Demografik savaş 2: Sürü haline getirilenler

Yazımızın önceki bölümünde dünyada artan Müslüman nüfusundan bahsetmiştik. Bunun önüne geçmek için nasıl bir nüfus savaşının içinde olduğunuzu bu yazıda ele alacağız.Herkesin sorduğu soru ile başlayalım: "Madem dünyada Müslüman nüfusu artıyor o halde neden sömürülen ve katledilen hep Müslümanlar oluyor?""Dünyada bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur" demiş Victor Hugo.Bu sözü günümüze uyarlarsak; Müslümanlar asıl İslam olan Ehl-i Beyt'in yaşadığı İslam'ı hayatlarına geçirmedikleri sürece akıllı ve faziletli gerçek Müslüman hayatı yaşamaları asla mümkün değildir.Evet, AB ülkelerinde ve ABD'de Müslüman nüfus hızla artıyor ama bu sanılmasın ki, gelecekte bu ülkeler İslam ülkesi olacak. Bunun en çarpıcı örneği yüzde 88'inin Müslüman olduğu Bangladeş'in geçmişte uzun yıllar azınlık tarafından yönetilmesidir.İsrail'in demokrafik savaş tecrübesini yol haritası olarak kabul eden batılı ülkeler, artan Müslüman nüfusunu etkisiz kılmak için başlıca şu straretejileri uygulamaktadırlar:1- Madem Müslüman nüfusunun artışına engel olunamıyor o halde İngilizlerin sömürgecilik anlayışında da oluğu gibi; Böl, çatıştır, birbirlerine öldürterek parçalara ayır ve yönet. Bugün BOP ile Ortadoğu'da uygulanan tam da budur.2- Gıdayı kontrol et: ABD'li Kissinger'ın dediği gibi "Eğer petrolü kontrol ederseniz ülkeyi kontrol edersiniz, eğer gıdayı kontrol derseniz nüfusu kontrol edersiniz." Çıkarılan tahdit kanunları ile tarım ve hayvancılık bitmiştir. Bir zamanlar tarım ülkesi olan Türkiye'nin şimdi 193 ülkeden tarım ürürü ithal etmesi bu stratejinin de hedefine ulaştığını göstermektedir. Tohumculuk kanunundan sonra tohum tekeli hangi yabancı şirketlerin eline geçti dersiniz?  3- Su kaynaklarını ele geçir: Su, nüfusun devamı ve tarım sektörü için çok önemlidir. Ortadoğu'da mesela İsrail'de büyük su sıkıntısına rağmen; Türkiye, Suriye, Irak ve Lübnan'ın bu sorunu yoktur. Su zengini Suriye, Irak ve Lübnan'ın başına gelenlere hepimiz tanık olduk. Türkiye'deki akarsu ve hidroelektrik santrallerinin akıbetini araştırmanızı öneririm. Gıda ve tohumdan sonra bir nüfusun yaşam kaynağı suda da büyük oyunlar oynanmaktadır.4- Kaynakları ele geçir: Bugün maden kaynaklarımızın yabancılar tarafından işetiliyor olması da bu stratejinin başarı ile yürütüldüğünü göstermektedir. Kaynakları zengin ama kendileri iç savaşın içinde açlıkla mücadele eden Afrika ülkeleri bunun son noktasıdır.5- Ulusal birliği zayıflat: Hatırlarsanız yakın zamana kadar, "Türkiye'de 36 etnik grup vardır", "4 hak din vardır", "Kürt sorunu vardır" zehri halka şırınga ediledurdu. Zehir damarlara yayıldıktan sonra şimdi meydanlarda milli birlik mitingleri yapsan ne olur!Hukukçu olmayanlar belki detayı bilmeyebilirler. İktidar ve muhalefetin tam mutabakatı ile 2003 tarihinde 4867 ve 4868 nolu iki yasa kabul edilmiştir. Bu yasaların içine bir zehir yerleştirildi. O da: "Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir" hükmüdür. Bu yasalar ile üniter yapımızın formülü olan Lozan'daki Müslüman olanlar-Müslüman olmayalar şeklindeki azınlık tanımına ters düşülmüştür. Her ortamda milliyetçiliği ağzından düşürmeyen MHP de, Atatürk'ün partisiyiz diyen CHP de üniter yapımızı dinamitleyen bu yasalara evet demiştir.5- Diyalog zehri: Ne oldu bize de bir zamanlar Beyazıt Meydanı'nda İsrail bayrağı yakan sözde İslamcı zümre; domuz etinin kasaplık et olarak satılmasına, resmi nikahsız dini nikahın suç; zinanın serbest kalmasını onaylarcasına oy veriyor dersiniz?  Yıllarca yürütülen dinlerarası diyalog faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan kalbi bozuk insan kitleleridir bunlar. Papa; üçüncü bin yılda Asya'yı Hıristiyanlaştıracağız derken herhalde bunu kastetmiştir. Hadisi Şerifte de buyrulduğu gibi: "Ahir zamanda camiler dolup taşacak; Lakin içlerinden bir tek "Mü'min" çıkmayacaktır."Evet başta da vurguladığımız gibi batıda ve dünyada Müslüman nüfusu hızla artıyor ama; dini bütünlüğüne, kaynaklarına, tarımına sahip çıkamayan sürü haline geldikten sonra sayının ne önemi var ki!.. Bir çoban bir de düdük yeter.