Güncel siyaseti, kullandığı dili; ne konuşmayı ne de yazmayı hiç sevmiyorum. İçinde çözüm olmayan muhalefet dedikodu üretiyor, sorunlara çözüm üretemeyen iktidar ise gevezelik yapıyor gibi geliyor bana, onun için sevmiyorum. Ayrıca millet olarak, dedikoduya ve gevezeliğe ayrılacak vakte de acıyorum.
Millet olarak, ülkeyi idare eden ve etmek isteyen siyasilere şu soruları sorup cevap almayı başarabilirsek, birbirimizi daha iyi anlayacağımızı umuyorum. Sorunları çözmek için (size ait, özgün, başkasından kopya çekmeden ve projelerini aşırmadan) projeleriniz var mı? Daha da önemlisi o projeleri hayata geçirmek için borçlanmadan ve de halkın gırtlağına vergilerle çökmeden gerekli finansı nasıl sağlayacaksınız?
Millet olarak bu soruları sorup aldığımız cevapları, tarafgir ve partizan kıyafetlerimizi bir kerelik ülkemizin bekası için çıkararak objektif olarak değerlendirebilirsek, aldığımız cevapların bizi tek bir kişiye, Prof. Dr. Haydar Baş Hocaya çıkardığını görürüz.
Dikkat ederseniz Prof. Dr. Haydar Baş'ın eleştirilerinin dozunu, karşı tarafın -kim olursa olsun- siyaset adına işlediği (itikadi, siyasi ve ekonomik) cinayetlerin niteliği belirliyor.
Zira itikadi cinayetler, bu milletin başına FETÖ belasını getirmedi mi?
Siyasi cinayetler, bizi komşularımızla düşman yapmadı mı? Toplumsal barışımızın bozulmasına, halkımızın siyasi ve etnik kamplara ayrılmasına, ulusal bütünlüğümüzün tehdit edilmesine dönüşmedi mi?
Ekonomik cinayetler bireyimizi, şirketlerimizi, devletimizi içinden çıkılamaz borç bataklığına yuvarlamadı mı?
Bütün emperyalist devletlere karşı kurtuluş mücadelesi vererek, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran irade, ne olduğu belli olmayanlara kurban edilmedi mi?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın feryadı; FETÖ hareketinin Türkiye'nin başına bela olmadan önce haber vermesine ve onlarla nasıl mücadele edileceğini de ortaya koymasına rağmen o hainlere yol verilmesinedir.
İç siyasette izlenen yol haritasının toplumsal barışı bozacağını, bu gidişin bölünmez bütünlüğümüze zarar vereceğini ifade ederken, bütün renkleriyle 80 milyon Türk milletinin tek yürek, tek bilek nasıl olacağının da ortaya konmasına rağmen yanlışta ısrar edilmesinedir.
Uygulanan dış siyasetin, bizi bölgemizde küçük düşüreceğini, yalnızlaştıracağını, güçsüzleştireceğini en sonunda bölünmemize neden olacağını ifade etmesine rağmen, çözüm olarak başta Suriye ve komşularımızla ilgili, Atatürk'ün ortaya koyduğu dış politikayı önermesine rağmen gerçeklere kulak tıkanmasınadır.
Bugün her siyasi aktörün sığındığı ve çözüm adresi olarak gösterdiği serbest piyasa ekonomilerinin ülkeleri ve ülkemizi borçlandırarak batıracağını ifade etmesine, çözümü; 2005'ten bu tarafa dünyada konuşulan, tartışılan, kabul gören, uygulanan ve BRICS birliğinin oluşmasını sağlayan Milli Ekonomi Modeli teziyle ortaya koymasına rağmen, Kapitalizmde ısrar edilmesinedir.
Atatürk'ü din düşmanı göstererek, Müslüman Türk milletini devletine karşı düşman eden özel projeyi "Hoş Geldin Atatürk" eseriyle bozmasına rağmen, hâlâ gerçeklerin yüzünün örtülüyor olmasınadır.
Şimdi anladınız mı Haydar Hoca'nın feryadını?
Ayrıca yapılan yanlışları sadece eleştirmediğini, haklı ve doğru olarak yaptığı her eleştiriyi çözümüyle beraber ortaya koyduğunu görebiliyor musunuz?
İçinde çözümü olan uyarı ve eleştirilere biz tasavvufta irşat diyoruz, siz de siyasette irşat diyebilirsiniz.
Bu açıdan piyasada boy gösteren siyasilere bakarsanız, onların ne kadar fakir, çaresiz ve bağımlı olduğunu görürsünüz. Çözüm adına bir tek tutarlı söylem bulamazsınız. Şayet kullandıkları söylemler içerisinde orijinal olan, farklılık arz eden varsa, bilin ki onlar kendilerine ait değildir. Hepsini referans göstermeden Prof. Dr. Haydar Baş Hocadan kopya çekmişler veya aşırmışlardır.
Bir uyarı ile bitirelim. Milli Ekonomi Modeli'ndeki sosyal devlet projeleri, tezin matematiğinin getirdiği ZORUNLULUKLARDIR.
Siz bu projeleri kopya çekerek veya aşırarak vaat ediyorsunuz ya, serbest piyasa koşullarında vaatlerinizi olur da kazara yerine getirmeye kalkışırsanız ülkeyi batırırsınız.
Sizin en iyi bilip yaptığınız, halkı kandırmak için vaatlerde bulunmak! Onu istiyorsanız yapın ama kesinlikle uygulamaya kalkmayın. Yoksa bu bizim felaketimiz olur.
Yok, diyorsanız ki biz söylemimizde samimiyiz gerçekten uygulamak istiyoruz, o zaman başka; gerçekten samimi olduğunuzu düşünerek (bir an gaflete kapılmak istediğimden!) başvuracağınız adresi söylüyorum, o adres Prof. Dr. Haydar Baş ve onun öğretisi MEM'dir. Bize düşeni biz yaptık, bakalım siz çözüm adresine gitmeyi başarabilecek misiniz?
Millet olarak, ülkeyi idare eden ve etmek isteyen siyasilere şu soruları sorup cevap almayı başarabilirsek, birbirimizi daha iyi anlayacağımızı umuyorum. Sorunları çözmek için (size ait, özgün, başkasından kopya çekmeden ve projelerini aşırmadan) projeleriniz var mı? Daha da önemlisi o projeleri hayata geçirmek için borçlanmadan ve de halkın gırtlağına vergilerle çökmeden gerekli finansı nasıl sağlayacaksınız?
Millet olarak bu soruları sorup aldığımız cevapları, tarafgir ve partizan kıyafetlerimizi bir kerelik ülkemizin bekası için çıkararak objektif olarak değerlendirebilirsek, aldığımız cevapların bizi tek bir kişiye, Prof. Dr. Haydar Baş Hocaya çıkardığını görürüz.
Dikkat ederseniz Prof. Dr. Haydar Baş'ın eleştirilerinin dozunu, karşı tarafın -kim olursa olsun- siyaset adına işlediği (itikadi, siyasi ve ekonomik) cinayetlerin niteliği belirliyor.
Zira itikadi cinayetler, bu milletin başına FETÖ belasını getirmedi mi?
Siyasi cinayetler, bizi komşularımızla düşman yapmadı mı? Toplumsal barışımızın bozulmasına, halkımızın siyasi ve etnik kamplara ayrılmasına, ulusal bütünlüğümüzün tehdit edilmesine dönüşmedi mi?
Ekonomik cinayetler bireyimizi, şirketlerimizi, devletimizi içinden çıkılamaz borç bataklığına yuvarlamadı mı?
Bütün emperyalist devletlere karşı kurtuluş mücadelesi vererek, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran irade, ne olduğu belli olmayanlara kurban edilmedi mi?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın feryadı; FETÖ hareketinin Türkiye'nin başına bela olmadan önce haber vermesine ve onlarla nasıl mücadele edileceğini de ortaya koymasına rağmen o hainlere yol verilmesinedir.
İç siyasette izlenen yol haritasının toplumsal barışı bozacağını, bu gidişin bölünmez bütünlüğümüze zarar vereceğini ifade ederken, bütün renkleriyle 80 milyon Türk milletinin tek yürek, tek bilek nasıl olacağının da ortaya konmasına rağmen yanlışta ısrar edilmesinedir.
Uygulanan dış siyasetin, bizi bölgemizde küçük düşüreceğini, yalnızlaştıracağını, güçsüzleştireceğini en sonunda bölünmemize neden olacağını ifade etmesine rağmen, çözüm olarak başta Suriye ve komşularımızla ilgili, Atatürk'ün ortaya koyduğu dış politikayı önermesine rağmen gerçeklere kulak tıkanmasınadır.
Bugün her siyasi aktörün sığındığı ve çözüm adresi olarak gösterdiği serbest piyasa ekonomilerinin ülkeleri ve ülkemizi borçlandırarak batıracağını ifade etmesine, çözümü; 2005'ten bu tarafa dünyada konuşulan, tartışılan, kabul gören, uygulanan ve BRICS birliğinin oluşmasını sağlayan Milli Ekonomi Modeli teziyle ortaya koymasına rağmen, Kapitalizmde ısrar edilmesinedir.
Atatürk'ü din düşmanı göstererek, Müslüman Türk milletini devletine karşı düşman eden özel projeyi "Hoş Geldin Atatürk" eseriyle bozmasına rağmen, hâlâ gerçeklerin yüzünün örtülüyor olmasınadır.
Şimdi anladınız mı Haydar Hoca'nın feryadını?
Ayrıca yapılan yanlışları sadece eleştirmediğini, haklı ve doğru olarak yaptığı her eleştiriyi çözümüyle beraber ortaya koyduğunu görebiliyor musunuz?
İçinde çözümü olan uyarı ve eleştirilere biz tasavvufta irşat diyoruz, siz de siyasette irşat diyebilirsiniz.
Bu açıdan piyasada boy gösteren siyasilere bakarsanız, onların ne kadar fakir, çaresiz ve bağımlı olduğunu görürsünüz. Çözüm adına bir tek tutarlı söylem bulamazsınız. Şayet kullandıkları söylemler içerisinde orijinal olan, farklılık arz eden varsa, bilin ki onlar kendilerine ait değildir. Hepsini referans göstermeden Prof. Dr. Haydar Baş Hocadan kopya çekmişler veya aşırmışlardır.
Bir uyarı ile bitirelim. Milli Ekonomi Modeli'ndeki sosyal devlet projeleri, tezin matematiğinin getirdiği ZORUNLULUKLARDIR.
Siz bu projeleri kopya çekerek veya aşırarak vaat ediyorsunuz ya, serbest piyasa koşullarında vaatlerinizi olur da kazara yerine getirmeye kalkışırsanız ülkeyi batırırsınız.
Sizin en iyi bilip yaptığınız, halkı kandırmak için vaatlerde bulunmak! Onu istiyorsanız yapın ama kesinlikle uygulamaya kalkmayın. Yoksa bu bizim felaketimiz olur.
Yok, diyorsanız ki biz söylemimizde samimiyiz gerçekten uygulamak istiyoruz, o zaman başka; gerçekten samimi olduğunuzu düşünerek (bir an gaflete kapılmak istediğimden!) başvuracağınız adresi söylüyorum, o adres Prof. Dr. Haydar Baş ve onun öğretisi MEM'dir. Bize düşeni biz yaptık, bakalım siz çözüm adresine gitmeyi başarabilecek misiniz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Harun Kayacı / diğer yazıları
- Magazin siyasetinden kurtulmak / 26.03.2025
- Çözümün adresi, Türkiye’nin B planı / 25.03.2025
- Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, oyuna da gelmeyeceğiz / 17.03.2025
- 27 Şubat 2013 / 02.03.2025
- Bizim durumumuz Fransa’ya benzemez / 21.02.2025
- Sizler hangi kitabın Müslümanısınız / 20.02.2025
- İktidarın muhalefete ihtiyacı var / 24.01.2025
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025
- Cumhuriyetten rahatsız olanlar / 16.01.2025
- Çözümün adresi, Türkiye’nin B planı / 25.03.2025
- Türkiye’yi böldürmeyeceğiz, oyuna da gelmeyeceğiz / 17.03.2025
- 27 Şubat 2013 / 02.03.2025
- Bizim durumumuz Fransa’ya benzemez / 21.02.2025
- Sizler hangi kitabın Müslümanısınız / 20.02.2025
- İktidarın muhalefete ihtiyacı var / 24.01.2025
- Aydınlığa nasıl çıkacağız? / 23.01.2025
- Bir kongreden fazlası / 19.01.2025
- Cumhuriyetten rahatsız olanlar / 16.01.2025