YA biz olup biteni yanlış algılıyor, yanlış değerlendiriyor ve yanlış sonuca varıyoruz yahut da hem "hükümet etme" sorumluluğu üstlenen kadroda hem de bir yandan son günlerin sokak olaylarını düzenleyip ardından "bize haksızlık ediyorlar" diye bağıranlarda bir arıza var. Hemen belirtelim:Kimse "benim dediğim olsun" demiyor. Ama herkes bir şeyler yapılsın ve ülke tekrar huzura kavuşsun diyor. Örneğin, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah geçenlerde "terörle mücadele" konulu bir toplantıda, "polisin yetkilerinin artırılmasını, gözaltı süresinin uzatılmasını, terör eylemcisi olduğundan şüphe duyulanların sorgulamasında özel usuller uygulanmasını" öneriyordu.Bunlar -ister isabetli, ister isabetsiz sayılsın- en azından somut birer öneriydi.Buna karşın Diyarbakır Valisi Efkan Ala, "Eski alışkanlıklar sürece zarar verir. OHAL çözüm olsaydı bu sorunları hálá yaşıyor olmazdık. O geçici bir dönemdi, uzun sürdü. Coptan başka enstrüman tanımayanların devri geçti" diye düşünüyor.Ötede 7-8 ay önce hazırlıkları tamamlanmış, sonra rafa kaldırılmış bir "Terörle Mücadele" yasa taslağı var. Kimi buna karşı çıkıyor, kimi gerekliliğini savunuyor. Ama ister benimser uygularsın, ister "olmaz bu" deyip başka önlem ararsın. Ama sonuçta bir karar verir uygularsın.O konuda da hükümetten bir hareket, bir görüş, bir karar çıkmıyor.Bildiğimiz tek şey var:Geçen yıldan beri hem Başbakan Tayyip Erdoğan hem de Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül her fırsatta "Olağanüstü hal ilanını kimse aklından geçirmesin" anlamında sayısız demeç verdiler.Gerçi yeri ve zamanı gelince bir hükümet olağanüstü hal de ilan eder, sıkıyönetim de... Bunlar hukukun kabul ettiği yani "meşru enstrümanlar"dır.Buna rağmen kullanmazsan, sen bilirsin... Bir gün "yeri geldiği halde neden kullanmadın?" diye sorana verecek yanıtın varsa, mesele yok.Ama bir gerçek var ki... Ona yanıt bulmak zor... O da bugünkü hükümetin tam anlamıyla hareketsiz ve daha doğru ifadeyle tam anlamıyla şaşkın olduğu gerçeği...Öte yanda ilginç bir komediyle karşı karşıyayız:Yukarıda dediğimiz gibi Diyarbakır'ı, Batman'ı, Siirt'i karıştıranlar, İstanbul'da belediye otobüsünü durdurup içine molotofkokteyli atarak üç masum insanın ölümüne sebep olacak kadar hunharlaşanlar ve onların sözcüleri, hem vuruyorlar hem de "Ne vuruyorsun be!" diye bağırıyorlar. Bunlara göre birtakım terörist yamaklarının dükkánlara saldırmaları, bankaları, kamu kurumlarını basmaları, polisi taş yağmuruna tutmaları normalmiş. Ama polisin bunlara engel olmaya kalkması, bazılarını gözaltına alması haksızlıkmış, baskıymış, zulümmüş... Böyle bir dangalaklık olabilir mi?Fransa'daki göstericilere Fransız polisinin nasıl davrandığını televizyonlarda da mı görmüyorlar? Oradaki zırhlı arabalardan göstericilere tazyikli su değil de gül suyu mu sıkılıyordu? Oktay Ekşi