Kelimenin tam manasıyla gerçekten bu cennet vatan topraklarına, ülke köylü ve çiftçisine yazık oluyor...
Sevgili okurlar son 10 yılda tam 30 ülkeden canlı hayvan ve karkas et ithal etmişiz. Avrupa'nın en büyük et ithalatçısıyız. Adamların depolarını sildik süpürdük. Bu eşsiz ithalattan dolayı tarım bakanlarımız altın madalyalarla ödüllendirildi. Bu bir dünya rekorudur, dile kolay tam 30 ülke. Resmi kayıtlarında 200 baş sığırı, 270 bin domuzu olan ve ülkemize 12 bin kilometre uzaklıktaki Singapur'dan bile inek ithal etmişiz.
Tarihe not düşmek, unutulmaması ve gelecek nesillerin ders alması adına ithal yapılan ülke isimlerini sıralayalım: "Brezilya, Uruguay, Macaristan, Avustralya, Romanya, Slovakya, İrlanda, İtalya, Fransa, İspanya, Letonya, Almanya, Şili, Estonya, Bulgaristan, Litvanya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Belçika, Hollanda, ABD, Danimarka, Bosna-Hersek, Estonya, Sırbistan, Singapur, Çekya, Suriye, Türkmenistan,Polonya ve Gürcistan…"
Son 10 yılda canlı hayvan ve karkas et ithalatına eski parayla tam 8 katrilyon para ödemişiz. Eski yıllarda tüm Ortadoğu'nun canlı hayvan ve karkas et ihtiyacını karşılayan ülkemizin gelmiş olduğu nokta iç karartıcıdır.
Tarım ve hayvancılıkta ihraç edip para kazanmak varken baştan kara bir anlayışla ithal yoluna gitmek kime ne yarar sağlamaktadır. Et ithal eden firmaların 'ticari sır' gerekçesiyle açıklanmıyor olmasının nedeni nedir acaba? 'Vatandaşa ucuz et yedireceğiz' denilerek, kimler zengin edilmiştir?..
Şunun altını kalın harflerle çizelim ki; ülkemiz tarım ve hayvancılık potansiyeli açısından hiçbir kalemde ithalata hiç ama hiç muhtaç değildir.Tarım ürünü ve hayvan ithal ettiğimiz ülkelerden daha çok tarım ürünü ve hayvan yetiştirecek olanaklara sahibiz. İthalat yoluyla kendi çiftçimize vermediğimiz yardımı, alım garantisini, desteği elin çiftçisine vermekteyiz. İthalatın hiçbir mantığı ve kârı yoktur ve olamaz da... Üç beş kişi zengin olacak diye bu ülke insanına kıymaya kimsenin hakkı yoktur ve olamaz da...
Gün geçtikte biten, yok olan, ürettiği para etmeyen, sütü para etmeye; toprağına küsen, bankalara kul köle olan, yaşamaktan bıkmış, intiharın eşiğine gelmiş bir üretici profili ile karşı karşıyayız. Etkili ve yetkililerimiz acaba niçin bir empati yapıp kendilerini üreticinin yerine bir an dahi koymak istemezler...
Üretmek dünyanın en zevkli işi iken ve üretmekten zevk almak varken bu zillet neyin nesidir!..
En basitinden yıllardan beri sorunlu olduğumuz şımarık komşumuz Yunanistan'dan Ticaret Bakanlığımızın verilerine göre 2019 yılında pamuk, buğday ve pirinç ithal etmişiz. Bilanço şöyle:
Pamuk: 289 milyon dolar
Hububat: 53 milyon dolar
Pirinç: 38.1 milyon dolar
Şımarık Yunan'a son yaptıkları şımarıklıklar için bir tokat atılması gerekirken ve burnumuzun ucunda işgal ettiği adaların hesabını sormak varken adamları ödüllendirmemiz neyin nesidir? Bu nasıl bir dış politika anlayışıdır, anlayan beri gelsin...
Bu ülkeye yazık oluyor.
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025