Erdoğan 24 Haziran seçim manifestosunu İstanbul'da açıkladı. Hemen araya sıkıştırayım, siyasal olarak manifesto; "toplumsal bir hareketin siyasal inanç ve amaçlarının açıklanması, bildirisi" olarak tarif ediliyor.
Erdoğan'ın açıkladığı manifestoya aklıyla bakan bir insanın sorgulayacağı ilk şey; "16 yıldır Türkiye'yi kim yönetiyordu?" sorusu olacaktır.
Tabi Erdoğan yine yuvarlak cümleler kurdu. Ama bir devlet ve millet için hayatiyet taşıyan konularda en azından 2002 veya 2007'de kurduğu cümleleri kuramadı. Mesela!
1 Dolar, 1 TL olacak, diyemedi.
Komşularımızla sıfır sorun politikası izleyeceğiz, ticaretimizi en üst seviyeye taşıyacağız, diyemedi.
Bu zengin coğrafyada kendi petrolümüzü, doğalgazımızı çıkaracağız. Rüzgâr, dalga enerjisini devreye koyacağız. Su kaynaklarımızı en üst seviyede değerlendireceğiz. Enerjide ithalat değil ihracat ülkesi olacağız, diyemedi.
Bizim ülkemizde 56 maden çeşidi bulunmakta. Borda dünya birincisi, altında dünya ikincisiyiz. Sattıklarımızı geri alacağız. Bu madenlerimizi devlet ve milletin menfaati için kullanacağız, diyemedi.
3Y (yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar) ile sonuna kadar mücadele edip, bitireceğiz, diyemedi.
Enflasyonu, işsizliği tek haneli rakamlara indireceğiz, diyemedi.
Gerekirse Sarayı, uçakları, arabaları, yatları satarak devletin borcunu ödeyeceğiz, diyemedi.
İşsizliği, enflasyonu % 5'lerin altına indireceğiz, diyemedi.
Bir daha terör örgütleriyle görüşmeyeceğiz, ülkemiz üzerinde emeli olan devletlerle dost olmayacağız da, diyemedi.
Ya ne dedi?
Ağır mağlubiyet alan teknik direktörlerin klasik açıklamaları var ya! "Bizi bu ligde istemeyenler var, biz sadece rakiple değil hakemlerle de mücadele ettik, önümüzdeki maçlara bakacağız" cümlelerini siyasi dile çevirdi.
Hapse girişi gündem etti. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbeleriyle AKP arasında bağlantı kurdu. 28 Şubat ve 27 Nisan bize yapıldı, dedi. Gezi olaylarının mağduruyuz, dedi.
17-25 Aralık ve 15 Temmuz AKP ve MHP için adeta bir rozet oldu.
'Rusya hava sahasını açmasaydı Afrin'e giremezdik, İHA bile kaldıramazdık' dedikleri Afrin adeta Malazgirt, Çanakkale ruhuyla özdeşleştirildi. Tabi 'dünya beşten büyüktür' sözü maliyeti es geçilerek sloganlaştırıldı.
Ekonomide büyük rakamlar yakaladık, iddiasının ardında kurulan, "Ahdim olsun ki; faizler, cari açık ve enflasyon düşecek, vatandaşların hayat standartları artacak. 24 Haziran seçimleri Türkiye için milat olacak, istikrar kalıcı hale gelecek. Hızlı karar ve icraat ile ekonomik büyüme ivme kazanacak" sözleri, nasıl yani dedirtti.
Dünyanın en yüksek büyüme rakamına ulaşan bir ülke ekonomisinde faizler, cari açık yüksek olur mu?
Gerçekten çok ilginç! 16 yıllık tek başına iktidar olan bir partinin hâlâ bir ülke için çok büyük kabul edilen sorunları gündem ederek vatandaşa umut dağıtması gerçekten çok ilginç!
Bakın! Sayın Erdoğan geçen hafta yaptığı bir konuşmada aynen şöyle diyordu; "Ahdim olsun ki, dar gelirli vatandaşın üstündeki vergi yükü düşecek."
Bu söze sosyal medyadan şöyle cevap verildi; "16 yıldır yapamadım, tekrar seçin, yine yapamazsam bir daha seçersiniz. Ne yani, taş atıp da kolunuz mu yoruluyor? Bi mühür vuruyorsunuz." Evet, bu vatandaşımızın gerçeği?
Ha unuttum! Seçim manifestosunda Kıbrıs'tan da bahsetti Erdoğan; "Biz, Kıbrıs'ı milli dava ilan ettik" dedi.
Oysa Kıbrıs halkına besleme de demişti. Kıbrıs'ta Rumlara toprak vermeyi de kabul etmişti. Türk askerinin çekilmesi konusunun da tartışılabileceğini, ifade etmiş.
Ne diyelim! Dünü unutulanların yarını, bugünden de beter olacağı tarihin her sayfasında kayıtlıdır.
Erdoğan'ın açıkladığı manifestoya aklıyla bakan bir insanın sorgulayacağı ilk şey; "16 yıldır Türkiye'yi kim yönetiyordu?" sorusu olacaktır.
Tabi Erdoğan yine yuvarlak cümleler kurdu. Ama bir devlet ve millet için hayatiyet taşıyan konularda en azından 2002 veya 2007'de kurduğu cümleleri kuramadı. Mesela!
1 Dolar, 1 TL olacak, diyemedi.
Komşularımızla sıfır sorun politikası izleyeceğiz, ticaretimizi en üst seviyeye taşıyacağız, diyemedi.
Bu zengin coğrafyada kendi petrolümüzü, doğalgazımızı çıkaracağız. Rüzgâr, dalga enerjisini devreye koyacağız. Su kaynaklarımızı en üst seviyede değerlendireceğiz. Enerjide ithalat değil ihracat ülkesi olacağız, diyemedi.
Bizim ülkemizde 56 maden çeşidi bulunmakta. Borda dünya birincisi, altında dünya ikincisiyiz. Sattıklarımızı geri alacağız. Bu madenlerimizi devlet ve milletin menfaati için kullanacağız, diyemedi.
3Y (yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar) ile sonuna kadar mücadele edip, bitireceğiz, diyemedi.
Enflasyonu, işsizliği tek haneli rakamlara indireceğiz, diyemedi.
Gerekirse Sarayı, uçakları, arabaları, yatları satarak devletin borcunu ödeyeceğiz, diyemedi.
İşsizliği, enflasyonu % 5'lerin altına indireceğiz, diyemedi.
Bir daha terör örgütleriyle görüşmeyeceğiz, ülkemiz üzerinde emeli olan devletlerle dost olmayacağız da, diyemedi.
Ya ne dedi?
Ağır mağlubiyet alan teknik direktörlerin klasik açıklamaları var ya! "Bizi bu ligde istemeyenler var, biz sadece rakiple değil hakemlerle de mücadele ettik, önümüzdeki maçlara bakacağız" cümlelerini siyasi dile çevirdi.
Hapse girişi gündem etti. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbeleriyle AKP arasında bağlantı kurdu. 28 Şubat ve 27 Nisan bize yapıldı, dedi. Gezi olaylarının mağduruyuz, dedi.
17-25 Aralık ve 15 Temmuz AKP ve MHP için adeta bir rozet oldu.
'Rusya hava sahasını açmasaydı Afrin'e giremezdik, İHA bile kaldıramazdık' dedikleri Afrin adeta Malazgirt, Çanakkale ruhuyla özdeşleştirildi. Tabi 'dünya beşten büyüktür' sözü maliyeti es geçilerek sloganlaştırıldı.
Ekonomide büyük rakamlar yakaladık, iddiasının ardında kurulan, "Ahdim olsun ki; faizler, cari açık ve enflasyon düşecek, vatandaşların hayat standartları artacak. 24 Haziran seçimleri Türkiye için milat olacak, istikrar kalıcı hale gelecek. Hızlı karar ve icraat ile ekonomik büyüme ivme kazanacak" sözleri, nasıl yani dedirtti.
Dünyanın en yüksek büyüme rakamına ulaşan bir ülke ekonomisinde faizler, cari açık yüksek olur mu?
Gerçekten çok ilginç! 16 yıllık tek başına iktidar olan bir partinin hâlâ bir ülke için çok büyük kabul edilen sorunları gündem ederek vatandaşa umut dağıtması gerçekten çok ilginç!
Bakın! Sayın Erdoğan geçen hafta yaptığı bir konuşmada aynen şöyle diyordu; "Ahdim olsun ki, dar gelirli vatandaşın üstündeki vergi yükü düşecek."
Bu söze sosyal medyadan şöyle cevap verildi; "16 yıldır yapamadım, tekrar seçin, yine yapamazsam bir daha seçersiniz. Ne yani, taş atıp da kolunuz mu yoruluyor? Bi mühür vuruyorsunuz." Evet, bu vatandaşımızın gerçeği?
Ha unuttum! Seçim manifestosunda Kıbrıs'tan da bahsetti Erdoğan; "Biz, Kıbrıs'ı milli dava ilan ettik" dedi.
Oysa Kıbrıs halkına besleme de demişti. Kıbrıs'ta Rumlara toprak vermeyi de kabul etmişti. Türk askerinin çekilmesi konusunun da tartışılabileceğini, ifade etmiş.
Ne diyelim! Dünü unutulanların yarını, bugünden de beter olacağı tarihin her sayfasında kayıtlıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025