Millet olarak en fazla şikâyetçi olduğumuz konuların başında, karşımıza dikilen siyasilerin dillerinden dökülenler ile ellerinden sadır olanların başka başka olması gelmektedir.
Bu uzun yılların, belki yüz yılların sorunudur.
Hemen her dönemde dillerinden dökülenlere bakarsanız, iktidarı ile muhalefeti ile bunlar kimsesizlerin kimsesidir, mazlumların yanındadırlar, sürekli yetimlerden ve yoksullardan yanadırlar ve onların yanındadırlar, ezilenlerin dostudurlar, alın terini ve emeği en üste tutmaktadırlar.
Söylemler çok güzel ama eylemler hiç bir zaman aynı doğrultuda ilerlemiyor, icraatlar tam ters istikamette cereyan ediyor.
Pek yapmıyoruz ama karşısına diklip; "falanca zaman, filanca yerde böyle demiştin, peki bu yaptığın ne?" diyecek olsak ipe-sapa gelmez mazeretler ard arda sıralanıyor, sözlerinin o gün yanlış anlaşıldığından, hatta cımbızlama yöntemi ile çarpıtıldığından dem vuruyor ve "reel politikanın bunu gerektiğini" ileri sürerek kendince sorumluluktan sıyrılıyor.
Dilden dökülenler ile el ile ekilenler arasında yüz seksen derecelik bir mesafe söz konusu.
"Dün başka bugün başka/Zıkkım olsun böyle aşka" değiminde olduğu gibi, dün dediğini bugün yalanlayan, bugün yaptığına yarın sahip çıkmayan siyasilerin böylesine tutarsız eylem ve söylemlerine şahit oldukça bugünümüz ve yarınlarımız kimlere emanet diye endişeye kapılmamak mümkün olmuyor.
Yalanı doğrudan daha rahat söyleyen, söylerken de asla yüzü kızarmayan bu tipleri dinledikçe, iyi ki Kiramen Katibin her sözü ve her eylemi kaydediyorlar, iyi ki Allah'ın elçileri her tuzakçının tuzağını zapta geçiyor diyorsunuz ve Lokman aleyhisselamın oğluna söylediklerini hatırlayıp şükrediyorsunuz:
"Hz. Lokmân, öğüdüne devamla şöyle demişti: Yavrucuğum! Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu ortaya çıkarır. Doğrusu Allah en ince işleri görüp bilmektedir; her şeyden haberdardır." (Lokman: 16).
Attığı bir adımla, attığı bir imza ile ve sarf ettiği bir cümle ile sadece mazlumların, yetimlerin ve yoksulların listesini artıran bu tipleri gördükçe ve duydukça Enbiya suresinin kırk yedinci ayetini tekrar tekrar okumak geliyor içinizden:
"Ve kıyamet günü öyle doğru, öyle hassas teraziler kurarız ki, kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz, bir hardal tanesi kadar bile olsa, her şeyi tartıya sokarız. Hesap görücü olarak, kimse bizden ileriye geçemez."
Bu uzun yılların, belki yüz yılların sorunudur.
Hemen her dönemde dillerinden dökülenlere bakarsanız, iktidarı ile muhalefeti ile bunlar kimsesizlerin kimsesidir, mazlumların yanındadırlar, sürekli yetimlerden ve yoksullardan yanadırlar ve onların yanındadırlar, ezilenlerin dostudurlar, alın terini ve emeği en üste tutmaktadırlar.
Söylemler çok güzel ama eylemler hiç bir zaman aynı doğrultuda ilerlemiyor, icraatlar tam ters istikamette cereyan ediyor.
Pek yapmıyoruz ama karşısına diklip; "falanca zaman, filanca yerde böyle demiştin, peki bu yaptığın ne?" diyecek olsak ipe-sapa gelmez mazeretler ard arda sıralanıyor, sözlerinin o gün yanlış anlaşıldığından, hatta cımbızlama yöntemi ile çarpıtıldığından dem vuruyor ve "reel politikanın bunu gerektiğini" ileri sürerek kendince sorumluluktan sıyrılıyor.
Dilden dökülenler ile el ile ekilenler arasında yüz seksen derecelik bir mesafe söz konusu.
"Dün başka bugün başka/Zıkkım olsun böyle aşka" değiminde olduğu gibi, dün dediğini bugün yalanlayan, bugün yaptığına yarın sahip çıkmayan siyasilerin böylesine tutarsız eylem ve söylemlerine şahit oldukça bugünümüz ve yarınlarımız kimlere emanet diye endişeye kapılmamak mümkün olmuyor.
Yalanı doğrudan daha rahat söyleyen, söylerken de asla yüzü kızarmayan bu tipleri dinledikçe, iyi ki Kiramen Katibin her sözü ve her eylemi kaydediyorlar, iyi ki Allah'ın elçileri her tuzakçının tuzağını zapta geçiyor diyorsunuz ve Lokman aleyhisselamın oğluna söylediklerini hatırlayıp şükrediyorsunuz:
"Hz. Lokmân, öğüdüne devamla şöyle demişti: Yavrucuğum! Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu ortaya çıkarır. Doğrusu Allah en ince işleri görüp bilmektedir; her şeyden haberdardır." (Lokman: 16).
Attığı bir adımla, attığı bir imza ile ve sarf ettiği bir cümle ile sadece mazlumların, yetimlerin ve yoksulların listesini artıran bu tipleri gördükçe ve duydukça Enbiya suresinin kırk yedinci ayetini tekrar tekrar okumak geliyor içinizden:
"Ve kıyamet günü öyle doğru, öyle hassas teraziler kurarız ki, kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz, bir hardal tanesi kadar bile olsa, her şeyi tartıya sokarız. Hesap görücü olarak, kimse bizden ileriye geçemez."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025