Önceki günkü yazımızda Başbakan Erdoğan'ın Halepli Bahçe isimli diyalog merkezinin temelini atmasından hareketle İslam üzerine oynanan çok ciddi bir oyunun boyutlarına dikkat çekmiş ve Başbakan Erdoğan'ın hem Antalya Belek'teki Dinler Bahçesi, hem de Urfa'daki Halepli Bahçe projelerinde başrolü oynamasıyla ilgili şüphelerimizi dile getirmiştik. Erdoğan neden başrolde ve neden ısrarla son aylarda "dinlerarası diyalog"dan bahsediyor? Dünya çapında başlatılan bu büyük projenin en önemli ayağının Türkiye olduğunu bilmem hatırlatmaya gerek var mı? Ve Vatikan'da 1962'de temelleri atılan o sinsi diyalog oyununun bugün ABD ve AB tarafından "ılımlı İslam", "Euro İslam" başlıklarıyla üstlenildiği de artık malumunuzdur. Adeta bir bayrak yarışı gibi Vatikan bu bayrağı önce Türkiye'de bir cemaate devretti, o cemaat bu misyonu büyük bir başarıyla yerine getirmeye devam ediyor. Anlayacağınız onlar açısından "diyalog meyvelerini" vermeye devam ediyor! Doğrudur çünkü Başbakan Erdoğan da bizzat bu işin içine çekilmek suretiyle Türkiye Cumhuriyeti diyalog tuzağının en önemli oyuncuları arasında yer aldı. Erdoğan artık her yerde dinlerarası diyalogdan bahseder hale geldi. Son gittiği Varşova'da bile dinlerarası diyalogdan bahsedip, bu şekilde Batı dünyasındaki İslam düşmanlığını yeneceğini zannediyor. Erdoğan'ın, Batı'daki İslam düşmanlığını gerçekten silebileceğini düşünmesi akıl sınırlarını zorlamaktadır. Erdoğan iktidara geldiği günden bu yana Huntington'ın "Medeniyetler Çatışması" tezi aleyhine atıp tutuyor ve bunun antitezi olarak "medeniyetler buluşması" safsatasını ortaya atıyor . Bizdeki bazı sözde aydınlar da artık Huntington'ın Medeniyetler Çatışması tezinin çöpe atılma zamanının geldiğini savunuyor. Başbakan Erdoğan da dahil olmak üzere Türk aydınının düştüğü en önemli hata şu: Huntington'ın mezkur tezi bir durum tespitidir. Batı'daki İslam düşmanlığı Medeniyetler Çatışması tezinden sonra tevellüd etmiş bir durum değildir. Huntington mevcut duruma bir isim koymuştur o kadar. Öncelikle bu yanlış algılamanın düzelmesi gerekiyor ki, bu hatadan doğan tüm tehlikeli icraatlar son bulsun. Başbakan Erdoğan'ın tabir yerindeyse bu konularda soyunduğu "Don Kişot"luk misyonu Türkiye'den ziyade tüm İslam dünyasına büyük zarar vermektedir. Dinlerarası Diyalog tuzağına taşeronluğun bir cemaatin sınırlarından çıkıp, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın marifetiyle tüm ülkeye teşmil edilmesi kadar tehlikeli bir durum olamaz. Son olarak Avrupa Konseyi Liderler Zirvesi sonuç bildirgesine Erdoğan marifetiyle sokulan, "kültürler ve dinlerarası diyaloğun Avrupa Konseyi'nin öncelikli politikası haline getirilmesi" maddesi de tuzağın Brüksel ayağının sağlam bir kazığa bağlanması anlamına geliyor. Zaten Tuzağın Washington ayağı Ilımlı İslam projesiyle perçinlenmiş vaziyette.Çıkarılan yasalar, açılan kiliseler, Dinler Bahçesi, Halepli Bahçe ve dinlerarası diyaloga dair onlarca beyanat? Başbakan Erdoğan'ın üstlendiği misyonu layıkıyla yerine getirdiğinin kanıtı. Ve tabii ki diyalogcu Erdoğan da "diyalogun en büyük meyvesi!"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012