Yüzde yüz millî, rakiplerinin karşısına çıkamayacağı kadar ilmî ve elhamdülillah, dünya ve ahret saadetine zemin oluşturulacak kadar İslâmî bir model olan Milli Ekonomi Modeli’nin sahibi, Türk evladı Haydar Baş olduğu için, kimi kasten, kimi cehaletten üç maymunları oynuyor!
Böyle bir tezin sahibi Haydar değil de Coni olsa can kulağı ile dinler, Moiz olsa öve öve göklere çıkarır, üniversitelerde adına kürsüler açarlardı…
Niye böyle söylüyoruz?
Böyle söylüyoruz çünkü elimizde ilginç bir örnek var da ondan…
Geçtiğimiz Mart ayının ortalarında Ekvador Devlet Başkanı Rafeal Correra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün konuğu olarak Türkiye’deydi…
Resmî ziyaretlerinin dışında, bir hayli ilgi gördü Ekvador Devlet Başkanı Correra…
Ve 16 Mart 2012’de Bahçeşehir Üniversitesi’nde kendisine fahri doktorluk unvanı verildi.
Correra, o gün neler söyledi, biliyor musunuz?
Prof. Dr. Haydar Baş’ın yıllardır söyleye söyleye dilinde tüy bittiği ve fakat mühürlenmiş kalpler ve kurşun dökülmüş kulaklara duyuramadığı şeyleri:
“-Vahşi kapitalizme, 5 yaşındaki çocukların günde 14 saat çalıştırılmasına ulus devletlerin kurulmasıyla dur verildi. Bugün dünya çapında ulus devletleri güçlendirerek neoliberalizme dur demeliyiz.”
Haydar Hocamızın dediği bu değil mi?
Ulus devlet demek “millî para” demek değil mi? Paran “millî” değilse, yani üzerinde devletinin kurucusu, kahramanları olsa bile, aslında ABD doları ise, adı liberalizm olan emperyalizme dur denebilir mi?
Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correra, neoliberalizm denen emperyalizmi bakınız Haydar Baş Hocamızın kitaplarını okumuş gibi nasıl deşifre ediyor:
“-Latin Amerika’da toplum, piyasa ve sermaye üzerinde kontrolü ele geçirmeye çalışıyor!”
Oysa Türkiye Latin Amerika ülkelerinden de beter…
Piyasa ve sermaye çoktan ele geçirildi, madenlere el konuldu, sıra topraklara gelmedi mi?
Correra’yı dinlemeye devam edelim:
“- Krizlerin yaşandığı ülkelerdeki insanlar mücadele etmeli ve ümitli olmalılar. Neoliberal politikalar bizim için felâket oldu. Bunları bize ‘bilim’ adı altında yutturmaya çalıştılar!”
Correra, meseleyi damardan kavramış!
Sivil Örümcek ağları, mürekkepler “dolma kalemleri”, üniversiteler kürsüleri ile bu millete emperyalizmi “serbest piyasa ekonomisi” adı altında “ilim diye yutturmayı” başarmadı mı?
Hacılar, hocalar bile bu sisteme teslim olmadılar mı?
Devam ediyor Correra:
“-Biz IMF ve Dünya Bankalarının politikalarını uyguladık. Bu bizim krizler yaşamamıza sebep oldu. Liberal politikalar eşitsizliği daha da derinleştirdi.”
Aslında bir sosyalist olan Correra sanki Türkiye’yi tarif ediyor ve bakınız sonunda çare olarak nasıl da Haydar Baş Hocamızın on yıllardır söylediğine geliyor:
“- Biz gelişmekte olan ülkelere, ‘görünmez eller’ değil, ‘Görünen eller’ lâzım; devlet lâzım! Çünkü devlet bir şekilde hepimizin temsilcisi. Onunla birlikte toplumlar gereken gelişmeyi gösterebilirler.”
Correra, Haydar Baş Hocamızın tezinin yarısını yani “teşhis” bölümünü çözmüş, “çare”yi arıyor…
Türkiye’yi yönetenler ise devleti piyasadan, Merkez Bankası’ndan, toprak ve madenlerinden yani vatandan tasfiye ile memurlar…
Yanı başlarındaki “teşhis” ve “çare”yi gözlerden saklamak ve susturmak için her çareye başvurmakla meşguller…
Bu “çare” ve “teşhisleri” üreten zat Prof. Dr. Haydar Baş değil de Doç. Dr. Coni yahut Yardımcı Doç. Dr. Moiz olsaydı el üstünde tutulur, üniversite üniversite gezdirilir, kendine danışmanlık teklifleri yağardı…
Amma çareleri yok!
Dönüp dolaşıp Milli Ekonomi Modeli’ne dört elle sarılacaklar…
Çünkü bîçarelerin çaresi…
Haydar Baş reçetesi, Millî Ekonomi Modeli…
Böyle bir tezin sahibi Haydar değil de Coni olsa can kulağı ile dinler, Moiz olsa öve öve göklere çıkarır, üniversitelerde adına kürsüler açarlardı…
Niye böyle söylüyoruz?
Böyle söylüyoruz çünkü elimizde ilginç bir örnek var da ondan…
Geçtiğimiz Mart ayının ortalarında Ekvador Devlet Başkanı Rafeal Correra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün konuğu olarak Türkiye’deydi…
Resmî ziyaretlerinin dışında, bir hayli ilgi gördü Ekvador Devlet Başkanı Correra…
Ve 16 Mart 2012’de Bahçeşehir Üniversitesi’nde kendisine fahri doktorluk unvanı verildi.
Correra, o gün neler söyledi, biliyor musunuz?
Prof. Dr. Haydar Baş’ın yıllardır söyleye söyleye dilinde tüy bittiği ve fakat mühürlenmiş kalpler ve kurşun dökülmüş kulaklara duyuramadığı şeyleri:
“-Vahşi kapitalizme, 5 yaşındaki çocukların günde 14 saat çalıştırılmasına ulus devletlerin kurulmasıyla dur verildi. Bugün dünya çapında ulus devletleri güçlendirerek neoliberalizme dur demeliyiz.”
Haydar Hocamızın dediği bu değil mi?
Ulus devlet demek “millî para” demek değil mi? Paran “millî” değilse, yani üzerinde devletinin kurucusu, kahramanları olsa bile, aslında ABD doları ise, adı liberalizm olan emperyalizme dur denebilir mi?
Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correra, neoliberalizm denen emperyalizmi bakınız Haydar Baş Hocamızın kitaplarını okumuş gibi nasıl deşifre ediyor:
“-Latin Amerika’da toplum, piyasa ve sermaye üzerinde kontrolü ele geçirmeye çalışıyor!”
Oysa Türkiye Latin Amerika ülkelerinden de beter…
Piyasa ve sermaye çoktan ele geçirildi, madenlere el konuldu, sıra topraklara gelmedi mi?
Correra’yı dinlemeye devam edelim:
“- Krizlerin yaşandığı ülkelerdeki insanlar mücadele etmeli ve ümitli olmalılar. Neoliberal politikalar bizim için felâket oldu. Bunları bize ‘bilim’ adı altında yutturmaya çalıştılar!”
Correra, meseleyi damardan kavramış!
Sivil Örümcek ağları, mürekkepler “dolma kalemleri”, üniversiteler kürsüleri ile bu millete emperyalizmi “serbest piyasa ekonomisi” adı altında “ilim diye yutturmayı” başarmadı mı?
Hacılar, hocalar bile bu sisteme teslim olmadılar mı?
Devam ediyor Correra:
“-Biz IMF ve Dünya Bankalarının politikalarını uyguladık. Bu bizim krizler yaşamamıza sebep oldu. Liberal politikalar eşitsizliği daha da derinleştirdi.”
Aslında bir sosyalist olan Correra sanki Türkiye’yi tarif ediyor ve bakınız sonunda çare olarak nasıl da Haydar Baş Hocamızın on yıllardır söylediğine geliyor:
“- Biz gelişmekte olan ülkelere, ‘görünmez eller’ değil, ‘Görünen eller’ lâzım; devlet lâzım! Çünkü devlet bir şekilde hepimizin temsilcisi. Onunla birlikte toplumlar gereken gelişmeyi gösterebilirler.”
Correra, Haydar Baş Hocamızın tezinin yarısını yani “teşhis” bölümünü çözmüş, “çare”yi arıyor…
Türkiye’yi yönetenler ise devleti piyasadan, Merkez Bankası’ndan, toprak ve madenlerinden yani vatandan tasfiye ile memurlar…
Yanı başlarındaki “teşhis” ve “çare”yi gözlerden saklamak ve susturmak için her çareye başvurmakla meşguller…
Bu “çare” ve “teşhisleri” üreten zat Prof. Dr. Haydar Baş değil de Doç. Dr. Coni yahut Yardımcı Doç. Dr. Moiz olsaydı el üstünde tutulur, üniversite üniversite gezdirilir, kendine danışmanlık teklifleri yağardı…
Amma çareleri yok!
Dönüp dolaşıp Milli Ekonomi Modeli’ne dört elle sarılacaklar…
Çünkü bîçarelerin çaresi…
Haydar Baş reçetesi, Millî Ekonomi Modeli…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015