Tekrarda fayda var. Dünkü yazımın son bölümü şöyleydi; "Hatta şahsıma neden Diyanet'e sahip çıkmıyorsunuz, Kur'an'a saldırıyorlar siz neden susuyorsunuz, gibi mesaj ve mailler geldi.
Bak Kardeşim! İslam tarihi, Hz. Peygamberin yüzüne karşı, 'Kuran bize yeter' diyen şahısları yazdı.
İslam tarihi, Sıffın'da mızraklarının ucuna Kuran sahifeleri takanları yazdı.
İslam tarihi, ayet okuyarak, 'bize oy vermek iman gereğidir', diyenleri de yazdı.
Onun için Ali Erbaş'ın okuduğu ayetler başım, gönlüm üstüne. Ama niyetinin samimi olduğuna inanmıyorum. Neden mi? Çünkü CV'sini okudum, yazdıklarına, söylediklerine, dostlarına baktım.
Baştan söyleyeyim hiç kimseye FETÖ'cü, diyemiyoruz. Çünkü birinci ağızdan aldatıldık, bilmiyorduk, dediler.
Hele 'bana ahmak, diyebilirsiniz ama bunların böyle olduklarını bilmiyordum' diyen Bülent Arınç'tan sonra birisine belgeli olarak bile FETÖ'cü desen de kimse kale almaz.
Bu noktada diyelim ki Ali Erbaş, FETÖ'nün bu derece sapkın bir örgüt olduğunu bilmiyordu ve onlarla birlikte sapık misyonları dinler arası diyalog faaliyetlerine iştirak ediyordu.
Peki, birilerine göre 17-25 Aralık bir başkalarına göre ise 15 Temmuz'dan sonra Ali Erbaş diyalogdan, diyalogculuktan tövbe etti mi?
Tabi insanımız okumadığı, araştırmadığı için dünü bilmiyor. Haliyle Ali Erbaş diyalogcu muydu, diye soranlar olabilir.
Sadece iki isim ve bir kurumdan bahsedeceğin. İlk isim Prof. Dr. Suat Yıldırım. Sakarya ilahiyatın dekanıydı. Şimdi FETÖ firarisi.
Ama bunları geçin! Bu milletin, Diyanetin, iktidarın ve bunca sözde dini yapılanmaların gözü önünde Kur'an meali yazıp, ayetlerin altına bu konuda Tevrat şöyle der, İncil böyle der, diyerek piyasaya süren ve Haydar Baş'tan başka herkesin sustuğu bir kişi.
İkinci kişi Adil Öksüz. Tanımayan var mı? Akıncı üssüne gidip, katliam emrini veren, yakalanan ve "tarla bakmaya gitmiştim" diyerek serbest bırakılan ve hala bir türlü yakalanamayan lanetli bir isim.
Adil Öksüz'ü 1994'te henüz bir yüksek lisans öğrencisiyken üniversiteye alan ve daha sonra Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Yardımcı Doçent yapan kim? Suat Yıldırım.
Bugünkü Diyanet işleri Başkan Ali Erbaş da bu üniversitedeki önemli isimlerden biri ve tesadüfe bakın ki (!) Ali Erbaş aynı zamanda Adil Öksüz'ün doktora tezi savunmasında jüri üyelerinden biri.
Adil Öksüz'ün tezinin başlığı ne biliyor musunuz? "Ceza Hükümleri açısından Tevrat ve Kur'an". Hükümleri karşılaştırarak ortak paydalar kurmaya çalışıyor. Bugün Allah'ın hükümlerini okudum diyen Ali Erbaş o gün bu teze geçer not veriyor!
Bahsedeceğim kurum ise KADİP. Yani 'Kültürlerarası Diyalog Platformu'. Vatandaşın anlayacağı tabirle, 'diyalogculuğun dibi olan bir kurum'.
Başkanı Suat Yıldırım. Üyelerinden birisi de Ali Erbaş'tı. Her Abant toplantısında, Kimse Yok mu, derneğinin afiş ve açıklamalarında Ali Erbaş hep yer aldı.
Hepsi tesadüf (!) diyelim ve Ali Erbaş'ın çeviri, açıklama ve kitaplarına gelelim.
Diyalog projesinin önemli isimlerinden biri olan Michel Lelong'un, Ufuk Kitaplarından bir kitabı çıkıyor.
Bilin bakalım bu kitabın çevirisi kime ait? Ali Erbaş'a. Erbaş yaptığı bu çeviriden duyduğu mutluluğu aynı kitapta şöyle ifade ediyor;
"Dünyayı bir köy haline getirdiği günümüzde bu tür eserlere çok ihtiyaç vardır. Bu çeviriyle dinler arası diyaloga bir nebze olsun katkıda bulunmuşsak kendimizi bahtiyar hissedeceğiz."
Kitaplarının hemen hepsi Hıristiyanlık inancı üzerine; Yaşayan Dünya Dinleri, Hıristiyan Ayinleri, Hıristiyanlıkta İbadet, Hıristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi, Hıristiyanlık.
Hadi bir kez daha diyelim ki! Ali Erbaş, FETÖ'nün kanlı bir örgüt olduğunu bilmiyordu ve yaşanılanlardan sonra FETÖ'nün gerçek yüzünü görüp, onlardan uzaklaştı.
Peki ya dinler arası diyalogdan, diyalogculuktan tövbe etti mi?
Dün yaptığı gibi bugün de İslam'ı, tahrif edilmiş dinlerle eşit görüp, aralarında paydaları kurup onları, İslam ile aynı seviyeye getirme gayretinde midir? Yoksa tövbekâr oldu mu?
En azından devleti yönetenler gibi 'aldatıldık, bilmiyorduk, kandırıldık' gibi kelimelerle bu fikir ve icraatlarından tövbe ettiğini kamuoyuna açıkladığını duyan, gören var mı?
Ben okumadım, duymadım. Onun için kâle almıyorum. Soran olabilir; Bu isim Diyanet'e atanırken öz geçmişi okunmadı mı, diye. Atayana sorun!
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025