‘Bir kimse, dünyanın aslını anlarsa, bırakır’
Bir kimse, dünyanın aslını anlarsa, bırakır. Âhiretin yapılmış, yaratılmış, sonradan var olmuş olduğunu anlarsa onu da bırakır, onu yapana kaçar, sığınır
27.04.2023 08:56:00





Bir kimse, dünyanın aslını anlarsa, bırakır. Âhiretin yapılmış, yaratılmış, sonradan var olmuş olduğunu anlarsa onu da bırakır, onu yapana kaçar, sığınır.
Dünya ve âhiret onun kalp gözünde küçülür. Sır gözünde Hakk'ın büyüklüğü peyda olur. Bundan sonra O'nu aramaya başlar, başkasını iter. Halk, önünde zerre miktar kıymet taşımaz.
Halka baktığı zaman onları çamurla oynayan sıbyana benzetir. Şahları, bir yana atılmış ve azlolunmuş görür. Zenginleri de aldanma içinde bulur. Geçici işlere dalanları da Hak'dan mahcub bulur.
Sizi, Allah'ın kitabı ve peygamberin sünneti ile oynar buluyorum. Salih kişilerin sözünü elinizde birer oyuncak olmuş görüyorum. Bu oyunu cehaletiniz yüzünden yapmaktasınız. Eğer emrine uyup dilediği gibi hareket etmiş olsaydınız, cümle arzunuz yerine gelirdi.
Sabırsız kimsenin başına gelen fakirlik ve belâ hâli, bir felâket olur. Ama sabırlı insan için belâ ve fakirlik nimet ve keramet sayılır.
İman sahibi, belâ hâlini nimet sayar. O fakirlik hâlinde Yaratan'ına yakın olur, O'nunla konuşur, O'na yalvarır, o hâlden ayrılmak istemez.
Kelâm pazarım işlemez oldu; ne tuhaf. Çünkü ortalık, kötü arzu ve havaî işler peşinde koşan nefislerle doldu. Sözlerim onlara yaramıyor.
Bu zaman, âhir zamana benzedi. Nifak çarşısı kuruldu. Halbuki ben, Peygamberin (s.a.a.v), ashabın ve onlara uyanların dinini yerine getirmeye çalışıyorum.
Bu zaman, âhir zaman oldu. Çoğunuzun mabudu altın, gümüş oldu. Bu zamanların insanı, Musa peygamberin kavmine benzedi. Buzağı kulluğu kalplerine yer etti. Bu zamanın kalplerindeki buzağı, altın, gümüş oldu.
Yazık sana, şu mülkte niçin şöhret, mal taleb eder ve ona güvenirsin?.. En önemli işlerini ona gördürmek dilersin. Yakında ya her şeyin elinden çıkacak, bir yana atılacaksın yahut ölüme mahkûm olup gideceksin.
Ona dayanan herkesin, malı yok olacak, mülkü eriyecek, şöhreti sönecek ve tek başına kabre konacak. Orası karanlık, vahşet ve dehşet yuvasıdır. Yalnızlık ve kederle, gamla doludur. Bir sürü böcekle doludur. Ona bağlı olan herkes, saltanattan ölüme gider. Ancak kurtulan odur ki, iyi işleri buluna ve hak için iyi niyet beslemiş ola... O zaman Allah, onu rahmeti ile kaplar ve hesabını hafif kılar.
Dünyada olduğun müddet, ölümü mukadder olana dayanma. Yerinden atılması muhtemel olana güvenme. Sonra ümitlerin söner, dayanağın çöker.
İman sahibinin ümidi, himmeti yücedir. O, arzularını, yerden ve ehlinden, âhiret ve onun uşaklarından yüce tutar. O bilir ki, Allah himmeti âli kimseleri sever. Bu yüzden himmetini yüce tutar; tâ, Hakk'a vâsıl oluncaya kadar.
Oraya varan, himmetini Hakk'ın varlığı önüne serer ve secdeye kapanır. Himmetin oradan ayrılmasına izin vermez. Sırrı ve kalbi ile duaya başlar. Bu dua sonunda Hak, onlara Zâtından niyabet ihsan eder.
Dünyada temekkün, halka baş olma hâlini bulur. Şu âlemde üstün yaşar, öbür âlemde yine öyle olur. Dünyanın şahı, âhiretin şahı olur.
Ey cemaat! Rabbinize şükrediniz. O'nun verdiğini başkasına ait kılmayınız. O'nun şu kelâmı, elinde ne varsa O'na ait olduğunu açıklar: "Sizde olan nimetler Allah tarafından verildi." (Nahl/53) (Abdülkadir Geylani Fethu'r Rabbani eserinden)
Dünya ve âhiret onun kalp gözünde küçülür. Sır gözünde Hakk'ın büyüklüğü peyda olur. Bundan sonra O'nu aramaya başlar, başkasını iter. Halk, önünde zerre miktar kıymet taşımaz.
Halka baktığı zaman onları çamurla oynayan sıbyana benzetir. Şahları, bir yana atılmış ve azlolunmuş görür. Zenginleri de aldanma içinde bulur. Geçici işlere dalanları da Hak'dan mahcub bulur.
Sizi, Allah'ın kitabı ve peygamberin sünneti ile oynar buluyorum. Salih kişilerin sözünü elinizde birer oyuncak olmuş görüyorum. Bu oyunu cehaletiniz yüzünden yapmaktasınız. Eğer emrine uyup dilediği gibi hareket etmiş olsaydınız, cümle arzunuz yerine gelirdi.
Sabırsız kimsenin başına gelen fakirlik ve belâ hâli, bir felâket olur. Ama sabırlı insan için belâ ve fakirlik nimet ve keramet sayılır.
İman sahibi, belâ hâlini nimet sayar. O fakirlik hâlinde Yaratan'ına yakın olur, O'nunla konuşur, O'na yalvarır, o hâlden ayrılmak istemez.
Kelâm pazarım işlemez oldu; ne tuhaf. Çünkü ortalık, kötü arzu ve havaî işler peşinde koşan nefislerle doldu. Sözlerim onlara yaramıyor.
Bu zaman, âhir zamana benzedi. Nifak çarşısı kuruldu. Halbuki ben, Peygamberin (s.a.a.v), ashabın ve onlara uyanların dinini yerine getirmeye çalışıyorum.
Bu zaman, âhir zaman oldu. Çoğunuzun mabudu altın, gümüş oldu. Bu zamanların insanı, Musa peygamberin kavmine benzedi. Buzağı kulluğu kalplerine yer etti. Bu zamanın kalplerindeki buzağı, altın, gümüş oldu.
Yazık sana, şu mülkte niçin şöhret, mal taleb eder ve ona güvenirsin?.. En önemli işlerini ona gördürmek dilersin. Yakında ya her şeyin elinden çıkacak, bir yana atılacaksın yahut ölüme mahkûm olup gideceksin.
Ona dayanan herkesin, malı yok olacak, mülkü eriyecek, şöhreti sönecek ve tek başına kabre konacak. Orası karanlık, vahşet ve dehşet yuvasıdır. Yalnızlık ve kederle, gamla doludur. Bir sürü böcekle doludur. Ona bağlı olan herkes, saltanattan ölüme gider. Ancak kurtulan odur ki, iyi işleri buluna ve hak için iyi niyet beslemiş ola... O zaman Allah, onu rahmeti ile kaplar ve hesabını hafif kılar.
Dünyada olduğun müddet, ölümü mukadder olana dayanma. Yerinden atılması muhtemel olana güvenme. Sonra ümitlerin söner, dayanağın çöker.
İman sahibinin ümidi, himmeti yücedir. O, arzularını, yerden ve ehlinden, âhiret ve onun uşaklarından yüce tutar. O bilir ki, Allah himmeti âli kimseleri sever. Bu yüzden himmetini yüce tutar; tâ, Hakk'a vâsıl oluncaya kadar.
Oraya varan, himmetini Hakk'ın varlığı önüne serer ve secdeye kapanır. Himmetin oradan ayrılmasına izin vermez. Sırrı ve kalbi ile duaya başlar. Bu dua sonunda Hak, onlara Zâtından niyabet ihsan eder.
Dünyada temekkün, halka baş olma hâlini bulur. Şu âlemde üstün yaşar, öbür âlemde yine öyle olur. Dünyanın şahı, âhiretin şahı olur.
Ey cemaat! Rabbinize şükrediniz. O'nun verdiğini başkasına ait kılmayınız. O'nun şu kelâmı, elinde ne varsa O'na ait olduğunu açıklar: "Sizde olan nimetler Allah tarafından verildi." (Nahl/53) (Abdülkadir Geylani Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.