Bu köşeyi takip eden sevgili okurlarımızın hatırlayacakları üzere; "Tarih Boyunca Dinlerarası Diyalog" adlı kitabın yazarı Prof. Dr. Davut Aydüz'ün, işbu rivayet yeni çıktı kabilinden yazdıklarını eleştirmiştik.
Aşağıya alacağım paragrafını Erzurum'da, ilim adamı, medrese eğitimi görmüş, İslami ilimlere vâkıf olan hangi alime gösterdim, okudum ise; "Haşa, sümme haşa... O nasıl söz, tevbe tevbe..." şeklinde tepkileri ile karşılaştım.
Davut Aydüz, kitabının 30. sahifesinde şöyle yazıyor:
"Dinlerarası diyalog çalışmaları neticesinde çok kimse bugün 'Ben Hz.İsa'ya inanıyorum, Peygamber'dir. Fakat Hz. Muhammed de Allah'ın son Peygamberidir. Kur'an-ı Kerim de kitab-ı münzeldir' demektedir. Bu kimseler; Hıristiyan Müslüman diyebileceğimiz çerçeve içinde mütalaa edilebilir."
Bu sözleri ilim, irfan, insaf ve iz'an sahiplerinin değerlendirmelerine havale edersek, Sayın Prof'un kırdığı potlardan birine daha işaret etmek istiyorum.
Kitabın 212. sahifesinde şunları okuyoruz:
"Hıristiyanlarla Müslümanlar arasındaki ortak değerler sadece sosyal yardım sahasında kalmamalıdır. Bunun daha da ilerisine gitmelidir. Çünkü Ehl-i Kitap olarak bir Allah'a inanır ve O'na ibadet ederiz. Bununla birlikte gerçek dinin ve vahye dayalı ahlaki esasların hayat sahasına çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Said Nursi de bu gerçeği görmüş ve eserleri olan Risale-i Nur Külliyatında bunun lüzumuna işaret etmiştir. Ehl-i Kitap olarak birbirimizi kendi dinimize çevirme gayreti içinde olmamalıyız..."
Birinci paragrafta belki dil sürçmesi olmuştur diye düşünürken, hemen takip eden paragrafta "Ehl-i Kitap olarak birbirimizi..." diye söze girince bir de baktık ki sayın Aydüz Müslümanları da Ehl-i Kitap kavramı içinde mütalaa ediyor. Halbuki Ehl-i Kitap kavramı Kur'anî bir kavramdır ve sadece Yahudi ve Hıristiyanları kapsamaktadır.
Çok büyük bir zihin karışıklığı, kavram kargaşası ve saptırma ile karşı karşıyayız. Sayın profesörün iddia ettiği gibi Müslümanları da Ehl-i Kitap kavramı içinde bir an düşünün ve Kur'an'dan şu ayetleri okuyun:
"De ki: Ey Ehl-i Kitap! Allah'ın ayetlerini niçin inkar ediyorsunuz? Oysa Allah yaptıklarınızı görüp duruyor."
"De ki: Ey kitap ehli! Niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek insanları ondan çeviriyorsunuz? Halbuki, siz doğru olduğuna şahitlersiniz Allah da işlediklerinizden gafil değildir."
"Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerin bir kısmına uyarsanız, imanınızdan sonra sizi çevirip kafir haline getirirler." (Al-i İmran: 98-100).
Bu ciddi saptırmaları görüp de; nereye gidiyoruz, buna ne buyrulur, diye sormazsak, sorgulamazsak elbette yarın huzur-i ilahide bu sükuttan ötürü sorgulanacağız.
Bu zorlamalar, bu çizgiden çıkmalar, bu tahribat ve tahrifatlar bu diyaloğun neticesi ise; diyoruz ki başka netice beklemeye gerek yok bu başlıbaşına bir felaket, bir yıkımdır.
Aşağıya alacağım paragrafını Erzurum'da, ilim adamı, medrese eğitimi görmüş, İslami ilimlere vâkıf olan hangi alime gösterdim, okudum ise; "Haşa, sümme haşa... O nasıl söz, tevbe tevbe..." şeklinde tepkileri ile karşılaştım.
Davut Aydüz, kitabının 30. sahifesinde şöyle yazıyor:
"Dinlerarası diyalog çalışmaları neticesinde çok kimse bugün 'Ben Hz.İsa'ya inanıyorum, Peygamber'dir. Fakat Hz. Muhammed de Allah'ın son Peygamberidir. Kur'an-ı Kerim de kitab-ı münzeldir' demektedir. Bu kimseler; Hıristiyan Müslüman diyebileceğimiz çerçeve içinde mütalaa edilebilir."
Bu sözleri ilim, irfan, insaf ve iz'an sahiplerinin değerlendirmelerine havale edersek, Sayın Prof'un kırdığı potlardan birine daha işaret etmek istiyorum.
Kitabın 212. sahifesinde şunları okuyoruz:
"Hıristiyanlarla Müslümanlar arasındaki ortak değerler sadece sosyal yardım sahasında kalmamalıdır. Bunun daha da ilerisine gitmelidir. Çünkü Ehl-i Kitap olarak bir Allah'a inanır ve O'na ibadet ederiz. Bununla birlikte gerçek dinin ve vahye dayalı ahlaki esasların hayat sahasına çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Said Nursi de bu gerçeği görmüş ve eserleri olan Risale-i Nur Külliyatında bunun lüzumuna işaret etmiştir. Ehl-i Kitap olarak birbirimizi kendi dinimize çevirme gayreti içinde olmamalıyız..."
Birinci paragrafta belki dil sürçmesi olmuştur diye düşünürken, hemen takip eden paragrafta "Ehl-i Kitap olarak birbirimizi..." diye söze girince bir de baktık ki sayın Aydüz Müslümanları da Ehl-i Kitap kavramı içinde mütalaa ediyor. Halbuki Ehl-i Kitap kavramı Kur'anî bir kavramdır ve sadece Yahudi ve Hıristiyanları kapsamaktadır.
Çok büyük bir zihin karışıklığı, kavram kargaşası ve saptırma ile karşı karşıyayız. Sayın profesörün iddia ettiği gibi Müslümanları da Ehl-i Kitap kavramı içinde bir an düşünün ve Kur'an'dan şu ayetleri okuyun:
"De ki: Ey Ehl-i Kitap! Allah'ın ayetlerini niçin inkar ediyorsunuz? Oysa Allah yaptıklarınızı görüp duruyor."
"De ki: Ey kitap ehli! Niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek insanları ondan çeviriyorsunuz? Halbuki, siz doğru olduğuna şahitlersiniz Allah da işlediklerinizden gafil değildir."
"Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerin bir kısmına uyarsanız, imanınızdan sonra sizi çevirip kafir haline getirirler." (Al-i İmran: 98-100).
Bu ciddi saptırmaları görüp de; nereye gidiyoruz, buna ne buyrulur, diye sormazsak, sorgulamazsak elbette yarın huzur-i ilahide bu sükuttan ötürü sorgulanacağız.
Bu zorlamalar, bu çizgiden çıkmalar, bu tahribat ve tahrifatlar bu diyaloğun neticesi ise; diyoruz ki başka netice beklemeye gerek yok bu başlıbaşına bir felaket, bir yıkımdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025