bir şey olmadığının farkına ne zaman varacağız!
İsrail'in yaptığı bir devlet terörü müdür yoksa inanç terörü mü? Daha iki gün önce Yahudi halk da Mecsid-i Aksa'ya aynı baskını yaptı. Tarih bu baskınların kayıtlarıyla dolu…
Hepinizin çok iyi bildiği ama itiraf etmediği gibi İsrail vahşeti bugüne ve bu aya özel değil. Her gün rutin vahşiliklerini sergiliyorlar.
Burada asıl önemli olan İsrail'in ne yaptığı değil İslam dünyasının ne yaptığıdır!
Burada önemli olan İsrail'in ne yaptığı değil Filistin'i, Gazze'yi iç politika malzemesi haline getiren anlayışın ne yaptığıdır.
İsrail bu kadar cüretkâr olmuşsa bunda 1,5 milyarlık İslam dünyasının ve liderlerinin tam payı vardır.
Evet, zalim İsrail zalimliğini yapıyor. Peki, sen ne yapıyorsun?
6 milyar dolarlık ticaret yapıyorsun. Özel ticaretler zaten dile destan. Suyunu sağlıyorsun. Uçaklarının yakıtını satıyorsun. Askerlerine eğitmenlik yapıyorsun. NATO tatbikatlarına onay veriyorsun. Çizdiği her kırımız çizgiyi unutuyorsun. Üstüne bir de 'dostum, ihtiyacımız var' diyorsun. O zulüm biter mi?
Artık yeter
BTP lideri Hüseyin Baş, "artık yeter! Başlığıyla yayınladığı mesajında, "Mübarek Ramazan günü İsrail yine Mescid-i Aksa'ya saldırdı. Daha ne kadar dilde kınayıp masada iş birliğine devam edeceğiz? Ne zaman gerçek bir tepki koyacağız?" ifadelerini kullandı.
Sahi, kınamaktan başka bir duruşunuz yok mu?
Vahşet hiç durmadı dedik ya! Mayıs 2004 idi. Irak ve Filistin'de ABD ve İsrail tarafından katliamlar yapılıyordu.
Prof. Dr. Haydar Baş, "Artık insanlık böyle bir vahşete ne seyirci olmalı, ne de ortak olmalı. Bu gidişle yarın aynı vahşetin kurbanı olacağını da kimse unutmamalı" diyordu.
Baş Hocamız, "İsrail vahşetine karşı ümmetin tamamı tek vücut olarak karşı durmalı ve Mescid-i Aksa'yı Müslümanların başkenti ilan etmelidir. Mesele diyalogla Müslümanları uyuşturup yok etmek değil, Peygamber'e gerçek ümmet olmaktır" diyordu.
Baş Hocamız; Göbeği ABD ile bir kesilen Arap-İslam dünyasında veya pek çok anlaşmayla İsrail ile kardeşlik bağı kuranlar arasında buna karşı çıkacak imani bir hal var mıdır sizce, diye soruyordu ve "İslam dünyasının imanının ispatı, ben-i İsrail kavmine karşı durmanın adıdır." (Prof. Dr. Haydar Baş)
İmanımızı ispat edelim mi?
- Aklınızı başınıza alın / 31.01.2025
- Altın vuruş futbol camiasında mı olacak? / 30.01.2025
- Faciaların hukuken, vicdanen ve dinen sorumlusu kim? / 29.01.2025
- Niccolo Machiavelli, Joseph Goebbels ve biz / 27.01.2025
- Peygamberimiz ile ilk namaz ve Miraç / 26.01.2025
- Kişisel haklar, adalet ve AKP / 25.01.2025
- ‘Kürt sorunu’ tabiri kime aittir? / 24.01.2025
- Atatürk paydasından Kuva-yi Milliye ittifakı şarttır / 23.01.2025
- Tek adamı ayakta tutan tek adamlar / 22.01.2025