Peygamber Efendimiz’e (SAV), ABD’de film yoluyla yapılan hakaret, Batılıların “insana saygı ve insan hakları” kavramlarının içinin boş olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur. Bir insan için en önemli değer, onun inancıdır. İnanç, o kadar değerlidir ki, insan yeri gelince, onun için canını veriyor. Böyle bir değere hakaret eden, insana saygı duyar mı? İnsana saygı duymayan için insan hakkının bir anlamı olur mu? Batılılar işte böyledirler. Egemen oldukları toplumlarda ne insanı, ne de insanın dinini korumuşlardır. Tam aksine, soykırımı yapmışlar, insanları dinlerinden döndürmek için akla hayale gelmeyen işkencelere başvurmuşlardır.
Müslümanlar ise, dünya lideriyken, hiç kimseye zulmetmemişler, din özgürlüğünü herkese doya doya yaşatmışlardır. Onun içindir ki, Müslümanların egemenliğinde asırlarca yaşayan dini azınlıklar varlıklarını sürdürmüşler, dinlerinin gereklerini tam bir serbestlik içerisinde yerine getirmişlerdir. Müslümanlar, fethettikleri yerlere bir medeniyet, bir kültür taşıyor ve hizmet yapıyorlardı. Batılıların taşıyacağı bir medeniyet ve kültür olmayınca, işgal ettikleri yerleri, Moğollar gibi yakıp yıkmışlardır. Batılılar, yaptıkları bu kötü işleri, kulağa hoş gelecek kavramlar üreterek gizlediler. Meselâ, Amerika kıtasını istilâ ettiler, ama yaptıklarına ‘keşif’ dediler. Onlara sorarsanız, Amerika kıtasını keşfettiler. Hâlbuki istilâ ettiler, sömürdüler ve yağmaladılar. Amerika kıtasında yerlileri katleden Batılılar, İnka, Maya ve Aztek medeniyetini de tarihe gömdüler. O medeniyetlerden hiçbir emare bırakmadılar. Batılılar değişti mi? Hayır, Peygamber Efendimiz’e (SAV) hakareti özgürlük olarak telâkki etmeleri, değişmediklerini ve özgürlükten ne anladıklarını açık seçik göstermektedir.
Dünya liderliği iddiasında olan ABD’nin yaptıkları liderliğe değil, küresel mafyalığa uygun düşmektedir. Esasen ABD, süper güç olmuş, fakat dünya lideri olamamıştır, olamaz da. Dünya lideri olmaya lâyık sadece ve yalnız Müslümanlardır. Müslümanların dünya liderliğini kaybetmeleri, tarihte yaşanılan en kötü bir olaydır. Bu olay, hem Müslümanlar, hem de bütün insanlık için en büyük kayıptır. Müslümanların hedefi, tekrar dünya liderliğini elde etmek olmalıdır. Bu hedef, ülkelerdeki iktidar ve rejim değişiklikleriyle asla mukayese edilemez. Dünya lideri olan devlet, gücünü hak ve adalet için kullanan devlettir. ABD ise, gücünü zulüm, soygun, vurgun, sömürü, işgal, insanlık dışı işkence için kullanmaktadır.
Cenab-ı Hak, maddi âlem gibi sosyal hayat için de bir takım kanunlar koymuştur. Sosyal hayat, bu kanunlara tabi olarak işler. Sosyal hayatın kanunlarından biri, zulüm ve fesatta ısrar edenlerin helâk olmasıdır. Zulüm ve fesadı devlet yaparsa, o devlet harap olur ve yıkılır. ABD ve İsrail, zulmü, fitne ve fesadı, politikalarının temeli yaptıklarından yıkılmaları kaçınılmazdır. ABD ve İsrail, fitne ve fesat çıkararak, Ortadoğu’yu ateşe verdiler. Tabiri caizse, Ortadoğu yangın alanına döndürüldü. Ama unuttukları bir şey var. O da şudur: Yangın çıkarmak kolaydır, ama onu kontrol altına almak zordur. Bazen de kontrol hiç mümkün olmaz. Dolayısıyla yangın, yangın çıkaranı da sarar. Çünkü ateş, ateşperesti de yakar.
ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da yangın çıkarmalarındaki amaç, cümlenin malumudur. Amaç, Müslümanları yok edip, Ortadoğu’ya yerleşmektir. Müslümanları yok etmenin, ilk adımı misyonerlik faaliyetleriyle, Müslümanları İslâm’dan uzaklaştırmaktır. Bu uğurda çok çalıştılar, yerli işbirlikçiler ve ajanlar da edindiler. Aldatarak birçok Müslüman genci ağlarına düşürdüler. Ne oranda başarılı olduklarını test etmek için zaman zaman Müslümanların kutsallarına saldırdılar. Peygamber Efendimiz’e (SAV) hakaret içeren film de bu testlerden biridir. Görülen o ki, Müslümanlar, şer güçlerin bütün gayretlerine rağmen yine dipdiridirler, kutsal değerlerini korumak için canlarını bile vermeye hazırdırlar. Müslümanların, söz konusu filmi protestoları, anlık bir öfke ve tepki olarak kalmamalıdır. Bunu plânlı ve programlı bir mücadeleye dönüştürmek gerekir. Eğer böyle yapılırsa, Batılıların oyunları bozulur, tuzla buz olur. Öyle inanıyor ve ümit ediyoruz ki, Batılıların son testi, Müslümanların uyanmasına vesile olacaktır.
Müslümanlar ise, dünya lideriyken, hiç kimseye zulmetmemişler, din özgürlüğünü herkese doya doya yaşatmışlardır. Onun içindir ki, Müslümanların egemenliğinde asırlarca yaşayan dini azınlıklar varlıklarını sürdürmüşler, dinlerinin gereklerini tam bir serbestlik içerisinde yerine getirmişlerdir. Müslümanlar, fethettikleri yerlere bir medeniyet, bir kültür taşıyor ve hizmet yapıyorlardı. Batılıların taşıyacağı bir medeniyet ve kültür olmayınca, işgal ettikleri yerleri, Moğollar gibi yakıp yıkmışlardır. Batılılar, yaptıkları bu kötü işleri, kulağa hoş gelecek kavramlar üreterek gizlediler. Meselâ, Amerika kıtasını istilâ ettiler, ama yaptıklarına ‘keşif’ dediler. Onlara sorarsanız, Amerika kıtasını keşfettiler. Hâlbuki istilâ ettiler, sömürdüler ve yağmaladılar. Amerika kıtasında yerlileri katleden Batılılar, İnka, Maya ve Aztek medeniyetini de tarihe gömdüler. O medeniyetlerden hiçbir emare bırakmadılar. Batılılar değişti mi? Hayır, Peygamber Efendimiz’e (SAV) hakareti özgürlük olarak telâkki etmeleri, değişmediklerini ve özgürlükten ne anladıklarını açık seçik göstermektedir.
Dünya liderliği iddiasında olan ABD’nin yaptıkları liderliğe değil, küresel mafyalığa uygun düşmektedir. Esasen ABD, süper güç olmuş, fakat dünya lideri olamamıştır, olamaz da. Dünya lideri olmaya lâyık sadece ve yalnız Müslümanlardır. Müslümanların dünya liderliğini kaybetmeleri, tarihte yaşanılan en kötü bir olaydır. Bu olay, hem Müslümanlar, hem de bütün insanlık için en büyük kayıptır. Müslümanların hedefi, tekrar dünya liderliğini elde etmek olmalıdır. Bu hedef, ülkelerdeki iktidar ve rejim değişiklikleriyle asla mukayese edilemez. Dünya lideri olan devlet, gücünü hak ve adalet için kullanan devlettir. ABD ise, gücünü zulüm, soygun, vurgun, sömürü, işgal, insanlık dışı işkence için kullanmaktadır.
Cenab-ı Hak, maddi âlem gibi sosyal hayat için de bir takım kanunlar koymuştur. Sosyal hayat, bu kanunlara tabi olarak işler. Sosyal hayatın kanunlarından biri, zulüm ve fesatta ısrar edenlerin helâk olmasıdır. Zulüm ve fesadı devlet yaparsa, o devlet harap olur ve yıkılır. ABD ve İsrail, zulmü, fitne ve fesadı, politikalarının temeli yaptıklarından yıkılmaları kaçınılmazdır. ABD ve İsrail, fitne ve fesat çıkararak, Ortadoğu’yu ateşe verdiler. Tabiri caizse, Ortadoğu yangın alanına döndürüldü. Ama unuttukları bir şey var. O da şudur: Yangın çıkarmak kolaydır, ama onu kontrol altına almak zordur. Bazen de kontrol hiç mümkün olmaz. Dolayısıyla yangın, yangın çıkaranı da sarar. Çünkü ateş, ateşperesti de yakar.
ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da yangın çıkarmalarındaki amaç, cümlenin malumudur. Amaç, Müslümanları yok edip, Ortadoğu’ya yerleşmektir. Müslümanları yok etmenin, ilk adımı misyonerlik faaliyetleriyle, Müslümanları İslâm’dan uzaklaştırmaktır. Bu uğurda çok çalıştılar, yerli işbirlikçiler ve ajanlar da edindiler. Aldatarak birçok Müslüman genci ağlarına düşürdüler. Ne oranda başarılı olduklarını test etmek için zaman zaman Müslümanların kutsallarına saldırdılar. Peygamber Efendimiz’e (SAV) hakaret içeren film de bu testlerden biridir. Görülen o ki, Müslümanlar, şer güçlerin bütün gayretlerine rağmen yine dipdiridirler, kutsal değerlerini korumak için canlarını bile vermeye hazırdırlar. Müslümanların, söz konusu filmi protestoları, anlık bir öfke ve tepki olarak kalmamalıdır. Bunu plânlı ve programlı bir mücadeleye dönüştürmek gerekir. Eğer böyle yapılırsa, Batılıların oyunları bozulur, tuzla buz olur. Öyle inanıyor ve ümit ediyoruz ki, Batılıların son testi, Müslümanların uyanmasına vesile olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018