İslam'daki seçilmişlik ve sevilmişlik önemli kavramlardır.
Seçilmiş zaman, mekân ve şahıslar vardır. Allah'a yakınlaşmak için, Allah tarafından sevilmiş ve seçilmiş zaman mekân ve şahısları bulmak ve birlikte olmak gerekir.
İşte Ramazan seçilmiş zamanlardandır, Kadir gecesi yine seçilmiş vakitlerdendir.
Arafat, Beytullah seçilmiş mekânlardır.
Ehl-i Beyt efendilerimiz, Allah'ın velileri seçilmiş şahıslardır.
Seçilmiş ve sevilmişlerle bir ve beraber olmak hedeftir, idealdir. Bakınız, Ramazan ayı içerisinde idrak etmekte olduğumuz Kadir gecesi o kadar hayırlıdır ki, içinde Kadir gecesi olmayan bin aydan, daha hayırlıdır. Kadir gecesi ümmet-i Muhammed'e Allah'ın ikramıdır. Kadir gecesini ihya etmesi ile ömrü bereketlenmiş olmaktadır. Burada şu hikmeti görmek gerekir. Diğer ümmetlerin ömrü daha uzundu ancak bu ömrü nasıl geçirecekleri yıllara yayılmış bir imtihandı. Oysa Muhammed ümmeti, Kadir gecesini ihya etmekle 'Bin ay' yani 'seksen üç sene, dört aylık' bir süre ibadet etmiş sevabı almaktadır.
* * *
Eski Ramazanlar niçin yok, camilerde niçin cemaat bulunmuyor?
Dini iddialarla gelen ama din istismarında eline su dökülemeyen iktidar döneminde dini yaşantı ciddi anlamda kan kaybetti. İstanbul'da teravih kılmak için ailece yola çıkarken, koltuklarımızın altına çocukluktan kalma bir alışkanlıkla seccadelerimizi de almıştık. Öyle ya, cemaat bizden önce gelmiş ve camide yer kalmamış olabilirdi. Oysa caminin geniş bahçesi karanlık ve cami içinde birkaç saf cemaat vardı, gerçekten üzücü bir tabloydu bu.
Geçen akşam yine İstanbul'un selatin camilerinin birinde teravih kılmak için yola çıktık. Camiye yaklaştığımızda yoğun bir trafik ve ciddi bir kalabalığın olması beni sevindirmedi değil. Namaza geç kalma pahasına, bu rağbet sevindirici idi. Heyhat, sonradan anladık ki, bu kalabalığın sebebi Ramazan etkinlikleri imiş. Bu hükümet döneminde yerel yönetimler Ramazan iklimini, ibadet ekseninden eğlence eksenine kaydırdılar. Vatandaşı özellikle gençleri cezbeden birçok sanatsal etkinlikler, namaza ve camiye alternatif olarak takdim edildi. İşte din diye yola çıkanların toplumu getirdiği nokta bu. Dinin toplum üzerindeki bir olma iri ve diri olma yönündeki etkisi ile biz millet olduk. Dinimiz üzerinde oynanan oyunlarla da din toplumun ve insanların kalbinden çekilmeye başladı. İmanın bir bünyeyi terk etmesi demek, bir bünyeyi canın terk etmesi ile eşdeğerdir.
* * *
Bugün toplum olarak en çok da örnek insanlara ihtiyacımız var.
Ehl-i Beyt efendilerimizin yolundan giden İslam'ı, Allah'a kulluk olarak anlayan ve özünde, gönlünde, ruhunda yaşayan bir anlayışa ihtiyacımız var. Dini bir bütün olarak ele alan ve dini bütünlüğümüzü milli bütünlüğümüzün teminatı olarak gören bir nesle ihtiyacımız var. Maalesef ümmetin gündeminden Ehl-i Beyt efendilerimizin çıkartılması yapılabilecek en büyük kötülük oldu. Örneğini kaybeden insanlar yönünü ve istikametini kaybetmiş oldular. Acı neticeyi hep birlikte büyük ıstıraplar içerisinde yaşıyoruz.
İşte böyle bir zaman diliminde "İcmal gençliği, çöldeki vaha gibidir". Yaşımız ne olursa olsun, ruhu genç olan ve genç kalmaya aday insanımız, kendine İcmal gençliğinin kurtuluş ikliminde yer bulmalıdır.
Ne mutlu bu yolun mürebbisine ve yolcularına.
Seçilmiş zaman, mekân ve şahıslar vardır. Allah'a yakınlaşmak için, Allah tarafından sevilmiş ve seçilmiş zaman mekân ve şahısları bulmak ve birlikte olmak gerekir.
İşte Ramazan seçilmiş zamanlardandır, Kadir gecesi yine seçilmiş vakitlerdendir.
Arafat, Beytullah seçilmiş mekânlardır.
Ehl-i Beyt efendilerimiz, Allah'ın velileri seçilmiş şahıslardır.
Seçilmiş ve sevilmişlerle bir ve beraber olmak hedeftir, idealdir. Bakınız, Ramazan ayı içerisinde idrak etmekte olduğumuz Kadir gecesi o kadar hayırlıdır ki, içinde Kadir gecesi olmayan bin aydan, daha hayırlıdır. Kadir gecesi ümmet-i Muhammed'e Allah'ın ikramıdır. Kadir gecesini ihya etmesi ile ömrü bereketlenmiş olmaktadır. Burada şu hikmeti görmek gerekir. Diğer ümmetlerin ömrü daha uzundu ancak bu ömrü nasıl geçirecekleri yıllara yayılmış bir imtihandı. Oysa Muhammed ümmeti, Kadir gecesini ihya etmekle 'Bin ay' yani 'seksen üç sene, dört aylık' bir süre ibadet etmiş sevabı almaktadır.
* * *
Eski Ramazanlar niçin yok, camilerde niçin cemaat bulunmuyor?
Dini iddialarla gelen ama din istismarında eline su dökülemeyen iktidar döneminde dini yaşantı ciddi anlamda kan kaybetti. İstanbul'da teravih kılmak için ailece yola çıkarken, koltuklarımızın altına çocukluktan kalma bir alışkanlıkla seccadelerimizi de almıştık. Öyle ya, cemaat bizden önce gelmiş ve camide yer kalmamış olabilirdi. Oysa caminin geniş bahçesi karanlık ve cami içinde birkaç saf cemaat vardı, gerçekten üzücü bir tabloydu bu.
Geçen akşam yine İstanbul'un selatin camilerinin birinde teravih kılmak için yola çıktık. Camiye yaklaştığımızda yoğun bir trafik ve ciddi bir kalabalığın olması beni sevindirmedi değil. Namaza geç kalma pahasına, bu rağbet sevindirici idi. Heyhat, sonradan anladık ki, bu kalabalığın sebebi Ramazan etkinlikleri imiş. Bu hükümet döneminde yerel yönetimler Ramazan iklimini, ibadet ekseninden eğlence eksenine kaydırdılar. Vatandaşı özellikle gençleri cezbeden birçok sanatsal etkinlikler, namaza ve camiye alternatif olarak takdim edildi. İşte din diye yola çıkanların toplumu getirdiği nokta bu. Dinin toplum üzerindeki bir olma iri ve diri olma yönündeki etkisi ile biz millet olduk. Dinimiz üzerinde oynanan oyunlarla da din toplumun ve insanların kalbinden çekilmeye başladı. İmanın bir bünyeyi terk etmesi demek, bir bünyeyi canın terk etmesi ile eşdeğerdir.
* * *
Bugün toplum olarak en çok da örnek insanlara ihtiyacımız var.
Ehl-i Beyt efendilerimizin yolundan giden İslam'ı, Allah'a kulluk olarak anlayan ve özünde, gönlünde, ruhunda yaşayan bir anlayışa ihtiyacımız var. Dini bir bütün olarak ele alan ve dini bütünlüğümüzü milli bütünlüğümüzün teminatı olarak gören bir nesle ihtiyacımız var. Maalesef ümmetin gündeminden Ehl-i Beyt efendilerimizin çıkartılması yapılabilecek en büyük kötülük oldu. Örneğini kaybeden insanlar yönünü ve istikametini kaybetmiş oldular. Acı neticeyi hep birlikte büyük ıstıraplar içerisinde yaşıyoruz.
İşte böyle bir zaman diliminde "İcmal gençliği, çöldeki vaha gibidir". Yaşımız ne olursa olsun, ruhu genç olan ve genç kalmaya aday insanımız, kendine İcmal gençliğinin kurtuluş ikliminde yer bulmalıdır.
Ne mutlu bu yolun mürebbisine ve yolcularına.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Algı yönetimi ve Atatürk devrimlerine yönelik tartışmalar / 22.11.2024
- Bakan Tekin’in maksadı üzüm yemek mi bağcı dövmek mi? / 20.11.2024
- 2025'te asgari ücrette artış ne kadar olacak? / 14.11.2024
- Atatürk millete harç oldu / 13.11.2024
- Ülkemizdeki siyasi manipülasyonlar / 06.11.2024
- Egemenlik de, sorumluluk da milletindir / 31.10.2024
- Cumhuriyet mi esaret mi? / 30.10.2024
- Devletimizin bekasına yönelik dini ve milli istismar cihetli saldırılar / 24.10.2024
- FETÖ tehdidi ve emperyalist güçlerin planları / 23.10.2024
- "Ey Türk gençliği birinci vazifen..." / 17.10.2024
- Bakan Tekin’in maksadı üzüm yemek mi bağcı dövmek mi? / 20.11.2024
- 2025'te asgari ücrette artış ne kadar olacak? / 14.11.2024
- Atatürk millete harç oldu / 13.11.2024
- Ülkemizdeki siyasi manipülasyonlar / 06.11.2024
- Egemenlik de, sorumluluk da milletindir / 31.10.2024
- Cumhuriyet mi esaret mi? / 30.10.2024
- Devletimizin bekasına yönelik dini ve milli istismar cihetli saldırılar / 24.10.2024
- FETÖ tehdidi ve emperyalist güçlerin planları / 23.10.2024
- "Ey Türk gençliği birinci vazifen..." / 17.10.2024