69 yıl önce İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ilân edildiğinde bunun ete kemiğe bürünme süreci hep sıkıntılarla geçti. Ve sıkıntılar giderilmiş değil!
2008'den beri Birleşmiş Milletler'in kanatları altında gördüğümüz insan hakları ne derecede korunuyor?
Uluslararası yargı organları karşısında devletlerin ve kişilerin ceza ehliyetleri nazara alındığında;
Devlet terörü
Deniz haydutluğu
Köle ticareti
Savaş suçları
Soykırım
Uçaklara saldırı ve kaçırma
Tedhişçilik (terörizm)?
Tüm bu eylemlerin sorumluları yani işleyenleri ve azmettirenleri; suç ortakları, eşitlik ve adalet ilkeleri doğrultusunda, hesaba çekilebiliyor mu, yoksa güçlü devletlerin borusu mu ötüyor?
Uluslararası hukukta eşitlik ve adalet ilkelerinin işlemediğini görüyoruz. Kudüs olayı meselâ? Netenyahu/İsrail, Trump/ABD Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanabiliyor mu?
Haydut devletler, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kurucu sözleşmesi olan Roma Statüsü'nü kabul etmemiş olsalar bile, sorumlularının yargılanması Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararına bağlıdır. Bu durumda gelin ABD sorumlularını ve İsrail devletinin sorumlularını yargılayın bakalım! Hem davacı, hem kadı olmuşlar. ABD, BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi. Bu organda oybirliği ile karar alınabiliyor; beş daimi üye olan ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin'in veto hakları var. Birisi "hayır" dese karar çıkmıyor!
İnsan haklarının uluslararası arenada korunabilmesi için bir araştırma projesi kapsamında, ana yargı organı olarak "İnsan Hakları Dünya Mahkemesi" düşünülebilir.
İmzacı devletler ile devlet dışı aktörleri, uluslararası insan hakları hukukunu ihlâl eden eylemleri ve işlemleri nedeniyle sorumlu tutarak; bu eylemlerden zarar gören mağdurların uğradıkları zararların karşılanması için müracaat edecekleri bir hukuk yolu tasarlanabilir.
Tabii ki, işin bu noktasında hukuk ve ahlâk devreye giriyor. Seçilecek yargıçların insan hakları hukukunda yetkin olmaları yanında "yüksek ahlâk" sahibi, tarafsız ve bağımsız bir karakterde olup ülkelerindeki benzer pozisyonlara aday gösterilecek nitelikte olmaları gerekecek.
İnsan Hakları Dünya Mahkemesi'nin kararları bağlayıcı, kesin, yazılı ve nihai olup imzacı devletler ve devlet dışı aktörler bakımından doğrudan sonuç doğuracaktır. Verilen karar tazminat, ihlâlin tekrar edilmemesi garantisi ve eğer mümkünse eski hale getirme şeklinde olacaktır.
İnsan Hakları Dünya Mahkemesi, iş yoğunluğu bakımından batma noktasına gelen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yükünü azaltacağı gibi, bu mahkemenin veremediği "eski hale getirme", "doğrudan sonuç doğurma" niteliğinde karar verme yetkisine sahip olacaktır.
2008'den beri Birleşmiş Milletler'in kanatları altında gördüğümüz insan hakları ne derecede korunuyor?
Uluslararası yargı organları karşısında devletlerin ve kişilerin ceza ehliyetleri nazara alındığında;
Devlet terörü
Deniz haydutluğu
Köle ticareti
Savaş suçları
Soykırım
Uçaklara saldırı ve kaçırma
Tedhişçilik (terörizm)?
Tüm bu eylemlerin sorumluları yani işleyenleri ve azmettirenleri; suç ortakları, eşitlik ve adalet ilkeleri doğrultusunda, hesaba çekilebiliyor mu, yoksa güçlü devletlerin borusu mu ötüyor?
Uluslararası hukukta eşitlik ve adalet ilkelerinin işlemediğini görüyoruz. Kudüs olayı meselâ? Netenyahu/İsrail, Trump/ABD Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanabiliyor mu?
Haydut devletler, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kurucu sözleşmesi olan Roma Statüsü'nü kabul etmemiş olsalar bile, sorumlularının yargılanması Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararına bağlıdır. Bu durumda gelin ABD sorumlularını ve İsrail devletinin sorumlularını yargılayın bakalım! Hem davacı, hem kadı olmuşlar. ABD, BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi. Bu organda oybirliği ile karar alınabiliyor; beş daimi üye olan ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin'in veto hakları var. Birisi "hayır" dese karar çıkmıyor!
İnsan haklarının uluslararası arenada korunabilmesi için bir araştırma projesi kapsamında, ana yargı organı olarak "İnsan Hakları Dünya Mahkemesi" düşünülebilir.
İmzacı devletler ile devlet dışı aktörleri, uluslararası insan hakları hukukunu ihlâl eden eylemleri ve işlemleri nedeniyle sorumlu tutarak; bu eylemlerden zarar gören mağdurların uğradıkları zararların karşılanması için müracaat edecekleri bir hukuk yolu tasarlanabilir.
Tabii ki, işin bu noktasında hukuk ve ahlâk devreye giriyor. Seçilecek yargıçların insan hakları hukukunda yetkin olmaları yanında "yüksek ahlâk" sahibi, tarafsız ve bağımsız bir karakterde olup ülkelerindeki benzer pozisyonlara aday gösterilecek nitelikte olmaları gerekecek.
İnsan Hakları Dünya Mahkemesi'nin kararları bağlayıcı, kesin, yazılı ve nihai olup imzacı devletler ve devlet dışı aktörler bakımından doğrudan sonuç doğuracaktır. Verilen karar tazminat, ihlâlin tekrar edilmemesi garantisi ve eğer mümkünse eski hale getirme şeklinde olacaktır.
İnsan Hakları Dünya Mahkemesi, iş yoğunluğu bakımından batma noktasına gelen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yükünü azaltacağı gibi, bu mahkemenin veremediği "eski hale getirme", "doğrudan sonuç doğurma" niteliğinde karar verme yetkisine sahip olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023