Kıbrıs ve Türkiye'nin tavrı
Türkiye bütün bu hareketlerde daima pasif direnişte kalmaktadır. Hiç aktif duruma geçememiştir. Demek ki; strateji üretemiyor veya bu stratejiyi uygulamayamıyoruz! Uzun vadeli plan yapamıyoruz, alternatif planları yürürlüğe koyamıyoruz!
Yunanistan ise, onyıllarca planlı bir şekilde, değişik karakterli baskılar yapmaktadır. Bu baskılar sadece bu günlerde kesilir gibi oldu. Yunanistan'la aramızda adeta bahar havası esmektedir. Bütün bu tatlı davranışları Kıbrıs meselesi halledilinceye kadar sürecektir. Daha sonra ise tam taaruza geçmek için Yunanistan'ın bütün yolları açık tutulmaktadır. O zamanlar ise Türkiye tam bir muhasara altına girmiş ve eli kolu bağlı olacaktır.
28 Şubat gibi bir tarih belirlemesi vardır. O zamana kadar anlaşma olamazsa acaba ne olur. Hiçbirşey olmaz. Çünkü şu anda Türkiye'nin stratejik değeri her zamankinden daha yüksektir. Bu değer özellikle ABD için çok önemlidir. Kuzey Irak ve Orta Doğu meselesi Irak'a saldırı ile bitmeyecektir. Tam aksine o zaman başlıyacaktır. Türkiye bu değerini artık öğrenmeli ve bilmelidir. Ona göre aktif politika üretmelidir. Korkusuz sakin ve vakur davranmalıdır. Değerini etrafındakilere hissettirmelidir.
Şu anda Türkiye ne yapabilir?
1. Kuzey Kıbrıs'ı tamamen ilhak edebilir.
2. Kuzey Kıbrıs'la gümrük sınırlarını tamamen kaldırabilir. Kıbrıs'la Türkiye arasındaki ekonomik engeller tamamen sıfırlanır.
3. Oraya büyük ekonomik yatırımlara kapılarını açar. Kuzey Kıbrıs'ın bütün nüfusu zaten 220.000'den ibarettir. Kıbrıs'ın orasını bir Bağdat caddesi durumuna getirmesi ise içten bile değildir!
4. Büyük ekonomik kayıplara sebep olan, Avrupa Birliğine verilen Gümrük Birliği tavizi Türkiye'nin büyük zararına sebep oldu.
Her yıl 5-10 milyar $'lık kaybımız söz konusu olmaktadır. Ona şu anda yapacağımız bir şey olmadığını varsayalım. Ama hiç olmazsa Kıbrıs'a da gümrük kapılarını tam açalım. KKTC mallarına sıfır gümrük diyelim.
5. Zaten 1960 anlaşmasının da halen yürürlükte olması gerekir. Çünkü o yasa Kıbrıs devleti darbe ile yıkılmıştı. Yani yasa dışı, hukuk dışı bir durum oluşmuştu.
AB'ye gelince... AB devletleri Türkiye'ye hiçbir zaman dost gözüyle bakmadılar. Şu anda ise Türkiye, ülkemizin bazı siyasetçilerinin bütün çabalarına rağmen, AB tarafından uzaklaştırılıyor. Güney Kıbrıs ise gittikçe yaklaştırılıyor. Hatta ondan da öte gidiliyor. Güney Kıbrıs, hatta bütün Kıbrıs bile AB ülkesi olarak mütalaa edilmektedir.
6. Türkiye artık bütün dış politika görüşlerinde pasif direnişten kurtulmalı. Aktif role geçmelidir. Türkiye kararlı olmalıdır. Ancak içerde bir devlet politikası ve stratejisi de olmalı. Ve onun etrafında tam birlik olunmalı. Her siyasi oluşumun, hele iktidar gelişmelerinde dış ülkelere karşı, bu devlet politikası değiştirilmemelidir.
Her türlü menfi konuşmalar bizim aleyhimize olmaktadır. TV'lere çıkan insanların bu devlet politikası dışında beyanatlar vermemelidir.
Genç nesillerimize hatta etrafımızdaki milletlere bile yakın tarihimizi ve bilgileri devamlı olarak aktarmalıyız. Onları bilgisizlikle suçlayacağımıza, onlara bu bilgileri vermeliyiz. Aksi takdirde onların kafaları, başkaları hem de bize tamamen ters düşen bilgilerle doldurulur ve onları bizden koparırlar.
Türkiye bütün bu hareketlerde daima pasif direnişte kalmaktadır. Hiç aktif duruma geçememiştir. Demek ki; strateji üretemiyor veya bu stratejiyi uygulamayamıyoruz! Uzun vadeli plan yapamıyoruz, alternatif planları yürürlüğe koyamıyoruz!
Yunanistan ise, onyıllarca planlı bir şekilde, değişik karakterli baskılar yapmaktadır. Bu baskılar sadece bu günlerde kesilir gibi oldu. Yunanistan'la aramızda adeta bahar havası esmektedir. Bütün bu tatlı davranışları Kıbrıs meselesi halledilinceye kadar sürecektir. Daha sonra ise tam taaruza geçmek için Yunanistan'ın bütün yolları açık tutulmaktadır. O zamanlar ise Türkiye tam bir muhasara altına girmiş ve eli kolu bağlı olacaktır.
28 Şubat gibi bir tarih belirlemesi vardır. O zamana kadar anlaşma olamazsa acaba ne olur. Hiçbirşey olmaz. Çünkü şu anda Türkiye'nin stratejik değeri her zamankinden daha yüksektir. Bu değer özellikle ABD için çok önemlidir. Kuzey Irak ve Orta Doğu meselesi Irak'a saldırı ile bitmeyecektir. Tam aksine o zaman başlıyacaktır. Türkiye bu değerini artık öğrenmeli ve bilmelidir. Ona göre aktif politika üretmelidir. Korkusuz sakin ve vakur davranmalıdır. Değerini etrafındakilere hissettirmelidir.
Şu anda Türkiye ne yapabilir?
1. Kuzey Kıbrıs'ı tamamen ilhak edebilir.
2. Kuzey Kıbrıs'la gümrük sınırlarını tamamen kaldırabilir. Kıbrıs'la Türkiye arasındaki ekonomik engeller tamamen sıfırlanır.
3. Oraya büyük ekonomik yatırımlara kapılarını açar. Kuzey Kıbrıs'ın bütün nüfusu zaten 220.000'den ibarettir. Kıbrıs'ın orasını bir Bağdat caddesi durumuna getirmesi ise içten bile değildir!
4. Büyük ekonomik kayıplara sebep olan, Avrupa Birliğine verilen Gümrük Birliği tavizi Türkiye'nin büyük zararına sebep oldu.
Her yıl 5-10 milyar $'lık kaybımız söz konusu olmaktadır. Ona şu anda yapacağımız bir şey olmadığını varsayalım. Ama hiç olmazsa Kıbrıs'a da gümrük kapılarını tam açalım. KKTC mallarına sıfır gümrük diyelim.
5. Zaten 1960 anlaşmasının da halen yürürlükte olması gerekir. Çünkü o yasa Kıbrıs devleti darbe ile yıkılmıştı. Yani yasa dışı, hukuk dışı bir durum oluşmuştu.
AB'ye gelince... AB devletleri Türkiye'ye hiçbir zaman dost gözüyle bakmadılar. Şu anda ise Türkiye, ülkemizin bazı siyasetçilerinin bütün çabalarına rağmen, AB tarafından uzaklaştırılıyor. Güney Kıbrıs ise gittikçe yaklaştırılıyor. Hatta ondan da öte gidiliyor. Güney Kıbrıs, hatta bütün Kıbrıs bile AB ülkesi olarak mütalaa edilmektedir.
6. Türkiye artık bütün dış politika görüşlerinde pasif direnişten kurtulmalı. Aktif role geçmelidir. Türkiye kararlı olmalıdır. Ancak içerde bir devlet politikası ve stratejisi de olmalı. Ve onun etrafında tam birlik olunmalı. Her siyasi oluşumun, hele iktidar gelişmelerinde dış ülkelere karşı, bu devlet politikası değiştirilmemelidir.
Her türlü menfi konuşmalar bizim aleyhimize olmaktadır. TV'lere çıkan insanların bu devlet politikası dışında beyanatlar vermemelidir.
Genç nesillerimize hatta etrafımızdaki milletlere bile yakın tarihimizi ve bilgileri devamlı olarak aktarmalıyız. Onları bilgisizlikle suçlayacağımıza, onlara bu bilgileri vermeliyiz. Aksi takdirde onların kafaları, başkaları hem de bize tamamen ters düşen bilgilerle doldurulur ve onları bizden koparırlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006