Daha önce de yazmıştım. "Tarihten bir yaprak" demiştim. Hindistan'da yüzyıllarca süren bir Türk devleti kuran Babür'ün torunu Ekber Şah'tan söz etmiştim. Ekber Şah, dinlerarası diyaloga merak sarmış, bu iş için bir bina yaptırmıştı. Sonra diyalog işinin tabii sonucu ortaya çıkmış ve yeni bir din kurmuştu. Biraz Müslümanlık, biraz Hıristiyanlık, az biraz da Hint dini katınca ortaya çıkan dine, ilahi din diye ad koymuştu.İkinci bin yılın yenileyicisi olarak tanınan İmam-ı Rabbani bu sapkınlığa karşı mücadele etmişti. Sonunda Ekber ile birlikte dini de öldü ve yerine geçen oğlu İslam'a döndü ise de, bu arada birçok insan da sapıttı gitti.Bizdeki diyalogcularBİZDEKİ diyalogcular "İnsanlık onu bekliyor Hazreti İsa gelecek" diye kapak yaptılar. "Müslümanlar ve Hıristiyanlar Hz. İsa'da birleşmeli" diye fetva verdiler. "Amentüde Hıristiyanlar'la ayrılığımız yok" türünden sözler söylediler. İşi Kur'an Meali'nin içine İncil denilen kitaplardan sözler katacak ölçülerde ileri götürdüler.Bu zırvanın tevilini yapmaya çalışan bir arkadaş da Mukayeseli Dinler Tarihi açısına alarak işi yumuşatmaya çalışıyor. O bir bilimlik çalışma olur; isteyen yapar ve bilim dünyasının ilgisine sunar. Ama Kur'an Meali diye kitap çıkarır ve metnin içine adına Kitab-u Mukaddes dediğiniz kitaplardan, İnciller'den örnekler koyarsanız, işi bambaşka boyutlara doğru tırmandırmış olursunuz.Ne İncil'i?Önce şu İncil sözünü düzeltelim. İsa Peygamber'e indirilen İncil bugün, bilinen dünyada hiç kimsenin elinde yoktur. Hatta resmi Hıristiyanlığın böyle bir iddiası bile yoktur. Hıristiyanlar'ın kutsal saydıkları dört İncil, dört kişinin Hazreti İsa ile ilgili olarak yazdıkları kitaplardır. Bu kitapların içinde İsa Peygamber'e ait olduğu söylenen sözler de vardır. Bu dört kitabın dışında daha birçok benzeri kitap yazılmış, ancak resmi Hıristiyanlık bunları kabul etmemiştir.Durum bu iken ve Allah'ın gönderdiği son ve bütün insanlığa hitap edici olan Kur'an-ı Kerim'in mealinin arasına her sözleri; tartışmalı olabilecek kitaplardan sözler sıkıştırmanın ne anlamı vardır?Elbette bunu yapanların kendilerine göre amaçları vardır. Amacın içine girdikleri büyük yanlışa yâni dinlerarası diyaloga dolaylı destekler bulmak olduğu görülüyor.Bırakın şu işiDİNLERARASI diyalog batağına hangi amaç ve hangi zorunluluktan girilirse girilsin, artık bu iş bırakılmalıdır.Bu iş kökünden yanlıştır. Hem İslâm Dünyası, hem de bu işin kotarıcıları açısından çok da tehlikelidir.Senin dinin sana, benim dinim bana ilahi hükmü ve insanların birbirinin inançlarına müsamaha göstermeleri ilkesi varken başka yollara gitmeye ne gerek vardır."İnsanlar düşündükleri gibi yaşamayınca yaşadıkları gibi düşünürler" diye bir söz var.Gelinen şu noktaya bakınız. Hıristiyanlar'la amentüde ayrılıklar yokmuş...Kimin ayrılığı yokmuş? Sözü edilen mümin Müslümanlar ise ayrılık, asıl, amentüdedir. Resmi Hıristiyanlık, İsa'nın tanrının oğlu olan tanrı olduğu ve Ruh-ül Kudüs'le birlikte üç tanrı olduğu inancına dayanır.Bir mümin Müslüman için ise bu söz küfürdür, bu sözü söyleyen kâfirdir ve yeri cehennemdir.Müminin amentüsünün başlangıcı Lailahe İllallah sözüdür. Allah'tan başka İlah yok... Kurtuluş kapısının açarı da, arınmanın ve manevi yücelmenin yolu da bu sözde saklıdır.Peki nasıl oluyor da sizin amentünüzde ayrılık olmuyor?Yapmayın artık... Bırakın bu işi... Zararın neresinden dönülürse kârdır...Son sözü, sözün ve varlığın yaratıcısına bırakalım:"Andolsun Allah üçten biridir diyenler kesinlikle kâfir oldular. Bir Allah'tan başka İlah yok. Onlar söylediklerinden vazgeçmezlerse elbette onlara katlanılmaz acılar dokunacak." (5/73) Namık Kemal Zeybek / Tercüman
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.