24 Haziran seçimlerinde yüzde 22,64'lük oy oranıyla, gösterdiği cumhurbaşkanı adayından 8 puan daha düşük oy alan CHP'de "kurultay" sesleri yükseliyor.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun 9 seçimdir CHP'ye yaşattığı hezimet CHP'nin her kesimi tarafından sorgulanıyor ve genel başkan değişikliği talep ediliyor.
Bu noktada Muharrem İnce ile Kılıçdaroğlu'nun Salı günkü özel yemek buluşması sonrası İnce'nin yaptığı açıklama kulisleri daha da hareketlendirdi.
İnce açıklamasında şunları söylemişti:
"Kılıçdaroğlu'ndan bana teklif gelmedi ama benden ona bir teklif gitti. Yarış içinde olmayacağımı söyledim. Kendisine onursal başkanlık teklif ettim. Evet ya da hayır bir şey demedi. Ben bu teklifi yaptım. Kendi takdiridir. Bunu kendisinin değerlendireceğini gerisine bakacağız. Ben imza toplamayacağım, ama hayır derse örgüt kendisi çözecektir bu işi."
Bu sözlerle İnce, kendisinin genel başkan olma isteğini, Kılıçdaroğlu'na da onursal başkanlık teklif ettiğini belirtmiş oluyordu.
Bu açıklamaya Kılıçdaroğlu'nun verdiği cevap oldukça ilginç? "Özel bir yemekti, bağlamından koparmak siyasi bir nezaketsizlik" dedi.
Bu "siyasi nezaketsizlik" ifadesi üzerinde biraz durmakta fayda görüyorum.
Öncelikle bu ifade Kılıçdaroğlu'nun ağzına hiç yakışmıyor, eğer siyasi bir nezaketsizlikten bahsetmek gerekiyorsa, Kılıçdaroğlu'nun önce bir aynaya bakması gerekiyor.
Neden mi? Kılıçdaroğlu 24 Haziran seçimleri öncesi, tüm partileri Meclis'e sokacak bir "sıfır baraj ittifakı"ndan bahsetmişti. Bu kapsamda Bağımsız Türkiye Partisi'ne (BTP) de teklifte bulundular. BTP yetkilileri bir değerlendirme yaptıktan sonra, parlamenter sistem devre dışı kalmasın düşüncesiyle bu ittifaka evet dedi.
Ama CHP'li yetkililer, önce 25 gün BTP'yi oyaladılar ve ardından Saadet Partisi istemiyor bahanesini ileri sürerek "hayır, alamıyoruz" dediler.
Teklif eden kendileri, oyaladıktan sonra yine reddeden kendileri?
Sayın Kılıçdaroğlu benzer bir oyalama taktiğini 7 Haziran seçimleri öncesi de yapmıştı. Yine BTP'ye bizzat kendisi ittifak önermiş, ardından da listelerin oluşmasının son günlerinde yine çalım atmıştı.
Siyasi nezaketsizliğin en üst örneklerini sergileyen Kılıçdaroğlu bugün "siyasi nezaketsizlik"ten bahsedebiliyor, çok ilginç değil mi? Şimdi bu parantezi kapatalım ve kurultay konusuna devam edelim.
CHP Sözcüsü Bülent Tezcan yükselen kurultay söylemleriyle ilgili basın karşısına çıkarak, "Olağanüstü kurultay gündemimizde yok" dedi.
Ama 41 yıl aradan sonra CHP'nin yüzde 30 bandını ilk kez aşması, CHP'de kurultay talebinin daha yaygın bir şekilde gündeme geleceğini gösteriyor.
CHP Büyük Kurultay delegelerinin bir bölümü Olağanüstü Kurultay için imza toplamaya başladı bile? Aralarında Parti Meclis Üyesi Bülent Ecevit Tatlıdil'in de bulunduğu kurultay delegeleri, kurultay çağrılarını şu açıklamayla yaptılar:
"24 Haziran seçimlerinde Partimizin Cumhurbaşkanı adayı ve Milletvekilliği seçimlerinde alınan oy oranları partimizin bir an önce değişim ve yenilenme ihtiyacı olduğunu göstermiştir. Mevcut yönetim anlayışı Yerel Seçim sürecinde umut olmaktan çıkmıştır.
İktidara giden yolda yerel yönetimlerin etkisi çok büyüktür. Bu sebeple önümüzde bulunan Yerel Seçimlerde partimizin yenilenmiş ve daha güçlü kadrolarla girmesi daha doğru olacaktır. Genel Merkez kadrolarınca Önce Cumhuriyet Halk Partisini akabinde tüm Türkiye'yi saran dip dalgasının önüne çeşitli yöntemlerle set çekildiğini üzülerek gözlemlemekteyiz?"
Kılıçdaroğlu her ne kadar önümüzde yerel seçimler var, zaman kısa, kurultayı toplayamayız diye savunma yapsa da, dikkat ederseniz kurultay delegeleri mevcut yönetimle yerel seçimlere gitmenin hiçbir umut taşımadığını belirtiyor.
CHP'nin saygın isimlerinden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun da genel başkanlıkta değişim içeren bir bildiri hazırlığında olduğu ve birkaç gün içinde açıklayacağı öğrenildi.
Gerçek İzmir gazetesinin haberine göre, Kocaoğlu kamuoyuna yaptığı açıklamada şunları söyledi: "24 Haziran seçimleri, Cumhuriyet Halk Partisi'nde acil bir değişimi zorunlu hale getirmiştir. Kamuoyu ve parti tabanının talebi de bu doğrultudadır. Söz konusu değişimin Sayın Genel Başkanımızın öncülüğünde gerçekleşmesi, partimize büyük güç katacaktır. Bu düşüncelerimi kamuoyuyla saygıyla paylaşırım."
Muharrem İnce, her ne kadar CHP karışmadı dese de, Erzurum'da yeni bir kampanya başlattığını da ifade ederek, değişimde ısrarcı olduğunu pratik olarak göstermiş oldu.
Kılıçdaroğlu'nun ise yüklendiği misyon gereği ?ki bu misyonu 24 Haziran seçimlerinde ve öncesinde net olarak gördük- koltuğunu bırakma gibi bir niyeti yok.
Sonuç ne olur bilinmez ama dünya, içimizdeki bir dâhinin, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile şekillenirken, uygulayan ülkeleri liderliğe taşırken, ülkemizin ve milletimizin bu tek çözümden oldukça uzak olması daha çoook sancılı günler yaşayacağımızı gösteriyor.
İpler okyanus ötesinin elinde bulunur da, Atatürk'ün çizgisine yeniden dönülmezse ?ki Atatürk çizgisinde bugün yürüyen tek lider Prof. Dr. Baş- Ali gider, Veli gelir ama sonuç asla değişmez.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun 9 seçimdir CHP'ye yaşattığı hezimet CHP'nin her kesimi tarafından sorgulanıyor ve genel başkan değişikliği talep ediliyor.
Bu noktada Muharrem İnce ile Kılıçdaroğlu'nun Salı günkü özel yemek buluşması sonrası İnce'nin yaptığı açıklama kulisleri daha da hareketlendirdi.
İnce açıklamasında şunları söylemişti:
"Kılıçdaroğlu'ndan bana teklif gelmedi ama benden ona bir teklif gitti. Yarış içinde olmayacağımı söyledim. Kendisine onursal başkanlık teklif ettim. Evet ya da hayır bir şey demedi. Ben bu teklifi yaptım. Kendi takdiridir. Bunu kendisinin değerlendireceğini gerisine bakacağız. Ben imza toplamayacağım, ama hayır derse örgüt kendisi çözecektir bu işi."
Bu sözlerle İnce, kendisinin genel başkan olma isteğini, Kılıçdaroğlu'na da onursal başkanlık teklif ettiğini belirtmiş oluyordu.
Bu açıklamaya Kılıçdaroğlu'nun verdiği cevap oldukça ilginç? "Özel bir yemekti, bağlamından koparmak siyasi bir nezaketsizlik" dedi.
Bu "siyasi nezaketsizlik" ifadesi üzerinde biraz durmakta fayda görüyorum.
Öncelikle bu ifade Kılıçdaroğlu'nun ağzına hiç yakışmıyor, eğer siyasi bir nezaketsizlikten bahsetmek gerekiyorsa, Kılıçdaroğlu'nun önce bir aynaya bakması gerekiyor.
Neden mi? Kılıçdaroğlu 24 Haziran seçimleri öncesi, tüm partileri Meclis'e sokacak bir "sıfır baraj ittifakı"ndan bahsetmişti. Bu kapsamda Bağımsız Türkiye Partisi'ne (BTP) de teklifte bulundular. BTP yetkilileri bir değerlendirme yaptıktan sonra, parlamenter sistem devre dışı kalmasın düşüncesiyle bu ittifaka evet dedi.
Ama CHP'li yetkililer, önce 25 gün BTP'yi oyaladılar ve ardından Saadet Partisi istemiyor bahanesini ileri sürerek "hayır, alamıyoruz" dediler.
Teklif eden kendileri, oyaladıktan sonra yine reddeden kendileri?
Sayın Kılıçdaroğlu benzer bir oyalama taktiğini 7 Haziran seçimleri öncesi de yapmıştı. Yine BTP'ye bizzat kendisi ittifak önermiş, ardından da listelerin oluşmasının son günlerinde yine çalım atmıştı.
Siyasi nezaketsizliğin en üst örneklerini sergileyen Kılıçdaroğlu bugün "siyasi nezaketsizlik"ten bahsedebiliyor, çok ilginç değil mi? Şimdi bu parantezi kapatalım ve kurultay konusuna devam edelim.
CHP Sözcüsü Bülent Tezcan yükselen kurultay söylemleriyle ilgili basın karşısına çıkarak, "Olağanüstü kurultay gündemimizde yok" dedi.
Ama 41 yıl aradan sonra CHP'nin yüzde 30 bandını ilk kez aşması, CHP'de kurultay talebinin daha yaygın bir şekilde gündeme geleceğini gösteriyor.
CHP Büyük Kurultay delegelerinin bir bölümü Olağanüstü Kurultay için imza toplamaya başladı bile? Aralarında Parti Meclis Üyesi Bülent Ecevit Tatlıdil'in de bulunduğu kurultay delegeleri, kurultay çağrılarını şu açıklamayla yaptılar:
"24 Haziran seçimlerinde Partimizin Cumhurbaşkanı adayı ve Milletvekilliği seçimlerinde alınan oy oranları partimizin bir an önce değişim ve yenilenme ihtiyacı olduğunu göstermiştir. Mevcut yönetim anlayışı Yerel Seçim sürecinde umut olmaktan çıkmıştır.
İktidara giden yolda yerel yönetimlerin etkisi çok büyüktür. Bu sebeple önümüzde bulunan Yerel Seçimlerde partimizin yenilenmiş ve daha güçlü kadrolarla girmesi daha doğru olacaktır. Genel Merkez kadrolarınca Önce Cumhuriyet Halk Partisini akabinde tüm Türkiye'yi saran dip dalgasının önüne çeşitli yöntemlerle set çekildiğini üzülerek gözlemlemekteyiz?"
Kılıçdaroğlu her ne kadar önümüzde yerel seçimler var, zaman kısa, kurultayı toplayamayız diye savunma yapsa da, dikkat ederseniz kurultay delegeleri mevcut yönetimle yerel seçimlere gitmenin hiçbir umut taşımadığını belirtiyor.
CHP'nin saygın isimlerinden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun da genel başkanlıkta değişim içeren bir bildiri hazırlığında olduğu ve birkaç gün içinde açıklayacağı öğrenildi.
Gerçek İzmir gazetesinin haberine göre, Kocaoğlu kamuoyuna yaptığı açıklamada şunları söyledi: "24 Haziran seçimleri, Cumhuriyet Halk Partisi'nde acil bir değişimi zorunlu hale getirmiştir. Kamuoyu ve parti tabanının talebi de bu doğrultudadır. Söz konusu değişimin Sayın Genel Başkanımızın öncülüğünde gerçekleşmesi, partimize büyük güç katacaktır. Bu düşüncelerimi kamuoyuyla saygıyla paylaşırım."
Muharrem İnce, her ne kadar CHP karışmadı dese de, Erzurum'da yeni bir kampanya başlattığını da ifade ederek, değişimde ısrarcı olduğunu pratik olarak göstermiş oldu.
Kılıçdaroğlu'nun ise yüklendiği misyon gereği ?ki bu misyonu 24 Haziran seçimlerinde ve öncesinde net olarak gördük- koltuğunu bırakma gibi bir niyeti yok.
Sonuç ne olur bilinmez ama dünya, içimizdeki bir dâhinin, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile şekillenirken, uygulayan ülkeleri liderliğe taşırken, ülkemizin ve milletimizin bu tek çözümden oldukça uzak olması daha çoook sancılı günler yaşayacağımızı gösteriyor.
İpler okyanus ötesinin elinde bulunur da, Atatürk'ün çizgisine yeniden dönülmezse ?ki Atatürk çizgisinde bugün yürüyen tek lider Prof. Dr. Baş- Ali gider, Veli gelir ama sonuç asla değişmez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025