Baba Buhs'un insanlığa ikram edip, oğul Bush'un iyi varis örneği vererek yaşatmaya çalıştığı "Yeni Dünya Düzeni" sonrası lügatimizde iyi bir yer edinen "dayatma kavramı", şimdilerde bir başka kullanılıyor.
Oysa biz, ittirme kardeşim, itmesene be, ne itiyorsun arkadaşım gibi ifadelere alışmışken nereden çıktı bu dayatma.
Eski dilde müşareket diye bir kavram vardı.
İki kişi arasında olan eylem, müşareket.
Aynen dayatma gibi.
Dayatan kişi tek başına bunu yapamayacağına göre cümlenin mana olarak tamamlanması için bir de dayatılan olması lazım.
Şimdi dayatanlar belli; ABD, AB.
Bunlar görünürdeki dayatanlar.
Kanaatim o ki, bir de perde arkası dayatanlar var.
Kimliklerini tahmin etmiyor değilim.
Peki bunca dayatan varken, dayatılan kim?
O tek; Türkiye.
ABD dayatıyor; Irak'ta yapmayı düşündüğüm katliama ortak ol. Sen buna yabancı değilsin. 1991'de yaptığım katliama benden önce ortak olmuş ve ilk ambargoyu sen uygulamıştın. Belki birşey alamadın ama, aradan geçen on yılda, bir koyup üç alınır mı alınmaz mı bunu tartıştın, yani iş öğrendin.
Bu on sene içinde uygulanan ambargo sonucu, çoğu çocuk, gıda ve ilaç bulamadığı için Irak'ta yaklaşık bir milyon beş yüz bin insan öldü. Oluşan bu vahşette bizim payımız ne?
Şimdi oğul Bush tekrar cûşa geldi ve aynı yere sefer düzenlemek istiyor. Ve dayatıyor, bize yardım edin, lojistik olsun, lojistik olmazsa, fıstık olsun, o da olmazsa rastık, yoksa kostik, ne olursa olsun, bize yardım edin.
Bir milyon beş yüz bin Müslüman daha ölürse İslamî terörün kökü kazınmış olur.
Irak'ta var olduğu sadece ABD tarafından tespit edilen kimyasal, biyolojik, psikolojik, fizyolojik, antropolojik ve bilmem daha ne lojik silah varsa hepsini temizleyelim.
İnsanlık kurtulsun bu büyük tehlikeden. Rahat etsin kainat, ama özellikle de İsrail.
Aslında haksızlık olmasın, Irak'taki kimyasal silahları farkına sadece Bush varmamış, Erdoğan'da Çeçen teröristlerden önce Saddam teröristine dikkat çekmiş ve Irak bölge için çok büyük tehlikedir demişti. Ne zaman? Şu zaman;
ABD'ye yaptığı o meşhur gezi sonrası.
Aslında Erdoğan'ın Bush ile olan ortak yanı Irak'taki kimyasal silahların tespiti değil sadece. Bush ile bir başka ortak yanı var Erdoğan'ın "dindarlık". Hani Duble Bush demişti ya, kendilerine: "İkimiz de dindarız".
Bu gezide birkaç medya kuruluşu hariç, pek gündeme getirilmeyen bir ziyaret daha vardı. O da, sayın Erdoğan'ın ABD'deki etkin Yahudi lobilerine yaptığı ziyaret. Ben bizzat CNN Türk'ten izledim.
Şimdi tekrar başa dönersek. ABD Irak için dayatırken AB de Kıbrıs için dayatıyor. 28 Şubat tarihine kadar bu işi Kofi (Rumca'da sağır demek) Annan planına göre çözün!
Plan bir yana da, biz neyiz ki, başkalarının dayatmalarına göre tavır belirlemek zorunda kalıyoruz.
Kendi içimizdeki haincikler gibi KKTC'de de vardır mutlaka. Özellikle de genç nesli, kimlik bunalımı içine düşürülmüş halleriyle sokaklara döküp bağırtmak bu ihanetin bir versiyonu...
Gerekçelerden biri çok ilginç ve bir o kadar manidar.
KKTC'de milli gelir 2000 dolar, Rum Kesimi'nde 10 bin dolar.
Öyleyse biz güneyle bütünleşelim.
Peki kazara bu gerçekleşirse, yarın birileri de kalkıp, Yunanistan'da milli gelir 20 bin dolar Türkiye'de ise 2500 dolar. Öyleyse Türkiye'yi Yunanistan'la bütünleştirelim bizim de milli gelirimiz yükselsin derse yanlış mı yapmış olacak? Hayır.
Emsal var çünkü.
Siz uygun hale gelirseniz dayatanlar olur her dem.
Yoksa birileri bizden ecdadımızın intikamını mı alıyor.
Sahi mutfakta biri mi var?
Oysa biz, ittirme kardeşim, itmesene be, ne itiyorsun arkadaşım gibi ifadelere alışmışken nereden çıktı bu dayatma.
Eski dilde müşareket diye bir kavram vardı.
İki kişi arasında olan eylem, müşareket.
Aynen dayatma gibi.
Dayatan kişi tek başına bunu yapamayacağına göre cümlenin mana olarak tamamlanması için bir de dayatılan olması lazım.
Şimdi dayatanlar belli; ABD, AB.
Bunlar görünürdeki dayatanlar.
Kanaatim o ki, bir de perde arkası dayatanlar var.
Kimliklerini tahmin etmiyor değilim.
Peki bunca dayatan varken, dayatılan kim?
O tek; Türkiye.
ABD dayatıyor; Irak'ta yapmayı düşündüğüm katliama ortak ol. Sen buna yabancı değilsin. 1991'de yaptığım katliama benden önce ortak olmuş ve ilk ambargoyu sen uygulamıştın. Belki birşey alamadın ama, aradan geçen on yılda, bir koyup üç alınır mı alınmaz mı bunu tartıştın, yani iş öğrendin.
Bu on sene içinde uygulanan ambargo sonucu, çoğu çocuk, gıda ve ilaç bulamadığı için Irak'ta yaklaşık bir milyon beş yüz bin insan öldü. Oluşan bu vahşette bizim payımız ne?
Şimdi oğul Bush tekrar cûşa geldi ve aynı yere sefer düzenlemek istiyor. Ve dayatıyor, bize yardım edin, lojistik olsun, lojistik olmazsa, fıstık olsun, o da olmazsa rastık, yoksa kostik, ne olursa olsun, bize yardım edin.
Bir milyon beş yüz bin Müslüman daha ölürse İslamî terörün kökü kazınmış olur.
Irak'ta var olduğu sadece ABD tarafından tespit edilen kimyasal, biyolojik, psikolojik, fizyolojik, antropolojik ve bilmem daha ne lojik silah varsa hepsini temizleyelim.
İnsanlık kurtulsun bu büyük tehlikeden. Rahat etsin kainat, ama özellikle de İsrail.
Aslında haksızlık olmasın, Irak'taki kimyasal silahları farkına sadece Bush varmamış, Erdoğan'da Çeçen teröristlerden önce Saddam teröristine dikkat çekmiş ve Irak bölge için çok büyük tehlikedir demişti. Ne zaman? Şu zaman;
ABD'ye yaptığı o meşhur gezi sonrası.
Aslında Erdoğan'ın Bush ile olan ortak yanı Irak'taki kimyasal silahların tespiti değil sadece. Bush ile bir başka ortak yanı var Erdoğan'ın "dindarlık". Hani Duble Bush demişti ya, kendilerine: "İkimiz de dindarız".
Bu gezide birkaç medya kuruluşu hariç, pek gündeme getirilmeyen bir ziyaret daha vardı. O da, sayın Erdoğan'ın ABD'deki etkin Yahudi lobilerine yaptığı ziyaret. Ben bizzat CNN Türk'ten izledim.
Şimdi tekrar başa dönersek. ABD Irak için dayatırken AB de Kıbrıs için dayatıyor. 28 Şubat tarihine kadar bu işi Kofi (Rumca'da sağır demek) Annan planına göre çözün!
Plan bir yana da, biz neyiz ki, başkalarının dayatmalarına göre tavır belirlemek zorunda kalıyoruz.
Kendi içimizdeki haincikler gibi KKTC'de de vardır mutlaka. Özellikle de genç nesli, kimlik bunalımı içine düşürülmüş halleriyle sokaklara döküp bağırtmak bu ihanetin bir versiyonu...
Gerekçelerden biri çok ilginç ve bir o kadar manidar.
KKTC'de milli gelir 2000 dolar, Rum Kesimi'nde 10 bin dolar.
Öyleyse biz güneyle bütünleşelim.
Peki kazara bu gerçekleşirse, yarın birileri de kalkıp, Yunanistan'da milli gelir 20 bin dolar Türkiye'de ise 2500 dolar. Öyleyse Türkiye'yi Yunanistan'la bütünleştirelim bizim de milli gelirimiz yükselsin derse yanlış mı yapmış olacak? Hayır.
Emsal var çünkü.
Siz uygun hale gelirseniz dayatanlar olur her dem.
Yoksa birileri bizden ecdadımızın intikamını mı alıyor.
Sahi mutfakta biri mi var?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024