Devlet ve devlet adamı nedir diye sorulduğunda veya araştırıldığında çok farklı tanımlar var. Hiç biri devlet veya devlet adamı tanımının içini doldurmuyor. Yorum veya tanımını yapanlar da kendi hissi ve şahsi anlayışını veya müsteşriklerin tanımından yola çıkarak anlatmaya çalışılıyor. Nasıl ki iktisadi konularda tanım yaparken milletlerin inançları belirleyici oluyorsa, devlet ve devlet adamlığı da buna göre tanımlanıyor.
Sınırları belli olan kara ve deniz parçası üzerinde yaşayan insanların ve canlıların yaratılışta kendilerine verilen hakların sürekli ve devamlılığını sağlayan hukuk sistemine devlet denir. Bunu en güzel şekilde uygulamaya koyan insana devlet adamı denir.
Devlet adamının özellikleri hukuku kendi iradesinden üstün görmesi, hayatını ve çalışmalarını yasaları çiğnemeden sürdürmesi, kendisiyle barışık olup hak adına insanları ve canlıları sevip koruması, kesinlikle hesap vereceğine inanması, bütün ilimlere vakıf olması, toplumun maddi ve manevi sorunlarını kendi sorunu gibi hissedip çare araması, istişareye önem vermesi, düşmanlarının düşmanlıklarını izole etmenin yollarını araması, ihtiraslarını değil hakkı ortaya koması olmazsa olmazlarıdır.
En önemlisi, farklı kültürlere sahip olan insanları meşru kurallar çerçevesinde bir bilek bir yürek olmalarını sağlayıp toplumu huzur içinde yaşamalarını sağlamasıdır. Bu konuda birkaç örnek vermek istiyorum.
Bizim inancımızda bir insan kelimeyi şahadet getirdiğinde artık o insan Müslüman'dır. Savaş anında bile söylese korkudan söyledi diyemeyiz. Bir sahabe savaşta kelimeyi şahadet getiren düşmanı öldürdüğü için Allah Resulü (s.a.v.) o kadar çok öfkeleniyor ki, "kalbini yarıp ta mı baktın!" diyor. Sahabeye Allah Resulünün öfkesi hukuku çiğneyerek kendi zannı gereği fiili işlemesidir. Bakın Hz. Ali efendimiz kendisini arkadan hançerleyen caniye hemen kısas uygulamıyor, eğer ölürsem kısas uygulayın, yok iyi olursam hukukun gereğini yaparım. İşte devlet adamı olmanın ölçüleri bu.
Gelelim günümüze; sözde devlet otoritesini korumak için suç işlenmeden, elde herhangi bir kanıt yokken, ihtiras ve zanna dayalı suçlamalarla nice devletler yıkılıyor nice insanlar canından malından, namusundan, onurundan, şerefinden, kariyerinden oluyor. Bu uygulamaları yapan zalim, devletse korku salan bir kurum oluyor.
Günümüzde devlet adamı var mı, kim, diye akla gelebilir? Küresel baskılara, her türlü tahriklere, zan ve iftiralara rağmen hakkında açılan 40 bine yakın dava dosyasından beraat eden, asla hukukun dışına çıkmayan, her türlü olumsuzluklara direnen, vatanın bütünlüğüne milletin birliğine ve beraberliğine çareler ortaya koyan, her ortamda hakkı üstün tutan, dünyanın ve Türkiye'nin tek bir insanı var o da BTP Genel Başkanı PROF. DR. HAYDAR BAŞ'tır.
Dini ve milli bütünlümüze yönelik tezleri, insanlığı ilgilendiren Milli Ekonomi Modeli ile insanlığın teminatı olmuştur. Ne mutlu anlayan, idrak eden ve de yolundan gidenlere.
Sınırları belli olan kara ve deniz parçası üzerinde yaşayan insanların ve canlıların yaratılışta kendilerine verilen hakların sürekli ve devamlılığını sağlayan hukuk sistemine devlet denir. Bunu en güzel şekilde uygulamaya koyan insana devlet adamı denir.
Devlet adamının özellikleri hukuku kendi iradesinden üstün görmesi, hayatını ve çalışmalarını yasaları çiğnemeden sürdürmesi, kendisiyle barışık olup hak adına insanları ve canlıları sevip koruması, kesinlikle hesap vereceğine inanması, bütün ilimlere vakıf olması, toplumun maddi ve manevi sorunlarını kendi sorunu gibi hissedip çare araması, istişareye önem vermesi, düşmanlarının düşmanlıklarını izole etmenin yollarını araması, ihtiraslarını değil hakkı ortaya koması olmazsa olmazlarıdır.
En önemlisi, farklı kültürlere sahip olan insanları meşru kurallar çerçevesinde bir bilek bir yürek olmalarını sağlayıp toplumu huzur içinde yaşamalarını sağlamasıdır. Bu konuda birkaç örnek vermek istiyorum.
Bizim inancımızda bir insan kelimeyi şahadet getirdiğinde artık o insan Müslüman'dır. Savaş anında bile söylese korkudan söyledi diyemeyiz. Bir sahabe savaşta kelimeyi şahadet getiren düşmanı öldürdüğü için Allah Resulü (s.a.v.) o kadar çok öfkeleniyor ki, "kalbini yarıp ta mı baktın!" diyor. Sahabeye Allah Resulünün öfkesi hukuku çiğneyerek kendi zannı gereği fiili işlemesidir. Bakın Hz. Ali efendimiz kendisini arkadan hançerleyen caniye hemen kısas uygulamıyor, eğer ölürsem kısas uygulayın, yok iyi olursam hukukun gereğini yaparım. İşte devlet adamı olmanın ölçüleri bu.
Gelelim günümüze; sözde devlet otoritesini korumak için suç işlenmeden, elde herhangi bir kanıt yokken, ihtiras ve zanna dayalı suçlamalarla nice devletler yıkılıyor nice insanlar canından malından, namusundan, onurundan, şerefinden, kariyerinden oluyor. Bu uygulamaları yapan zalim, devletse korku salan bir kurum oluyor.
Günümüzde devlet adamı var mı, kim, diye akla gelebilir? Küresel baskılara, her türlü tahriklere, zan ve iftiralara rağmen hakkında açılan 40 bine yakın dava dosyasından beraat eden, asla hukukun dışına çıkmayan, her türlü olumsuzluklara direnen, vatanın bütünlüğüne milletin birliğine ve beraberliğine çareler ortaya koyan, her ortamda hakkı üstün tutan, dünyanın ve Türkiye'nin tek bir insanı var o da BTP Genel Başkanı PROF. DR. HAYDAR BAŞ'tır.
Dini ve milli bütünlümüze yönelik tezleri, insanlığı ilgilendiren Milli Ekonomi Modeli ile insanlığın teminatı olmuştur. Ne mutlu anlayan, idrak eden ve de yolundan gidenlere.
Bahri Boz / diğer yazıları
- Alınamayan hakkın bayramı mı olur? / 03.05.2019
- Strateji / 23.01.2019
- Çare / 21.06.2018
- Mağduriyet / 04.06.2018
- Devlet ve devlet adamı / 28.01.2017
- Tarih ve fitne / 22.11.2016
- İnsan / 29.10.2016
- Muhasebe / 24.10.2016
- Dinini satmak! / 20.10.2016
- Yeni Mesaj / 30.09.2016
- Strateji / 23.01.2019
- Çare / 21.06.2018
- Mağduriyet / 04.06.2018
- Devlet ve devlet adamı / 28.01.2017
- Tarih ve fitne / 22.11.2016
- İnsan / 29.10.2016
- Muhasebe / 24.10.2016
- Dinini satmak! / 20.10.2016
- Yeni Mesaj / 30.09.2016