AKP iktidarının 11. yılındayız. Dokunulmadık bir tek milli ve manevi değerimiz kalmadı. AKP’ye göre dizayn edilmeyen bir tek devlet kurumu veya AKP çizgisine gelmeyen, AKP ile el ele vermeyen bir tek holding sahibi, işadamı kalmadı. Yine bu süreçte AKP yörüngesine girmeyen medya organları, yazar, çizerleri sayılıdır. Elhamdülillah bunların başında biz geliyoruz…
Erdoğan ve partisinin söylem ve ortaya koyduğu icraatları (ben, onda birini diyeyim) İsmet İnönü, Demirel, Ecevit, Erbakan vb. gibi lider ve partileri yapsaydı, AB, ABD, İsrail yine mutlu olurdu ama Türk Milleti buna razı olmazdı.
İyi de AKP’nin elinde tılsım mı var? Narkoz mu kullanıyor? Nasıl oluyor da, kendi söylem ve iddialarının tam aksi icraatlarla artı bu milletin kültür ve medeniyetinin kabul etmeyeceği uygulamalarla üç dönemdir iktidardalar?
AKP’nin ayakta kalışının birçok sebebi var. Birincisi dinin sadece dil ile söylenmesi, sloganlaştırılmasıdır. İkincisi ise Türkiye’deki siyasi anlayışlar ve icraatlarındaki çıkmazlardır. Üçüncüsü ise milletimizin, mutluluğu kendi inanç ve kültür değerlerinde değil başka medeniyetlerde ve bu medeniyetlerin içimizdeki sözcülerinde aramasıdır.
Bu süreç ise taa 1940’larda başlar. Atatürk’ten sonra iktidara gelen anlayışlar, bu milleti ya AB ve ABD rıhtımına götürmeye kalktılar, ya da komünist Rusya’ya. Ha! Bu iktidarların hiç biri bunu başaramadılar ama milletin büyük bölümü Batı, ABD hayranı olurken, kültür ve medeniyeti haçlı saflarında ararken diğer bölümü de kurtuluşun köminizimde olduğuna inanarak yaşamaya ve bu anlayışların bayraktarlığını yapmaya, gelecek nesillere bunu aktarmaya kalktılar.
Bu ortamda neredeyse dini ve milli kültür anlayışımızı, kimlik kavramını, medeniyet değerlerimizi savunan bir siyasi irade, bir kültür hareketi yok denecek kadar azdı. Ya şu görüşçüler, bu vatanseverler vs. vardı, diyenlere; bu anlayışların sadece sözleri milli ve dini idi. Sözlerini canlandıracak bir model ve projeleri yoktu. Artı ortaya koydukları tezler batıdan tercüme edilmiş, içerisine bir iki dini ve milli motifler yapılmış tezlerdi. Zaten geldiğimiz nokta bunun açık ispatıdır.
Öz kimliğine, değerlerine yabancılaştırılan milletimiz, gittiği her sandıkta bir sağcıyı, bir solcuyu, milliyetçiyi, milli görüşçüyü, bazen ikisini, bazen üçünü birden iktidar yaptı. Ama aradığını bulamadı. Çünkü bizzat kendisi, medeniyetini arkasına atıp, yüzünü Batıya dönmüştü. Haliyle seçtiklerinin de yüzü Brüksel’e, ABD’ye, Moskova’ya bakıyordu.
Cumhuriyet tarihinde, AKP’ye kadar (yanılmıyorsam) 57 hükümet kuruldu. Bu hükümetler, milletin tamamına hitap edemedi. Hemen hemen her hükümet döneminde (az veya çok) belli kesimler memnun ve mutlu olurken, diğer kesimler mutsuzluğa gömüldü.
Aynı tablo dış politikada da görüldü. Türkiye üzerinde hiç bitmeyen hesapları olan haçlı devletlerini, kurulan bu hükümetlerin hiç biri tam anlamıyla mutlu edemedi. Onların arzu ve isteklerine tam olarak uyamadı. Ta ki AKP iktidarlarına kadar…
Evet, bu coğrafyada inançlarından kaynaklanan ve hazırladıkları yüz yıllık, iki yüz yıllık projelerini hayata geçirmek isteyen haçlı AB ve ABD, hem kendi isteklerini eksiksiz yerine getirecek, hem de milletin razı olacağı bir anlayış, bir parti, bir iktidar aradılar, hazırladılar ve milletin önüne sürdüler.
Erdoğan ve Abdullah Gül 1994’lerde keşfedilir. 1996-2001 yılları arasında özellikle Erdoğan’ın ABD elçileri, misyon şefleri ve Beyaz Saray ziyaretleri bu iddiamızın bir ispatıdır. Partinin adı da belirlenmiştir.
İşte bu yeni imaj ve eski söylemlerle yani cami, ezan, minare, din, iman, vatan söylemlerine; geçmişin hesabını soracağız, milletin hakkını gasp edenlerin hakkından geleceğiz gibi söylemlerle vatandaşa gidildi. Ve bir yıllık parti ilk seçiminde tek başına iktidar oldu.
Erdoğan’ın hemen seçim sonrası ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’e yazdığı mektup yine Abdullah Gül’ün 2003’te ABD Dışişleri Bakanı Powell ile anlaştıkları 9 maddelik gizli anlaşma, AKP iktidarının, haçlı dünyasından aldığı icazet ve güvenoyuydu.
AKP, üç dönemdir milletten nasıl güvenoyu aldı? Yarın…
Erdoğan ve partisinin söylem ve ortaya koyduğu icraatları (ben, onda birini diyeyim) İsmet İnönü, Demirel, Ecevit, Erbakan vb. gibi lider ve partileri yapsaydı, AB, ABD, İsrail yine mutlu olurdu ama Türk Milleti buna razı olmazdı.
İyi de AKP’nin elinde tılsım mı var? Narkoz mu kullanıyor? Nasıl oluyor da, kendi söylem ve iddialarının tam aksi icraatlarla artı bu milletin kültür ve medeniyetinin kabul etmeyeceği uygulamalarla üç dönemdir iktidardalar?
AKP’nin ayakta kalışının birçok sebebi var. Birincisi dinin sadece dil ile söylenmesi, sloganlaştırılmasıdır. İkincisi ise Türkiye’deki siyasi anlayışlar ve icraatlarındaki çıkmazlardır. Üçüncüsü ise milletimizin, mutluluğu kendi inanç ve kültür değerlerinde değil başka medeniyetlerde ve bu medeniyetlerin içimizdeki sözcülerinde aramasıdır.
Bu süreç ise taa 1940’larda başlar. Atatürk’ten sonra iktidara gelen anlayışlar, bu milleti ya AB ve ABD rıhtımına götürmeye kalktılar, ya da komünist Rusya’ya. Ha! Bu iktidarların hiç biri bunu başaramadılar ama milletin büyük bölümü Batı, ABD hayranı olurken, kültür ve medeniyeti haçlı saflarında ararken diğer bölümü de kurtuluşun köminizimde olduğuna inanarak yaşamaya ve bu anlayışların bayraktarlığını yapmaya, gelecek nesillere bunu aktarmaya kalktılar.
Bu ortamda neredeyse dini ve milli kültür anlayışımızı, kimlik kavramını, medeniyet değerlerimizi savunan bir siyasi irade, bir kültür hareketi yok denecek kadar azdı. Ya şu görüşçüler, bu vatanseverler vs. vardı, diyenlere; bu anlayışların sadece sözleri milli ve dini idi. Sözlerini canlandıracak bir model ve projeleri yoktu. Artı ortaya koydukları tezler batıdan tercüme edilmiş, içerisine bir iki dini ve milli motifler yapılmış tezlerdi. Zaten geldiğimiz nokta bunun açık ispatıdır.
Öz kimliğine, değerlerine yabancılaştırılan milletimiz, gittiği her sandıkta bir sağcıyı, bir solcuyu, milliyetçiyi, milli görüşçüyü, bazen ikisini, bazen üçünü birden iktidar yaptı. Ama aradığını bulamadı. Çünkü bizzat kendisi, medeniyetini arkasına atıp, yüzünü Batıya dönmüştü. Haliyle seçtiklerinin de yüzü Brüksel’e, ABD’ye, Moskova’ya bakıyordu.
Cumhuriyet tarihinde, AKP’ye kadar (yanılmıyorsam) 57 hükümet kuruldu. Bu hükümetler, milletin tamamına hitap edemedi. Hemen hemen her hükümet döneminde (az veya çok) belli kesimler memnun ve mutlu olurken, diğer kesimler mutsuzluğa gömüldü.
Aynı tablo dış politikada da görüldü. Türkiye üzerinde hiç bitmeyen hesapları olan haçlı devletlerini, kurulan bu hükümetlerin hiç biri tam anlamıyla mutlu edemedi. Onların arzu ve isteklerine tam olarak uyamadı. Ta ki AKP iktidarlarına kadar…
Evet, bu coğrafyada inançlarından kaynaklanan ve hazırladıkları yüz yıllık, iki yüz yıllık projelerini hayata geçirmek isteyen haçlı AB ve ABD, hem kendi isteklerini eksiksiz yerine getirecek, hem de milletin razı olacağı bir anlayış, bir parti, bir iktidar aradılar, hazırladılar ve milletin önüne sürdüler.
Erdoğan ve Abdullah Gül 1994’lerde keşfedilir. 1996-2001 yılları arasında özellikle Erdoğan’ın ABD elçileri, misyon şefleri ve Beyaz Saray ziyaretleri bu iddiamızın bir ispatıdır. Partinin adı da belirlenmiştir.
İşte bu yeni imaj ve eski söylemlerle yani cami, ezan, minare, din, iman, vatan söylemlerine; geçmişin hesabını soracağız, milletin hakkını gasp edenlerin hakkından geleceğiz gibi söylemlerle vatandaşa gidildi. Ve bir yıllık parti ilk seçiminde tek başına iktidar oldu.
Erdoğan’ın hemen seçim sonrası ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’e yazdığı mektup yine Abdullah Gül’ün 2003’te ABD Dışişleri Bakanı Powell ile anlaştıkları 9 maddelik gizli anlaşma, AKP iktidarının, haçlı dünyasından aldığı icazet ve güvenoyuydu.
AKP, üç dönemdir milletten nasıl güvenoyu aldı? Yarın…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025