Can Yayınları'ndan iki kült eser

Bana göre Mario Vargas LLosa, 2010'da Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Latin Amerika'nın en önemli 7 yazarından biri. Diğerleri Yüzyıllık Yanlızlık'ın yazarı Kolombiyalı Gabriel Garcia Marquez, Simyacı'nın yazarı Paulo Coelho, Terra Nostra'nın yazarı Meksikalı Carlos Fuentes, Latin Amerika'nın Kesik Damarları'nı yazan Uruguaylı Eduardo Galeano, Şilili Şair Pablo Neruda... Elbette 1990'da Nobel alan Octavio Paz, Şilili yazar İsabel Allende, Arjantinli Jorge Luis Borges de var. Bu yazarların eserlerinin çoğu Türkiye'de Can Yayınları tarafından özenli çevirilerle okuyucularla buluşturulmuş. Mario Vargas LLosa'nın en önemli eserlerinden biri de Katedral'de Sohbet. LLosa, devlet başkanlığına aday olmuş bir yazar olarak siyasetin göbeğinde yer alan bir isim. Nitekim yine Can Yayınları'ndan çıkan Teke Şenliği, siyasi mesajlarıyla dikkat çekiyor. Katedral'de Sohbet, 1950'ler Lima'sını, General Odria diktatörlüğü dönemini anlatıyor. Farklı sınıflara mensup Santiago ile Ambrosio yıllar sonra tesadüfen karşılaşıp Katedral adlı barda sohbete dalınca özgürlük ve özgürlüğün yitirilmesi etrafında gelişen bir anlatı ortaya çıkar. Mario Vargas Llosa'nın, "Hiçbir romanım bana onun kadar emeğe mal olmadı, eğer yazdıklarım arasında yangından sadece bir romanımı kurtarmak zorunda kalsaydım onu kurtarırdım" diye tanımladığı Katedral'de Sohbet, Peru tarihini kişisel yaşanmışlıklarla kesiştiren bir başyapıt. Süleyman Doğru'nun çevirdiği 808 sayfalık kitap 125 TL, yayınevinin web sitesinde 87.5 TL.

Dört kitap birden

Bu günlerde İstanbul'daki kitapçıların vitrinlerinde göze çarpan bir diğer eser ise Hindistan'da doğmuş İngiliz yazar Lawrence Durrell'in İskenderiye Dörtlüsü. Eser "Justine, Balthazar, Mountolive ve Clea" adlı 4 farklı kitaptan oluşuyor. Ülker İnce'nin çevirdiği 4 kitapta toplam 1288 sayfa var. Durrell, genç yaşta İngiltere'ye giderek Dışişleri Bakanlığı'nda çalışmaya başlamış. Mısır, Yugoslavya, Rodos, Kıbrıs ve Güney Fransa'da görev yapmış. Hindistan'da Hint ve Tibet kültürünü, dinlerini ve mistik atmosferlerini yakından tanımış. Kıbrıs'taki görevi ise, ona başta Mısır olmak üzere Akdeniz ülkelerinin uzun geçmişi, inanışları, gizemle gerçeğin birbirine örüldüğü yaşam biçimleriyle tanışma fırsatını vermiş. RECEP BAHAR