Bir asrı geçti, tam 102 yıl oldu.
Bugün tarihimizin şanlı sayfalarından en önemlilerinden olan Çanakkale Zaferinin yıl dönümü.
1915'te İngilizlerin başını çektiği haçlı ittifakı kapımıza dayandı.
Amaçları Balkanlar'dan, Afrika'dan çıkardıkları, Ortadoğu'dan da çıkarmak üzere oldukları Müslüman Türkü Anadolu'dan da söküp atmaktı.
Mehmet Akif'in "Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela... " dediği haçlı ittifakı var güçleriyle saldırdı.
Ellerinde tüm maddi ve teknik imkanlar fazlasıyla mevcuttu. Bizimkilerin ise ne ayaklarında çarık ne azıklarında ekmek... Göğsündeki imanlarından başka hiçbir şeyleri yoktu.
Zamanın en modern savaş gemilerine, toplarına, makinalı silahlarına, savaş uçaklarına karşı iman galip geldi.
* * *
Türküyle Kürdüyle, Lazıyla Çerkeziyle Türk milleti Anadolu'nun bağrına saplanan haçlı hançerini söküp attı.
İstiklal yolunda yaklaşık 250 bin şehit, bir o kadar gazi verildi.
Kağnılarıyla cepheye cephane taşıyan kara Fatmalar, "zaman tarih okuma değil tarih yazma zamanı" diyerek okullarını bırakıp cepheye koşan liseliler ve daha neler neler...
Her yer destan her yer kahramanlık.
İşte size Akif'ten bir Çanakkale tablosu;
"Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtmede yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!"
* * *
Evet.. Çanakkale kısaca bu!
Çanakkale'yi ve kahramanlarını layıkıyla anlatmak bizim kapasitemizi çok ama çok aşıyor. Allah hepimize onlara layık olmayı nasip etsin.
Bu zaferi büyük yapan sadece kendisi değil. Çanakkale'nin öncesi ve eş zamanlı gelişmeler de oldukça çetin. O esnada birçok cephede mücadele var. Örneğin Çanakkale'den sadece 1yıl önce bu millet Sarıkamış'ta 90 bin evladını tek kurşun bile atamadan soğuğa kurban verdi.
Bu olumsuz şartlara rağmen ecdat yılmadı, yıkılmadı ve "ya istiklal ya ölüm" dedi.
* * *
Çanakkale ruhu önemli ama bu ruhu devam ettirmek daha önemli.
Şu günlerde bu ruha o kadar çok ihtiyacımız var ki..
Şimdi 18 Mart 1915'ten sadece 3 yıl sonrasına gidelim.
Osmanlı 30 Ekim 1918'de Sevr'in habercisi Mondros Ateşkes Anlaşmasını imzalıyor.
Bu imzadan yaklaşık 1.5 ay sonra da İngilizler İstanbul'u işgal ediyor.
İngilizler 1915'te geçemedikleri Çanakkale'yi birkaç yıl sonra tek kurşun atmadan geçiyor ve payitahtın yaklaşık 5 yıl sürecek işgal yıllarını başlatıyor.
* * *
Neden?
İstanbul hükümeti 7'den 77'ye düşman karşısına dikilip 250 bin şehit vererek Çanakkale geçilmez diyen millete rağmen İstanbul'un ve Anadolu'nun anahtarını nasıl ve neden düşmana temsil etti?
Hani milli irade?
"Millet ölürüz ama vatanımızı" vermeyiz derken İstanbul hükümeti neden teslim bayrağını çekiyor. Bu durumun altında hangi faktörler yatıyor?
Millete rağmen, şehitlere rağmen vatandan vazgeçip kaçmanın anatomisi tüm yönleriyle araştırılmalı, tartışılmalı!
Tartışılsın ki İngiliz gemileriyle kaçanlarla "ya istiklal ya ölüm diyenler" arasındaki fark ortaya çıksın ya da daha iyi anlaşılsın.
Bugün bu farkı fark etmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Zira ortalık sahte kabadayılardan geçilmiyor!
Şehitlerimizin ruhu şad olsun!
Bugün tarihimizin şanlı sayfalarından en önemlilerinden olan Çanakkale Zaferinin yıl dönümü.
1915'te İngilizlerin başını çektiği haçlı ittifakı kapımıza dayandı.
Amaçları Balkanlar'dan, Afrika'dan çıkardıkları, Ortadoğu'dan da çıkarmak üzere oldukları Müslüman Türkü Anadolu'dan da söküp atmaktı.
Mehmet Akif'in "Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela... " dediği haçlı ittifakı var güçleriyle saldırdı.
Ellerinde tüm maddi ve teknik imkanlar fazlasıyla mevcuttu. Bizimkilerin ise ne ayaklarında çarık ne azıklarında ekmek... Göğsündeki imanlarından başka hiçbir şeyleri yoktu.
Zamanın en modern savaş gemilerine, toplarına, makinalı silahlarına, savaş uçaklarına karşı iman galip geldi.
* * *
Türküyle Kürdüyle, Lazıyla Çerkeziyle Türk milleti Anadolu'nun bağrına saplanan haçlı hançerini söküp attı.
İstiklal yolunda yaklaşık 250 bin şehit, bir o kadar gazi verildi.
Kağnılarıyla cepheye cephane taşıyan kara Fatmalar, "zaman tarih okuma değil tarih yazma zamanı" diyerek okullarını bırakıp cepheye koşan liseliler ve daha neler neler...
Her yer destan her yer kahramanlık.
İşte size Akif'ten bir Çanakkale tablosu;
"Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtmede yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!"
* * *
Evet.. Çanakkale kısaca bu!
Çanakkale'yi ve kahramanlarını layıkıyla anlatmak bizim kapasitemizi çok ama çok aşıyor. Allah hepimize onlara layık olmayı nasip etsin.
Bu zaferi büyük yapan sadece kendisi değil. Çanakkale'nin öncesi ve eş zamanlı gelişmeler de oldukça çetin. O esnada birçok cephede mücadele var. Örneğin Çanakkale'den sadece 1yıl önce bu millet Sarıkamış'ta 90 bin evladını tek kurşun bile atamadan soğuğa kurban verdi.
Bu olumsuz şartlara rağmen ecdat yılmadı, yıkılmadı ve "ya istiklal ya ölüm" dedi.
* * *
Çanakkale ruhu önemli ama bu ruhu devam ettirmek daha önemli.
Şu günlerde bu ruha o kadar çok ihtiyacımız var ki..
Şimdi 18 Mart 1915'ten sadece 3 yıl sonrasına gidelim.
Osmanlı 30 Ekim 1918'de Sevr'in habercisi Mondros Ateşkes Anlaşmasını imzalıyor.
Bu imzadan yaklaşık 1.5 ay sonra da İngilizler İstanbul'u işgal ediyor.
İngilizler 1915'te geçemedikleri Çanakkale'yi birkaç yıl sonra tek kurşun atmadan geçiyor ve payitahtın yaklaşık 5 yıl sürecek işgal yıllarını başlatıyor.
* * *
Neden?
İstanbul hükümeti 7'den 77'ye düşman karşısına dikilip 250 bin şehit vererek Çanakkale geçilmez diyen millete rağmen İstanbul'un ve Anadolu'nun anahtarını nasıl ve neden düşmana temsil etti?
Hani milli irade?
"Millet ölürüz ama vatanımızı" vermeyiz derken İstanbul hükümeti neden teslim bayrağını çekiyor. Bu durumun altında hangi faktörler yatıyor?
Millete rağmen, şehitlere rağmen vatandan vazgeçip kaçmanın anatomisi tüm yönleriyle araştırılmalı, tartışılmalı!
Tartışılsın ki İngiliz gemileriyle kaçanlarla "ya istiklal ya ölüm diyenler" arasındaki fark ortaya çıksın ya da daha iyi anlaşılsın.
Bugün bu farkı fark etmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Zira ortalık sahte kabadayılardan geçilmiyor!
Şehitlerimizin ruhu şad olsun!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Bayram Çoşgun / diğer yazıları
- Teröriste kravat taktırınca! / 01.03.2025
- Sosyal medyada İslam’a alçak saldırılar / 22.02.2025
- Artık bu işin suyu çıktı! / 13.02.2025
- CHP, Erdoğan ne isterse veriyor! / 05.02.2025
- Futbol üzerine / 30.01.2025
- SMA hastası çocuklar ve aileleri / 24.01.2025
- Haklı çıkmaya devam ediyor / 16.01.2025
- Ne günlere kaldık! / 06.01.2025
- BOP ve Türkiye / 01.01.2025
- Suriye’de mezhep çatışması çıkarmak istiyorlar / 28.12.2024
- Sosyal medyada İslam’a alçak saldırılar / 22.02.2025
- Artık bu işin suyu çıktı! / 13.02.2025
- CHP, Erdoğan ne isterse veriyor! / 05.02.2025
- Futbol üzerine / 30.01.2025
- SMA hastası çocuklar ve aileleri / 24.01.2025
- Haklı çıkmaya devam ediyor / 16.01.2025
- Ne günlere kaldık! / 06.01.2025
- BOP ve Türkiye / 01.01.2025
- Suriye’de mezhep çatışması çıkarmak istiyorlar / 28.12.2024