İcmal Dergisi'nin Temmuz 2019 sayısında şöyle yazmışız:
Her insan sır tutamadığı gibi demek ki her dağ da su tutamıyor.
İnsan odur gerekirse sır deposu ola, dağ odur ki gerekirse su deposu ola.
Dağlara dair ne çok türkü söylenmiş, dağlar üzerine ne kadar da çok şiirler yazılmış.
İnsanoğlu her dem, her an dağlarla karşı karşıya olduğu için midir nedir, dağ hayatın adeta bir parçasıdır.
Dağlar, çoğu zaman sevenlerin arasına girer, ana ile kızın, baba ile oğulun, yeni evli çiftlerin, nişanlıların arasına girer de hasret yüklü yürekler çoğu zaman sitemlerini dağlara yüklerler.
Nasıl olsa dağın dili yoktur, itiraz edecek ve kendisini savunacak durumda da değildir, adeta derdi olan derdini dağlara döker, her zaman şairler de dertlilerin tercümanıdır.
Bir yanık türkü:
"Dağlar seni delik delik delerim
Kalbur alır toprağını elerim" şeklinde aklınca dağlara tehditler savururken, merhum Aşık Reyhani de Aşık Kerem'in yolunun kesilmesi suçunu yüce dağlara yükler:
"Oku sayfasını geçmiş çağların
Yaprağını dökmüş nice bağların
Adeti böyledir yüce dağların
Aslı'ya yol verir Kerem'i bağlar."
Lise ve Üniversitelerde Edebiyat derslerinde 'Cinas' konusu işlenirken mutlaka incelenmesi gereken bu şiirin diğer dörtlüklerini de buraya kaydetmek isterim:
"Demedim mi gönül kalkıp yürüme
Bir gün yollarını harami bağlar
Dertliysen derdini dertsize deme
Dertsiz hekim olsa yara mı bağlar
Yazılan kaderdir başa gelince
Suç sende ayağın taşa gelince
Kudretin damlası coşa gelince
Onu bent mi eyler dere mi bağlar
Oku sayfasını geçen çağların
Yaprağı dökülmüş nice bağların
Âdeti böyledir yüksek dağların
Aslı'ya yol verir Kerem'i bağlar
Ben de Reyhani'yim susuz pınarım
Damlam coş ederse olmaz kenarım
Öldüğümü duysa o nazlı yarim
Bilmem al mı giyer kara mı bağlar."
Dağdan söz açılınca elbette herkesin diyecek çok şeyi vardır.
"Gökten yağmur boşanır sel alır bir yerleri/Yanarım kavrulurum bir damla düşmez bana" (O. Sarı) dediği gibi şairin, bazı dağlar asırlık depolarını doldururlarken bazılarını da bir damla dahi düşmemiş gibi yalar geçer.
Dağlar var, yağmur yüklü bulutlar sanki hiç semtine uğramamış gibi yanında-yöresinde, dibinde-tepesinde bir damla suyun kalıntısına rastlayamazsınız, bu yüzden olacak ki o dağlar hep çırılçıplaktır.
Kendisine lazım olacak kadar bile su tutamayan, su saklayamayan dağlar…
Dağlar da vardır ki, dört bir yanı gözedir, her yanından, dibinden-tepesinden, yanından-yöresinden adeta su fışkırır, dolmuş da taşmakta olan depoların durumuna benzerler o dağlar.
Dağlar vardır ki, bağrında barındırdığı koca koca kayaların içinden buz gibi su ikram eder dünya kurulduğu günden beri insanlara ve bütün canlılara.
"Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, "Asanı kayaya vur" demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. "Allah'ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın" demiştik." (Bakara: 60).
"Ama bütün bunlardan sonra, kalpleriniz yine kaskatı kesilip taş gibi oldu, hatta daha da sert! Taşlar, kayalar bile, sizin şu duyarsız kalplerinizin yanında yumuşacık kalır. Çünkü öyle kayalar vardır ki, içerisinden ırmaklar kaynar; öyleleri de var ki, çatlayıp yarılır da, bağrından pınarlar fışkırır; yine öyleleri de vardır ki, Allah korkusuyla yuvarlanıp aşağılara düşer." (Bakara: 74).
Güzelim Anadolu coğrafyasında nerdeyse her köyün, her kasabanın sırtını yasladığı yüce dağların her birinde onlarca meşhur, soğuk suyu ile meşhur gözeler vardır ki bilmem kaç kuşak evvel dedelerimiz o gözelerin başında uyumuşlardır, o gözelerin suyu ile iftar etmişlerdir, o gözelerin başında yorgun-argın kana kana su içip uykuya dalmışlardır.
Her dağın bağrından fışkıran gözelere dair hikayeler nesilden nesile aktarılır durur asırlardan beri.
Anadolu'da tarlada-bayırda ve çayırda çalışırken çalışanların su ihtiyaçlarını daima çocuklar karşılar, eli ile alnının terini silerken su isteyen amcalara, dayılara, annelere ve ablalara; o ortamın en küçüğü tarafından "güğümde su var" dendiğinde çalışanlar hep bir ağızdan "taze su, soğuk su getir" derler ve güneşte ısınmış olan su dökülür ve taze su için en yakın gözeye koşulurdu.
(devam edecek…)
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Millet açlıkla, siyaset esnafı ise birbirleri ile... / 22.02.2025
- Heba edilen kaynaklar ve fitreye muhtaç on milyonlar / 19.02.2025
- Biraz da yoksullar gülse ne olur / 17.02.2025
- Tek seçenek dürüst olmak / 15.02.2025
- Deprem öncesi yıllar ve deprem sonrası anlar... / 13.02.2025
- Serveti belli ellerde toplayan sistem / 12.02.2025
- Dilim, dilim dilim olsun / 09.02.2025
- Meğer ilan edilen imar kâbusu imiş / 07.02.2025