Deprem, afet, milyonların acısı, Ramazan, oruç hepsi unutuldu. Seçim var ve dilin kemiği yok. Aman Allah'ım! O nasıl cümleler, nasıl ithamlar, nasıl u dönüşleri.
Herkes, kendini unutmuş, rakibinin açıklarını anlatıyor. Tek soru; Kendini, kendi geçmişini unutanlar kimin yarınlarına umut olabilir ki?
Seçmende de aynı mantık. Herkes taraf olmuş, kendi haline, dününe bakmayanlar karşısındakini halinin, dününü kurcalıyor.
Neyse! Benim cumhurbaşkanı adayım kim?
Sayın Erdoğan değil bir kere. Neden mi? Cevabı kendisinden vereyim.
1995 yılıydı ve o dönem İBB Başkanı olan Sayın Erdoğan o günlerde yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu;
"Biz bu toplumun içinde yeni bir nizamı hakim kılmanın mücadelesi içindeyiz. Neydi o mücadele? Zamana ve zemine göre değişmeyen doğrunun iktidar olmasıdır.
Bu mücadeleyi iktidara getirme noktasında eğer benim emir komuta merkezim bana, papaz elbisesi giymen gerekiyor diyorsa yaparım dedim. Papaz elbisesi dahi giyerim. Bu var mı usulün içinde? Var tabii ki."
Sayın Erdoğan'ın 'emir komuta merkezi' kendisine ne giy, dedi, bilmiyorum.
Bildiği gerçek ise 90'lı yıllarda, 'bu ülkenin % 99,9'u Müslümandı'. Ne hazindir ki 21 yıldır Erdoğan ve kadrosunun yönettiği ülkemizde bu oranı hiç kimse dile bile getiremiyor.
Hatta dün laikliği, dinsizlik olarak topluma aktarıp, insanımızı cumhuriyet ve cumhuriyet değerlerine düşman edenler bugün deizmden, ateizmden, LGBT'den şikayet edip, 'insanlar, bize bakarak İslam'dan soğudu' itirafında bulunuyorlar.
Haliyle bu tablonun mimarı benim adayım olamaz.
Türkiye'de köklü bir değişime ihtiyaç olduğuna inananlar bir kişi olarak diyorum ki, bugün yönetime talip olanlar insanımızın önüne öyle bir elbise ile çıksınlar ki, hiç kimsenin itirazı olmasın.
Örneğin öyle bir cumhurbaşkanı adayı olsun ve öyle bir elbise giysin ki, o elbisenin nakışları adalet, ahlak, itikat, kul hakkı, devlet malı, can, mal, namus kısaca milli ve manevi kültür öğelerimizle işlenmiş olsun.
Böyle bir elbiseyi giyen aday çıksın desin ki; 'Birilerinin zoruna gitse de biz, Müslüman bir toplumuz. Bizim kültürümüz, geleneklerimiz inancımızla yoğrulmuştur. Hiç kimsenin bu hamuru sulandırmasına müsaade etmeyeceğiz'.
Çıksın desin ki; 'Bu topraklarda yaşayan ve Müslüman olan Türk, Kürt, Laz, Çerkez vs. herkes din kardeşidir. Bir millettir. O milletin adı da Türk Milletidir. Bundan dolayı bu ülkede Kürt sorunu yoktur. Alevi-Sünni-Şii-Caferi sorunu yoktur.
Bu başlıklar ile bu milleti bölmek ve Anadolu'yu ele geçirmek isteyenler vardır. Biz kardeşiz ve içimize siyasi, sosyal ve dini alanlarda ekilen bu tohumları ya ıslah edeceğiz ya da geri dönüşüme göndereceğiz.
T. C vatandaşı olan diğer inanç sahibi insanlarımız da kanunlar önünde Müslümanların sahip oldukları haklara sahiptir.
Öğreneğin çıksın desin ki, 'biz iktidar olduğumuzda bu ülkede başörtüsü bir daha gündem olmayacak. Başörtülü kızlarımız, bacılarımız hayatın her alanında hiçbir ayrımcılıkla karşı karşıya kalmayacak. Başörtüsüne uzanan el ve dil sahipleri, karşılarında bizi bulacak'.
Çıksın desin ki; 'Biz, laiklik ilkesi kapsamında inancını yaşama gayretinde olan kardeşlerimizin garantisi olacağız. Örneğin kamu ve özel sektörde Cuma namazı öncesi ve sonrası bütün personel idari izinli sayılarak herkesin ibadet etme hürriyetini sağlayacağız'.
Çıksın desin ki: 'bu ülke, ABD, AB ve İsrail'in bekçisi, emir eri değildir. Biz dış politikamızı, ülke menfaatlerimize uygun olarak yeniden dizayn edeceğiz ve ülkemiz üzerinden hedefleri olmayan devletlerle işbirliği içine gireceğiz'.
Çıksın desin ki: 'bizim ülkemiz ve insanımız batı çiftçisinin tarım, batılı şirketlerin ekonomi pazarı değildir. Biz bu bereketli topraklarda kendi pazarımızı kurup hem bölgemize hem de insanlığa bakabilecek yeraltı ve yerüstü kaynaklara sahibiz'.
Çıksın desin ki, 'peşkeş çekilen bu ülkenin madenlerini acilen devletleştireceğiz, devlet-millet ortaklığı işleteceğiz'.
Çıksın desin ki, serbest piyasa dedikleri şey bizim gibi ülkeleri sömürmek, kendi pazarlar haline getirmektir. Bizim yönetimimizde devlet piyasada hem denetçi, hem alıcı hem de satıcı pozisyonunda yer alacaktır.
Hülasa benim adayım gücünü milletten alıp, millete hizmet olarak yansıtacak biri olmalı.
En önemlisi ise yalan konuşmamalı, emanete sahip çıkmalı ve söz verdiği zaman sözünü tutmalı.
Var mı öyle biri?
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025