Şahsi menfaatlerimize ters olsa da, yanlışa yanlış demesini, işimize gelmese de doğrunun, haklının hakkını teslim etmesini başarabilmeliyiz.
Bugüne kadar dış politikamızı belirleyen, ABD'nin Ortadoğu'daki menfaatleri olmuştur.
Stratejik derinlik olarak nitelendirilen dış politikamız, ABD başta olmak üzere emperyalist devletlerin elini güçlendirmiştir.
Irak, Suriye, Libya'nın bölünmesine, rejimlerinin değişmesine, kaynaklarının sömürülmesine, topraklarında mantar gibi ABD'nin yarattığı terör örgütlerinin doğmasına neden olmuştur.
Bölgede mazlum, savunmasız sivil halkların öldürülmesine, Müslüman kadınların namuslarının kirletilmesine neden olmuştur.
Bu süreç bölge devletlerinin düşmanlığına ve Türk devletine karşı olan güvenin sarsılmasına sebep olmuştur.
Stratejik derin dış politikamız(!) İsrail ve ABD'ye hizmet etmiştir.
İsrail'in şımarıklığının altında yatan gerçek, bu dış politikanın neticesidir.
Her şeye rağmen bölgedeki dengeleri değiştirecek tek devlet, Türkiye'dir.
Çözümü, Atatürk'ün İstiklal Savaşı sırasında Ortadoğu devletlerine önerdiği gerçeklere dönerek üretebiliriz.
İlk adımımız, stratejik düşmanımız olan devletlerin bölgedeki elini zayıflatmak olmalıdır.
Onun için Türkiye, Suriye, Irak, Libya ve İran ile "Ortadoğu'da huzurun sağlanması" başlığı altında en üst düzeyde ivedilikle bir araya gelmeli ve yayılmacı İsrail'e dur demek için ortak, eş zamanlı eylem planına imza koymalarını sağlamalıdır.
Bu plan, Rusya ile güçlendirilmelidir.
Türkiye, bölge devletleri ve Rusya'nın ortak hareket planına imza koymaları, hem İsrail'e hem de bölge devletlerinin stratejik düşmanı olan emperyalist devletlere, en büyük caydırıcı cevap olacaktır.
"Ortadoğu'da huzurun sağlanması" eylem planına, İsrail'in komşusu olan devletler de dahil edilmelidir.
Yerli siyasetimizdeki iktidar ve muhalefetin aktörleri, bölgemizde olup bitenlerden kendilerine dersler çıkartmalıdır.
Hükümetlerin ve muhalefet bileşenlerinin başarısı, devlet politikasına (kızıl elmasına) hizmet ettiği oranda olmalıdır.
Dikkat edecek olursak ABD başkanı kim olursa olsun, ABD'nin Ortadoğu politikasında bir değişiklik göremezsiniz.
Zira ABD'nin dış politikası, seçilen başkanlarla değil, devlet aklıyla yönetilmektedir.
Bu hususta BTP'nin olaylara bakış açısı, iktidar ve muhalefetin tüm bileşenlerine bir örnek teşkil etmektedir.
BTP lideri Hüseyin Baş'ın hassasiyetle üzerinde durduğu dış politika, eğitim ve savunma bakanlıklarının hükümetlerin değil, devlet aklıyla ve vizyonuyla değerlendirmesi gerektiği gerçeğinin, ne kadar isabetli olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.
Ortaöğretim sisteminde yerli, milli ve başarılı olan,
üniversiteleri, yayınladıkları uluslararası makalelerle gündeme gelen,
ekonomide tam bağımsızlığını, mili para denklemiyle kazanarak her bir vatandaşına onurlu yaşam sunan,
savunma sanayiinde yerli, milli ve caydırıcı olan,
teknik ve teknolojik gelişmelerde dışa bağımlılığı olmayan, milli savunma sanayisine sahip olan,
sanayi ve teknolojide öncü olan Türkiye;
sadece bölgesinde değil dünyada itibarı olan, sayılan, sevilen, sözüne güvenilen devlet olur.
Bunu, tarihi, beyin göçü veren insanı, yeraltı yerüstü zenginlikleriyle ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'yle gerçekleştirebilir.
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025
- Cumhuriyetten rahatsız olanlar / 16.01.2025
- Selam olsun alnı açık, dik yürüyenlere / 06.01.2025
- Acırım senin haline / 01.01.2025
- Asgari ücret 75 bin TL olmalı / 31.12.2024
- En büyük zararı sen veriyorsun / 30.12.2024
- En büyük zararı sen veriyorsun / 29.12.2024
- Abisi olarak Oktay’a bir tavsiyem / 27.12.2024