Türkiye Cumhuriyetinin 40. partisi Adalet ve Kalkınma Partisi, 41. Partisi Bağımsız Türkiye Partisi.
2001 yılında parti kurulduktan sonra, sahada çalışmalar yapıyoruz. Her kesimden insanımıza ulaşıyoruz. Profesöründen köylü vatandaşımıza kadar her kesime, ülkeyi ekonomik olarak kurtaracak Milli Ekonomi Modeli'ni anlatıyoruz.
Anlattıklarımızın doğru olduğunu gören ancak bize destek vermeyecek olanlardan duyduğumuz söz: "Doğru ama yaptırmazlar."
Terör sorununu çözecek toplumsal barış projelerimizi, vatandaşlık maaşı projesini anlatıyoruz. Kafa sallıyorlar, "Doğru ama yaptırmazlar."
Bakın Haydar Hoca diyor ki; "Ham şekilde 3 katrilyon Dolarlık madenimiz var. Bunları işlediğimizde bir elimiz balda bir elimiz yağda kıyamet sabahına kadar bize bakar. Hazine üstündeki dilenci gibiyiz." Yine cevap aynı: "Doğru ama yaptırmazlar." Nerede ise milletin tamamından duyduğumuz cümle aynı: "Doğru ama yaptırmazlar"
Soruyoruz: "Kim yaptırmaz?" Birçoğunun kimin yaptırmayacağına dair bir fikri yok ama "yaptırmazlar"ı öğrenmiş, ezberlemiş. Bazıları biraz daha bilinçli güya, "ABD yaptırmaz, onun içerideki taşeronları yaptırmaz" dediler.
"Peki ABD bizim için hayır rüya görür mü? ABD'nin ağzına bakarak mı ülke yönetilecek? ABD'ye teslim mi olacağız? Buna dur demek gerekmiyor mu!" dediğimizde, en çok duyduğumuz ikinci cümle: "ABD'siz olmaz."
Camide namaz kılıp "Allah en büyüktür" diyen hacı amca camiden çıkıyor, cami avlusunda konuşuyoruz; "ABD çok güçlü, ABD'ye karşı çıkarak bir şey yapamazsınız. ABD'siz olmaz" diyor.
Neticede gittiler "ABD'siz olmaz" diyenleri desteklediler. Yıllarca "ABD'siz olmaz" diyenler ülkeyi yönetti. "İç politikada ABD'siz olmaz" dediler. Başımıza FETÖ belası salındı. Devletin içi oyuldu, devletin bütün kurumları adeta çökertildi.
"Ekonomide ABD'siz olmaz" dediler, liberal politikalar izlediler. Millet borçlandı, özel sektör borçlandı, belediyeler borçlandı, devlet borçlandı; toplam borç trilyon doları aştı, yani borca battık.
"Dış politikada ABD'siz olmaz" dediler. Irak fiilen bölündü, Suriye fiilen bölündü. Terör bölgeleri oluştu. Hem içeride hem de dışarıda birçok terör örgütü ile savaşmak durumundayız.
Geldiğimiz nokta itibariyle bugün, devletin başında olanlar ülkenin beka sorunundan, varlık yokluk mücadelesi verildiğinden bahsediyorlar. Ve bugün devletin tüm kurumları ciddi darbeler almışken ve etrafımız ateş çemberine dönmüşken, "ABD'siz olmaz" diyenler "ABD ile savaşın eşiğindeyiz" diyorlar. "ABD'siz olmaz" diyenler acaba yanlış yaptıklarını anladılar mı? Takdiri size bırakıyorum.
Aslında "yaptırmazlar ve ABD'siz olmaz" hastalığı yeni bir hastalık değil. Atatürk Milli Mücadeleye başladığında en çok duyduğu kelime bu idi. En yakınında olanlar bile bu cümleleri terennüm ediyordu. Bir örnek vereyim: Erzurum Kongresi yapılıyor. Bu kongreye "ülke elden gidiyor, bir şeyler yapmak lazım" diyenler katılıyor. Kongreye katılanların içinden en bilinçli olanlar ve arzulu olanlar Heyet?i Temsiliye'ye seçiliyor. 9 kişilik Heyet?i Temsiliye oluşturuluyor. Heyet?i Temsiliye üyelerinin tamamının Sivas Kongresi'ne temsilci olarak katılması kararlaştırılıyor.
İki kongre arasında bir aydan az bir süre var. Bu süre içinde 9 kişiden 6'sı vazgeçiyor. Mustafa Kemal'in yanında iki kişi Sivas Kongresi'ne katılıyor. Bekir Sami Bey ve Rauf Bey? Onlar da Sivas Kongresi'nde Amerikan mandasını savunuyor. Yani onlar da "yaptırmazlar, ABD'siz olmaz" diyor. O dönemde de "yaptırmazlar ve ABD'siz olmaz" kelimeleri toplumun her kesiminin yüreğine mıh gibi çakılmış.
Peki niçin böyle? Çünkü içeride güç sahibi olarak padişah var. Padişah Milli Mücadelenin karşısında, İngilizlerin kontrolünde. Hükümet var gücüyle Milli Mücadelenin karşısında, Kuvvacıları durdurmak için uğraş veriyor. Zengin, para sahipleri var. Hemen hepsi azınlık. Milli Mücadelenin karşısında. Millet üzerinde etkinliği olan, sözü dinlenen şeyhler, hocalar var. Bunların birçoğu da Mustafa Sabri, Said Nursi, İskilipli Atıf gibi Milli Mücadelenin karşısında. Kuvvacılar için ölüm fetvaları yayınlıyorlar. İçeride gücü olanların hepsi yaptırmamak için çalışıyor.
Bu kadar olsa iyi? İngilizler İstanbul'a gelmiş, yerleşmiş. Fiilen ülkeyi yönetmeye başlamışlar. Trakya bölgesi ile İzmir ve çevre illeri Yunanlılara verilmiş, işgale başlamışlar. Adana ve çevre iller Fransızlar tarafından işgal edilmiş. Musul, Antep, Maraş, Urfa, Eskişehir, Bartın, Samsun illeri İngilizlerin olmuş, bu bölgelerde asker bulunduruyorlar. Konya ve Antalya ile çevre bölgeler İtalyanlara bırakılmış, fiilen işgal etmişler. Erzurum ve çevresi Ermeni işgali altında. Yani yaptırmak istemeyenlerin hepsi yaptırmamak için bizzat yerleşmiş millete nefes aldırmıyorlar.
Durum bununla da sınırlı değil? Ordumuz terhis edilmiş, millet yokluk içinde, işgalin boyutları çok büyük. Bu ortam içinde Atatürk'ün en çok duyduğu kelime "yaptırmazlar, yapamayız"dır.
Yaptırmak istemeyenlerin çok olduğu ve çok güçlü olduğu dönemde ve Türk milletinin en zayıf olduğu dönemde M. Kemal Atatürk imkansızı başardı. Atatürk verdiği mücadele ve kazandığı zafer ile "yaptırmazlar ve ABD'siz olmaz" kelimelerini yerin dibine gömdü. Bugün yeri kazıp Atatürk'ün gömdüğü yerden bu kelimeleri çıkaranlar, ABD ağzı, İngiliz ağzı ile milleti tekrar zehirlemeye çalışanları gördüğünüzde bilin ki; vatan millet düşmanları adına konuşanlardır. Atatürk'ten aldıkları yenilginin kuyruk acısını unutamayanlardır..
Her şey yapılır. Ülkenin her problemi çözülür. Yeter ki, Atatürk gibi yapmak isteyen kararlı ve ne yapacağını bilen insan iş başında olsun. Ülkeyi yönetmeye talip olan siyasi partilerin hepsinin programına bakın, hepsinin "ABD'siz olmaz" dediğini görürsünüz. Bunun tek istisnası Bağımsız Türkiye Partisi'dir. Ülkeyi yönetmeye talip siyasi liderlere soralım: Borca batmış ülkeyi bulunduğu yerden nasıl çıkaracaklar? Terör sorunu nasıl çözülecek? Bitmiş olan tarım ve hayvancılığı nasıl ayağa kaldıracaklar?
Hiçbiri ne yapacağını bilmiyor. Ülkenin tüm bu sorunlarını çözmek için yola çıkan, kararlı ve ne yapacağını bilen tek lider Prof. Dr. Haydar Baş'tır. O'nu dinlemez O'nun etrafında kenetlenmez isek daha çok batmaya, daha çok kan kaybetmeye mahkûm oluruz.
2001 yılında parti kurulduktan sonra, sahada çalışmalar yapıyoruz. Her kesimden insanımıza ulaşıyoruz. Profesöründen köylü vatandaşımıza kadar her kesime, ülkeyi ekonomik olarak kurtaracak Milli Ekonomi Modeli'ni anlatıyoruz.
Anlattıklarımızın doğru olduğunu gören ancak bize destek vermeyecek olanlardan duyduğumuz söz: "Doğru ama yaptırmazlar."
Terör sorununu çözecek toplumsal barış projelerimizi, vatandaşlık maaşı projesini anlatıyoruz. Kafa sallıyorlar, "Doğru ama yaptırmazlar."
Bakın Haydar Hoca diyor ki; "Ham şekilde 3 katrilyon Dolarlık madenimiz var. Bunları işlediğimizde bir elimiz balda bir elimiz yağda kıyamet sabahına kadar bize bakar. Hazine üstündeki dilenci gibiyiz." Yine cevap aynı: "Doğru ama yaptırmazlar." Nerede ise milletin tamamından duyduğumuz cümle aynı: "Doğru ama yaptırmazlar"
Soruyoruz: "Kim yaptırmaz?" Birçoğunun kimin yaptırmayacağına dair bir fikri yok ama "yaptırmazlar"ı öğrenmiş, ezberlemiş. Bazıları biraz daha bilinçli güya, "ABD yaptırmaz, onun içerideki taşeronları yaptırmaz" dediler.
"Peki ABD bizim için hayır rüya görür mü? ABD'nin ağzına bakarak mı ülke yönetilecek? ABD'ye teslim mi olacağız? Buna dur demek gerekmiyor mu!" dediğimizde, en çok duyduğumuz ikinci cümle: "ABD'siz olmaz."
Camide namaz kılıp "Allah en büyüktür" diyen hacı amca camiden çıkıyor, cami avlusunda konuşuyoruz; "ABD çok güçlü, ABD'ye karşı çıkarak bir şey yapamazsınız. ABD'siz olmaz" diyor.
Neticede gittiler "ABD'siz olmaz" diyenleri desteklediler. Yıllarca "ABD'siz olmaz" diyenler ülkeyi yönetti. "İç politikada ABD'siz olmaz" dediler. Başımıza FETÖ belası salındı. Devletin içi oyuldu, devletin bütün kurumları adeta çökertildi.
"Ekonomide ABD'siz olmaz" dediler, liberal politikalar izlediler. Millet borçlandı, özel sektör borçlandı, belediyeler borçlandı, devlet borçlandı; toplam borç trilyon doları aştı, yani borca battık.
"Dış politikada ABD'siz olmaz" dediler. Irak fiilen bölündü, Suriye fiilen bölündü. Terör bölgeleri oluştu. Hem içeride hem de dışarıda birçok terör örgütü ile savaşmak durumundayız.
Geldiğimiz nokta itibariyle bugün, devletin başında olanlar ülkenin beka sorunundan, varlık yokluk mücadelesi verildiğinden bahsediyorlar. Ve bugün devletin tüm kurumları ciddi darbeler almışken ve etrafımız ateş çemberine dönmüşken, "ABD'siz olmaz" diyenler "ABD ile savaşın eşiğindeyiz" diyorlar. "ABD'siz olmaz" diyenler acaba yanlış yaptıklarını anladılar mı? Takdiri size bırakıyorum.
Aslında "yaptırmazlar ve ABD'siz olmaz" hastalığı yeni bir hastalık değil. Atatürk Milli Mücadeleye başladığında en çok duyduğu kelime bu idi. En yakınında olanlar bile bu cümleleri terennüm ediyordu. Bir örnek vereyim: Erzurum Kongresi yapılıyor. Bu kongreye "ülke elden gidiyor, bir şeyler yapmak lazım" diyenler katılıyor. Kongreye katılanların içinden en bilinçli olanlar ve arzulu olanlar Heyet?i Temsiliye'ye seçiliyor. 9 kişilik Heyet?i Temsiliye oluşturuluyor. Heyet?i Temsiliye üyelerinin tamamının Sivas Kongresi'ne temsilci olarak katılması kararlaştırılıyor.
İki kongre arasında bir aydan az bir süre var. Bu süre içinde 9 kişiden 6'sı vazgeçiyor. Mustafa Kemal'in yanında iki kişi Sivas Kongresi'ne katılıyor. Bekir Sami Bey ve Rauf Bey? Onlar da Sivas Kongresi'nde Amerikan mandasını savunuyor. Yani onlar da "yaptırmazlar, ABD'siz olmaz" diyor. O dönemde de "yaptırmazlar ve ABD'siz olmaz" kelimeleri toplumun her kesiminin yüreğine mıh gibi çakılmış.
Peki niçin böyle? Çünkü içeride güç sahibi olarak padişah var. Padişah Milli Mücadelenin karşısında, İngilizlerin kontrolünde. Hükümet var gücüyle Milli Mücadelenin karşısında, Kuvvacıları durdurmak için uğraş veriyor. Zengin, para sahipleri var. Hemen hepsi azınlık. Milli Mücadelenin karşısında. Millet üzerinde etkinliği olan, sözü dinlenen şeyhler, hocalar var. Bunların birçoğu da Mustafa Sabri, Said Nursi, İskilipli Atıf gibi Milli Mücadelenin karşısında. Kuvvacılar için ölüm fetvaları yayınlıyorlar. İçeride gücü olanların hepsi yaptırmamak için çalışıyor.
Bu kadar olsa iyi? İngilizler İstanbul'a gelmiş, yerleşmiş. Fiilen ülkeyi yönetmeye başlamışlar. Trakya bölgesi ile İzmir ve çevre illeri Yunanlılara verilmiş, işgale başlamışlar. Adana ve çevre iller Fransızlar tarafından işgal edilmiş. Musul, Antep, Maraş, Urfa, Eskişehir, Bartın, Samsun illeri İngilizlerin olmuş, bu bölgelerde asker bulunduruyorlar. Konya ve Antalya ile çevre bölgeler İtalyanlara bırakılmış, fiilen işgal etmişler. Erzurum ve çevresi Ermeni işgali altında. Yani yaptırmak istemeyenlerin hepsi yaptırmamak için bizzat yerleşmiş millete nefes aldırmıyorlar.
Durum bununla da sınırlı değil? Ordumuz terhis edilmiş, millet yokluk içinde, işgalin boyutları çok büyük. Bu ortam içinde Atatürk'ün en çok duyduğu kelime "yaptırmazlar, yapamayız"dır.
Yaptırmak istemeyenlerin çok olduğu ve çok güçlü olduğu dönemde ve Türk milletinin en zayıf olduğu dönemde M. Kemal Atatürk imkansızı başardı. Atatürk verdiği mücadele ve kazandığı zafer ile "yaptırmazlar ve ABD'siz olmaz" kelimelerini yerin dibine gömdü. Bugün yeri kazıp Atatürk'ün gömdüğü yerden bu kelimeleri çıkaranlar, ABD ağzı, İngiliz ağzı ile milleti tekrar zehirlemeye çalışanları gördüğünüzde bilin ki; vatan millet düşmanları adına konuşanlardır. Atatürk'ten aldıkları yenilginin kuyruk acısını unutamayanlardır..
Her şey yapılır. Ülkenin her problemi çözülür. Yeter ki, Atatürk gibi yapmak isteyen kararlı ve ne yapacağını bilen insan iş başında olsun. Ülkeyi yönetmeye talip olan siyasi partilerin hepsinin programına bakın, hepsinin "ABD'siz olmaz" dediğini görürsünüz. Bunun tek istisnası Bağımsız Türkiye Partisi'dir. Ülkeyi yönetmeye talip siyasi liderlere soralım: Borca batmış ülkeyi bulunduğu yerden nasıl çıkaracaklar? Terör sorunu nasıl çözülecek? Bitmiş olan tarım ve hayvancılığı nasıl ayağa kaldıracaklar?
Hiçbiri ne yapacağını bilmiyor. Ülkenin tüm bu sorunlarını çözmek için yola çıkan, kararlı ve ne yapacağını bilen tek lider Prof. Dr. Haydar Baş'tır. O'nu dinlemez O'nun etrafında kenetlenmez isek daha çok batmaya, daha çok kan kaybetmeye mahkûm oluruz.
Lütfullah Önder / diğer yazıları
- Sararan sendikalar / 23.03.2023
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021