KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı Trkiye’de ve Kıbrıs’ta milyonlarca Türk’ün gözyaşları ile son yolculuğuna uğurladık. Devlet Erkanımız ve ülkemizdeki eski ve yeni tüm siyasi zevat cenaze töreninde hazır bulundu.
Türkiye’den ve Kıbrıs’tan bir çok siyasiyi Denktaş vesilesi ile aynı karede görünce, 2002 yılında ve Denktaş’ın resmen KKTC yönetiminden uzaklaştırıldığı döneme kadar yaşananlar geldi aklıma. Cumhur Başkanı Abdullah Gül AKP Genel Başkan Yardımcı iken 2002 yılı Ekim ayında İngiliz Büyükelçisi AKP Genel Merkezinde Abdullah Gül ile 1,5 saat görüşüyor, görüşme sonrasında basın danışmanının “İngiliz ne istedi?” sorusuna, Abdullah Gül, “Kıbrıs” cevabını vermiş ve iktidara geldiklerinde ilk işlerinin Kıbrıs sorununu çözmek olduğunu söylemiş. Danışmanın “Denktaş’ı ikna edemezsiniz” cümlesine Gül, “Ya ikna olacak ya da adadan çıkacak” demiş. Bu diyaloğu birinci ağız, Denktaş’ın ölümü vesilesi ile bugün anlatıyor. 2002 Ekim ayından sonra Türkiye’deki gelişmeleri hepimiz biliyoruz.
Annan planının kabulu için Türk hükümeti tarafından Kıbrıs halkına yapılan baskı, Denktaş’ın resmen ve fiilen devre dışı bırakılması, “Türk askeri adadan çekilsin” diyen M. Ali Talat’ın Türkiye desteği ile Kıbrıs Cumhurbaşkanı olması sürecini ve sonrasında yaşananları gayet iyi hatırlıyoruz değil mi?
Yine aynı süreç içerinde Denktaş’a en yetkili ağızlardan “Git Kıbrıs’ta konuş, Türkiye’de konuşma” denildiğini, dik duran birkaç istisna kanalı saymazsak Türkiye’deki tüm medya kuruluşlarının Denktaş’a ambargo uygulayıp yer vermediklerini, hatta Denktaş, o dönemde Kıbrıs meselesini anlatmak için popüler olan Kurtlar Vadisi dizisinde rol alıp oynadığını da hatırlayalım.
Bu yorucu ve can sıkıcı süreçte yorgun düşen Denktaş’ın sağlığı bozulup hastaneye yattığında bile Türk makamlarının hastanede dahi Denktaş’ı sıkıştırdığı biliniyor.
Bu süreçte benim en çok dikkatimi çeken şey; hayatını Kıbrıs davasına adamış olan Denktaş, içeride tüm bunları yaşarken, yüreği kan ağlarken dışarıya karşı Türk hükümeti ile hiçbir problemi yokmuş gibi davrandı. Türkiye Kıbrıs,tek yürek tek bilek hareket ediyor imajını dünyaya vermeye devam etti. Hiçbir yerde, Türk hükümeti aleyhine bir açıklama yapmadı. Kendisine yapılan baskılardan, haksızlıklardan bahsetmedi. Tam tersi Türkiye’nin Kıbrıs politikasının hiç değişmeden devam ettiğini sürekli savundu. Yaşananlara rağmen bu davranışı ortaya koyabilmek her babayiğidin harcı değildir. Bu davranış, sadece dava adamlarında görülür. Davası için her şeyi göze alan insanlarda görülür. Bu büyük dava adamına Allah rahmet eylesin.
Türkiye’den ve Kıbrıs’tan bir çok siyasiyi Denktaş vesilesi ile aynı karede görünce, 2002 yılında ve Denktaş’ın resmen KKTC yönetiminden uzaklaştırıldığı döneme kadar yaşananlar geldi aklıma. Cumhur Başkanı Abdullah Gül AKP Genel Başkan Yardımcı iken 2002 yılı Ekim ayında İngiliz Büyükelçisi AKP Genel Merkezinde Abdullah Gül ile 1,5 saat görüşüyor, görüşme sonrasında basın danışmanının “İngiliz ne istedi?” sorusuna, Abdullah Gül, “Kıbrıs” cevabını vermiş ve iktidara geldiklerinde ilk işlerinin Kıbrıs sorununu çözmek olduğunu söylemiş. Danışmanın “Denktaş’ı ikna edemezsiniz” cümlesine Gül, “Ya ikna olacak ya da adadan çıkacak” demiş. Bu diyaloğu birinci ağız, Denktaş’ın ölümü vesilesi ile bugün anlatıyor. 2002 Ekim ayından sonra Türkiye’deki gelişmeleri hepimiz biliyoruz.
Annan planının kabulu için Türk hükümeti tarafından Kıbrıs halkına yapılan baskı, Denktaş’ın resmen ve fiilen devre dışı bırakılması, “Türk askeri adadan çekilsin” diyen M. Ali Talat’ın Türkiye desteği ile Kıbrıs Cumhurbaşkanı olması sürecini ve sonrasında yaşananları gayet iyi hatırlıyoruz değil mi?
Yine aynı süreç içerinde Denktaş’a en yetkili ağızlardan “Git Kıbrıs’ta konuş, Türkiye’de konuşma” denildiğini, dik duran birkaç istisna kanalı saymazsak Türkiye’deki tüm medya kuruluşlarının Denktaş’a ambargo uygulayıp yer vermediklerini, hatta Denktaş, o dönemde Kıbrıs meselesini anlatmak için popüler olan Kurtlar Vadisi dizisinde rol alıp oynadığını da hatırlayalım.
Bu yorucu ve can sıkıcı süreçte yorgun düşen Denktaş’ın sağlığı bozulup hastaneye yattığında bile Türk makamlarının hastanede dahi Denktaş’ı sıkıştırdığı biliniyor.
Bu süreçte benim en çok dikkatimi çeken şey; hayatını Kıbrıs davasına adamış olan Denktaş, içeride tüm bunları yaşarken, yüreği kan ağlarken dışarıya karşı Türk hükümeti ile hiçbir problemi yokmuş gibi davrandı. Türkiye Kıbrıs,tek yürek tek bilek hareket ediyor imajını dünyaya vermeye devam etti. Hiçbir yerde, Türk hükümeti aleyhine bir açıklama yapmadı. Kendisine yapılan baskılardan, haksızlıklardan bahsetmedi. Tam tersi Türkiye’nin Kıbrıs politikasının hiç değişmeden devam ettiğini sürekli savundu. Yaşananlara rağmen bu davranışı ortaya koyabilmek her babayiğidin harcı değildir. Bu davranış, sadece dava adamlarında görülür. Davası için her şeyi göze alan insanlarda görülür. Bu büyük dava adamına Allah rahmet eylesin.
Lütfullah Önder / diğer yazıları
- Sararan sendikalar / 23.03.2023
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021