Yalan uyduran ve onu dünyaya yayan uzmanlar yetiştiriliyor. Bu uzmanlara geniş imkanlar sunuluyor, yüksek ücretler veriliyor. Onların yalanları üzerine savaşlar çıkarılıyor, ülkeler işgal ediliyor. Masum insanlar kitleler halinde öldürülüyor. Sözün kısası, dünya yalana teslim olmuş durumda. İşin en kötüsü, yalanlarını yalancıların yüzüne çarpması gerekenler de, yalanların peşine takılıp gidiyor.
Dünyayı yalana boğanların başında hiç şüphesiz ABD ve onun yandaşları gelmektedir. Evet, ABD ve yandaşlarının işi gücü yalan üretmek ve ürettiği yalanları dünyaya yaymaktır. Örnekler çok. Hangi birini sayalım. ABD'nin yalanları doğrulanınca, zulmüne alkış tutulunca, o da azıttıkça azıtıyor. Halbuki gücü ne olursa olsun, ABD'li yetkililerin yüzüne karşı doğruyu haykırmak gerekir. Bunu yapacak olan diğer devletlerin devlet ve hükümet başkanlarıdır. Ama maalesef, bugüne kadar bunu yapana şahit olamadık. Ne yazık ki, bunu yine ABD'li bazı yazarlar yapabiliyor.
Mesela ABD'li stratejist yazar Marshall Smith diyor ki: "Afgan terörizmiyle savaş, aldatmacıdır, hiledir. Asıl sebep Hazar denizindeki petrol yataklarıdır." Bir başka ABD'li yazar Gore Vidal da şöyle der:
"Afganlıların 11 Eylül'de bizim ülkemizde olanlarla hiçbir ilgisi yoktu. Bu operasyonun asıl amacı emperyalist bir tavırla enerji kaynaklarını ele geçirmekti."
ABD, şimdi aynı amaçla Irak'a vurmak, daha doğrusu Irak'ı işgal etmek istiyor. Bahanesi Irak Devlet Başkanı Saddam ve onun elindeki kitle imha silahları. Gerçekten iddia edildiği gibi Irak'ın elinde kitle imha silahları var mı? Silah denetçileri, Irak'ın elinde böyle bir silah bulunmadığını defalarca ifade etmelerine rağmen, ABD habire bastırıyor. Ortadoğu'daki devlet adamlarından birisi çıkıp da ABD'li yetkililere şunu sormuyor: "Ortadoğu'da nükleer silahı olan tek ülke İsrail'dir. İsrail nükleer silahsızlanma anlaşmasını reddediyor ve uluslararası anlaşmalara karşı çıkıyor. Niçin ona birşey demiyorsunuz? Siz önce İsrail'i hizaya getirin, sorun Irak ise, onu da biz hizaya getiririz."
Irak Devlet Başkanı Saddam, bütün dünyayı tehdit ediyormuş. Allah aşkına Irak'ta tehdit edecek güç mü bıraktınız? İnsanlar açlıktan ölüyor. Asıl dünyayı tehdit eden, kanun ve kural tanımayan İsrail Başbakanı Şaron'dur. Şaron'un şu sözleri tehdit değil de ya nedir? "İsrail süper bir askeri kuvvettir. Avrupa'nın bütün kuvvetleri bir araya gelse, bize ulaşamazlar. İsrail, bir hafta içinde Hartum'dan Bağdat'a ve Cezayir'e kadar uzanan bölgeyi ele geçirebilir." Şaron, bu sözlerle Türkiye dahil, bütün Ortadoğu'yu tehdit etmiyor mu? Niçin, bu tehditler gözardı ediliyor da, kendi topraklarında dahi uçuş yapamayan Irak tehdit unsuru kabul ediliyor? Hal böyle iken, ABD yine İsrail'e ortalama 6-7 milyar dolarlık yardım yapıyor, her yıl. Amerikalıların "İsrail paramızı alırken, Amerika aç kalıyor" pankartlarıyla yaptıkları gösterilere rağmen bu yardımlar asla kesilmez.
Devlet ve hükümet başkanları, ABD'nin yalanlarına inanıyor. Peki, dünya milletleri de inanıyor mu? PEW Araştırma Merkezi'nin "2002'de dünya, ABD hakkında ne düşünüyor?" araştırmasına göre, sadece Müslüman ülkelerde değil, ABD'nin en sadık müttefiki olan İngiltere'de bile halkın büyük çoğunluğu, ABD'nin yalanlarına artık inanmıyor.
Söz konusu araştırma gösteriyor ki, dünyanın birçok ülkesindeki insanlar, ABD'nin Irak Devlet Başkanı Saddam'ı devirip Irak halkını kurtarmayı açıkça bahane olarak görüyor. ABD''nin asıl niyetinin enerji kaynaklarının kontrolünü ele geçirmek olduğunu düşünüyorlar. Yine bu araştırmaya göre, Türk halkı, Irak'ta savaşa ve ABD'ye Irak için üs sağlanmasına yüzde 83 oranında karşı çıkıyor.
Bu durum karşısında Türkiye'yi idare edenlerin yapacağı belli. Yalana prim vermemek, zulme alet olmamaktır. Dahası yalan söyleyene yalancı, zulmedene zalim demekten korkmamaktır. Elinden geldiği oranda bu zulme engel olmak, Türk milletini ziyadesiyle memnun edecektir. Tarihi ve milli şahsiyetimize yakışan da bu değil mi?
Dünyayı yalana boğanların başında hiç şüphesiz ABD ve onun yandaşları gelmektedir. Evet, ABD ve yandaşlarının işi gücü yalan üretmek ve ürettiği yalanları dünyaya yaymaktır. Örnekler çok. Hangi birini sayalım. ABD'nin yalanları doğrulanınca, zulmüne alkış tutulunca, o da azıttıkça azıtıyor. Halbuki gücü ne olursa olsun, ABD'li yetkililerin yüzüne karşı doğruyu haykırmak gerekir. Bunu yapacak olan diğer devletlerin devlet ve hükümet başkanlarıdır. Ama maalesef, bugüne kadar bunu yapana şahit olamadık. Ne yazık ki, bunu yine ABD'li bazı yazarlar yapabiliyor.
Mesela ABD'li stratejist yazar Marshall Smith diyor ki: "Afgan terörizmiyle savaş, aldatmacıdır, hiledir. Asıl sebep Hazar denizindeki petrol yataklarıdır." Bir başka ABD'li yazar Gore Vidal da şöyle der:
"Afganlıların 11 Eylül'de bizim ülkemizde olanlarla hiçbir ilgisi yoktu. Bu operasyonun asıl amacı emperyalist bir tavırla enerji kaynaklarını ele geçirmekti."
ABD, şimdi aynı amaçla Irak'a vurmak, daha doğrusu Irak'ı işgal etmek istiyor. Bahanesi Irak Devlet Başkanı Saddam ve onun elindeki kitle imha silahları. Gerçekten iddia edildiği gibi Irak'ın elinde kitle imha silahları var mı? Silah denetçileri, Irak'ın elinde böyle bir silah bulunmadığını defalarca ifade etmelerine rağmen, ABD habire bastırıyor. Ortadoğu'daki devlet adamlarından birisi çıkıp da ABD'li yetkililere şunu sormuyor: "Ortadoğu'da nükleer silahı olan tek ülke İsrail'dir. İsrail nükleer silahsızlanma anlaşmasını reddediyor ve uluslararası anlaşmalara karşı çıkıyor. Niçin ona birşey demiyorsunuz? Siz önce İsrail'i hizaya getirin, sorun Irak ise, onu da biz hizaya getiririz."
Irak Devlet Başkanı Saddam, bütün dünyayı tehdit ediyormuş. Allah aşkına Irak'ta tehdit edecek güç mü bıraktınız? İnsanlar açlıktan ölüyor. Asıl dünyayı tehdit eden, kanun ve kural tanımayan İsrail Başbakanı Şaron'dur. Şaron'un şu sözleri tehdit değil de ya nedir? "İsrail süper bir askeri kuvvettir. Avrupa'nın bütün kuvvetleri bir araya gelse, bize ulaşamazlar. İsrail, bir hafta içinde Hartum'dan Bağdat'a ve Cezayir'e kadar uzanan bölgeyi ele geçirebilir." Şaron, bu sözlerle Türkiye dahil, bütün Ortadoğu'yu tehdit etmiyor mu? Niçin, bu tehditler gözardı ediliyor da, kendi topraklarında dahi uçuş yapamayan Irak tehdit unsuru kabul ediliyor? Hal böyle iken, ABD yine İsrail'e ortalama 6-7 milyar dolarlık yardım yapıyor, her yıl. Amerikalıların "İsrail paramızı alırken, Amerika aç kalıyor" pankartlarıyla yaptıkları gösterilere rağmen bu yardımlar asla kesilmez.
Devlet ve hükümet başkanları, ABD'nin yalanlarına inanıyor. Peki, dünya milletleri de inanıyor mu? PEW Araştırma Merkezi'nin "2002'de dünya, ABD hakkında ne düşünüyor?" araştırmasına göre, sadece Müslüman ülkelerde değil, ABD'nin en sadık müttefiki olan İngiltere'de bile halkın büyük çoğunluğu, ABD'nin yalanlarına artık inanmıyor.
Söz konusu araştırma gösteriyor ki, dünyanın birçok ülkesindeki insanlar, ABD'nin Irak Devlet Başkanı Saddam'ı devirip Irak halkını kurtarmayı açıkça bahane olarak görüyor. ABD''nin asıl niyetinin enerji kaynaklarının kontrolünü ele geçirmek olduğunu düşünüyorlar. Yine bu araştırmaya göre, Türk halkı, Irak'ta savaşa ve ABD'ye Irak için üs sağlanmasına yüzde 83 oranında karşı çıkıyor.
Bu durum karşısında Türkiye'yi idare edenlerin yapacağı belli. Yalana prim vermemek, zulme alet olmamaktır. Dahası yalan söyleyene yalancı, zulmedene zalim demekten korkmamaktır. Elinden geldiği oranda bu zulme engel olmak, Türk milletini ziyadesiyle memnun edecektir. Tarihi ve milli şahsiyetimize yakışan da bu değil mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018