Siyasetin orta oyunu veya siyasetin kör dövüşü bu olsa gerek. Kameralar karşısında, rakipleri yanlarında yokken aslan kesiliyorlar. Asıyorlar, kesiyorlar, birde biçiyorlar. Yan yana gelince kestiklerini dikiyorlar.
Geçen parti grup toplantısında Sayın Bahçeli iktidara demediğini bırakmadı. İddiaları düşünenler için ibret verici ve gerçeklerdi. Ülke için ise sonuçları çok tehlikeliydi. Yeni anayasanın tehlikelerinden, Suriye bataklığına, oradan sütü bozuklara kadar bir çok şeyi kağıttan okudu Sayın Bahçeli…
“Ayağı yerden kesilen hükümet, işi gücü bırakmış, milletimizin başta ekonomik sorunlarını hasıraltı yaparak milli kimliğimizin bileşenlerine ve milletimizin göz bebeği özel gün ve bayramlara kirli elini uzatmıştır. AKP barut fıçısına elinde körüklediği ateşle gittikçe yaklaşmakta ve sinsice Cumhuriyet’in başına çökmektedir…
…Biz, dününü ve içinden çıktığı milletinin mazisini inkar eden, gömlek değiştirenlerden Allah’a hamd ederim ki hiç olmadık. Biz de eskiye hayranlık; geleceğe, gerçek yeniliğe umut ve çağrı vardır… Başbakan varsın yeni diye peşmergenin eteğinden tutsun, varsın BOP’çulukta sınır tanımasın, varsın İmralı’da şeref kartını düşürsün ve varsın dün söylediklerini bugün çiğneyen siyasi bezirgan olmayı sürdürsün…”
Yani MHP yeni anayasaya karşı. Açılıma, Apo’yla görüşmeye, görüşene, BOP’a, hükümetin Suriye duruşuna vs. karşı. Artı iktidarın kimliğine de karşı. Çünkü davasını satmış, gömleğini çıkarmış ama kendileri ilk günkü tazeliğini muhafaza ediyorlarmış…
CHP ise kendi içindeki kavgalardan fırsat buldukça iktidara laf atıyor ama bu laflar mislinin misliyle iade ediliyor. Kılıçtaroğlu yine bir “yalan makinesi” söylemine takıldı gidiyor. Kale alan var mı? Gerçek bir ana muhalefet şu terörist, hükümet görüşmesi ve son olarak şu süt olayından dolayı hükümeti düşürürdü. Ama muhalefet ayakta duramıyor ki hükümeti düşürsün…
İktidar daha doğrusu Erdoğan, tam bir tek adam. Ve iktidarda kalmak uğruna her şeyi mubah gören bir anlayışla yola devam ediyor. En son Suriye’den para karşılığı devşirilenlere, Kur’an’dan ayetler okuyarak, haçlarla Suriye’nin fethine (!) mazeret arıyor. Sonra Türkeş’in Dokuz ışığından başkanlık sistemine bir yol artı MHP’lilerin fethine başka bir yol arıyor. CHP’yi ise hitap sanatıyla Meclis koridorlarında, yargı kanalıyla (belediyelerini) mahkeme koridorlarında bitirme derdinde…
Sonuçta MHP başkanlık sistemine ve yeni anayasaya karşı. CHP, AKP’ye karşı. Ama üçü de mecliste yeni anayasa yapmaya çalışıyorlar. Acaba yasamada, yargıda, yürütmede; Erdoğan ne derse, nasıl isterse öyle oluru hala anlamadılar mı? Yoksa bu bir oyun mu? Yoksa aklımızın ermediği hikmetler mi var?
AKP’nin takamadığı çuvalı TGB taktı ama…
Geçen yıl Bodrum’da Türkiye Gençlik Birliği (TGB) 8 genç bir ABD’li askerin başına çuval geçirmiştiler ve yargılanıyorlar. Hem de 16 yılla.
Bu gençler böyle bir eyleme neden gitmişti? Çünkü zamanın iktidar ve genelkurmayının koruyamadığı Türk askerinin onur ve şerefini bir anlamda korumak için. Ne mi olmuştu? 2003 yılında Tayyip Beyin kadim dostu ABD, Süleymaniye de Türk askerlerini esir almış ve başlarına çuval geçirerek, bizi dünya önünde küçük düşürmüştü. Erdoğan notaları müzikle karıştırmış, genelkurmay başkanı ise rutin bir uygulama olarak algılamıştı. Birliğinden tank çaldıran bir komutandan ne beklenir ki zaten!
İşte 16 yıla kadar hapsi istenen o gençlerin geçen gün duruşması vardı. Ortak savunma yaptılar. Savunmaları hem siyasilere hem askere örnek olacak nitelikteydi. Bir iki satırını aktaralım;
“Olay günü karşılaştığımız askere, “ABD’li misin” diye sorduk, kaçmaya başladı. Yakaladık ve eylemi gerçekleştirdik. ABD askerine şahsi bir kinimiz, nefretimiz yok. Bunu ABD askerinin Türkiye’deki varlığına tepki olarak, Amerikan Devleti’ne karşı yaptık. Şahsa yönelik hakaret, küfür ve darp etmedik.
2003 yılında ABD askerleri tarafından kurulan bir komplo sonucu askerimizin başına Süleymaniye’de çuval geçirilmiş ve soruşturma açılmamıştı.
Nota verileceği zaman birileri, “Bu müzik notası mı? Verilmez” demişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ise “Çuval geçirme işlemi ABD askerlerinin rutin bir uygulaması. Suç olarak görülemez” demişti ve soruşturma açılmamıştı.
ABD askeri çuval geçirince suç teşkil etmeyen unsur, biz ABD askerine çuval geçirince mi suç teşkil ediyor?
Atatürk gençliği olarak bu tür eylemlerimizi sürdüreceğimiz gibi, açılan davalarda bu düşünce ve görüşlerimizi savunacağız. 16 yıl değil 160 yıl ceza verseler TGB’li gençler olarak Türkiye’nin her yerinde ABD askeri ve yapacağı her türlü operasyona karşılık eylem ve tepkilerimizi sürdüreceğiz. Bizi bu tür yargılamalarla yıldıramayacaklarını anlayacaklar. Bu siyasi bir dava haline dönüştürülmek isteniyor. Ayrıca yapılan eylem umuma açık yerde gerçekleştirilmiştir, suç unsuru teşkil etmez…”
Suriye’den siyaset dersi
Suriye ile AKP hükümetinin ve Erdoğan’ın birilerinin adına yaşadığı veya başlattığı ayrılık ve savaş rüzgarlar sertleşerek devam ediyor. İşte bugünlerde Suriye Devlet Başkanı Beşsar Esad’ın siyasi ve basın danışmanı Buseyna Şaban, Şam’da CNN TÜRK program yapımcısı Şirin Payzın’a konuştu. Esad’ın danışmanının açıklamalar ve tespitleri hem siyaset dersi hem de siyaset ahlakı açısından önemliydi bence… O programdan;
Şaban, Başbakan Erdoğan’ın “Esad rejimi bitmiştir” açıklamalarına, “Buna Suriye halkı karar verir” cevabını verirken, sınır ihlali suçlamalarını da reddetti. Şaban, “Sorunlar tehditle çözülmez. İhlal iddialarını yalanladık. Türkiye sınırından ülkemize sızan silahlı çeteler var. Türkiye ile 800 kilometrelik uzun bir sınırımız bulunuyor. Bu sorunlar NATO’yu çağırarak değil iyi ilişkililerle çözülür. Biz, NATO Genel Sekreteri Rasmussen’den bile Suriye’ye saldırmayız açıklamasını duyarken Türkiye’nin beşinci paragraf uyarınca NATO’yu devreye sokarız demesi tuhaf bir çelişki…”
“Ürdün’de 120 bin Suriyeli mülteci var. Bir tane bile çadır yok. Türkiye’nin Suriyelileri ülkelerinden ayrılmaya teşvik ettiğine inanıyoruz. Suriyeliler daha gelmeden onca çadır kamp hazırlandı. Amerika’nın Irak’ı işgali sırasında biz de 1.5 milyon Iraklı mülteciye kapımızı açtık hiç lafını etmedik…”
“Suriyeliler birbirlerine dinin, mezhebin ne diye sormaz. Mezhepsel söylemden kısmen Türk hükümeti sorumludur. Üç büyük dinin yaşadığı bir bölge burası. O nedenle mezhepsel bir söylem kullanmak çok tehlikeli…”
“Liderler ülkeleri için en iyisi olduğunu düşündükleri şeyleri yaparlar. Ailece görüştüğünüz kişiler için böyle konuşmazsınız. Bu yüzden onca açıklamaya rağmen Cumhurbaşkanı Esad sessizliğini korudu…”
Geçen parti grup toplantısında Sayın Bahçeli iktidara demediğini bırakmadı. İddiaları düşünenler için ibret verici ve gerçeklerdi. Ülke için ise sonuçları çok tehlikeliydi. Yeni anayasanın tehlikelerinden, Suriye bataklığına, oradan sütü bozuklara kadar bir çok şeyi kağıttan okudu Sayın Bahçeli…
“Ayağı yerden kesilen hükümet, işi gücü bırakmış, milletimizin başta ekonomik sorunlarını hasıraltı yaparak milli kimliğimizin bileşenlerine ve milletimizin göz bebeği özel gün ve bayramlara kirli elini uzatmıştır. AKP barut fıçısına elinde körüklediği ateşle gittikçe yaklaşmakta ve sinsice Cumhuriyet’in başına çökmektedir…
…Biz, dününü ve içinden çıktığı milletinin mazisini inkar eden, gömlek değiştirenlerden Allah’a hamd ederim ki hiç olmadık. Biz de eskiye hayranlık; geleceğe, gerçek yeniliğe umut ve çağrı vardır… Başbakan varsın yeni diye peşmergenin eteğinden tutsun, varsın BOP’çulukta sınır tanımasın, varsın İmralı’da şeref kartını düşürsün ve varsın dün söylediklerini bugün çiğneyen siyasi bezirgan olmayı sürdürsün…”
Yani MHP yeni anayasaya karşı. Açılıma, Apo’yla görüşmeye, görüşene, BOP’a, hükümetin Suriye duruşuna vs. karşı. Artı iktidarın kimliğine de karşı. Çünkü davasını satmış, gömleğini çıkarmış ama kendileri ilk günkü tazeliğini muhafaza ediyorlarmış…
CHP ise kendi içindeki kavgalardan fırsat buldukça iktidara laf atıyor ama bu laflar mislinin misliyle iade ediliyor. Kılıçtaroğlu yine bir “yalan makinesi” söylemine takıldı gidiyor. Kale alan var mı? Gerçek bir ana muhalefet şu terörist, hükümet görüşmesi ve son olarak şu süt olayından dolayı hükümeti düşürürdü. Ama muhalefet ayakta duramıyor ki hükümeti düşürsün…
İktidar daha doğrusu Erdoğan, tam bir tek adam. Ve iktidarda kalmak uğruna her şeyi mubah gören bir anlayışla yola devam ediyor. En son Suriye’den para karşılığı devşirilenlere, Kur’an’dan ayetler okuyarak, haçlarla Suriye’nin fethine (!) mazeret arıyor. Sonra Türkeş’in Dokuz ışığından başkanlık sistemine bir yol artı MHP’lilerin fethine başka bir yol arıyor. CHP’yi ise hitap sanatıyla Meclis koridorlarında, yargı kanalıyla (belediyelerini) mahkeme koridorlarında bitirme derdinde…
Sonuçta MHP başkanlık sistemine ve yeni anayasaya karşı. CHP, AKP’ye karşı. Ama üçü de mecliste yeni anayasa yapmaya çalışıyorlar. Acaba yasamada, yargıda, yürütmede; Erdoğan ne derse, nasıl isterse öyle oluru hala anlamadılar mı? Yoksa bu bir oyun mu? Yoksa aklımızın ermediği hikmetler mi var?
AKP’nin takamadığı çuvalı TGB taktı ama…
Geçen yıl Bodrum’da Türkiye Gençlik Birliği (TGB) 8 genç bir ABD’li askerin başına çuval geçirmiştiler ve yargılanıyorlar. Hem de 16 yılla.
Bu gençler böyle bir eyleme neden gitmişti? Çünkü zamanın iktidar ve genelkurmayının koruyamadığı Türk askerinin onur ve şerefini bir anlamda korumak için. Ne mi olmuştu? 2003 yılında Tayyip Beyin kadim dostu ABD, Süleymaniye de Türk askerlerini esir almış ve başlarına çuval geçirerek, bizi dünya önünde küçük düşürmüştü. Erdoğan notaları müzikle karıştırmış, genelkurmay başkanı ise rutin bir uygulama olarak algılamıştı. Birliğinden tank çaldıran bir komutandan ne beklenir ki zaten!
İşte 16 yıla kadar hapsi istenen o gençlerin geçen gün duruşması vardı. Ortak savunma yaptılar. Savunmaları hem siyasilere hem askere örnek olacak nitelikteydi. Bir iki satırını aktaralım;
“Olay günü karşılaştığımız askere, “ABD’li misin” diye sorduk, kaçmaya başladı. Yakaladık ve eylemi gerçekleştirdik. ABD askerine şahsi bir kinimiz, nefretimiz yok. Bunu ABD askerinin Türkiye’deki varlığına tepki olarak, Amerikan Devleti’ne karşı yaptık. Şahsa yönelik hakaret, küfür ve darp etmedik.
2003 yılında ABD askerleri tarafından kurulan bir komplo sonucu askerimizin başına Süleymaniye’de çuval geçirilmiş ve soruşturma açılmamıştı.
Nota verileceği zaman birileri, “Bu müzik notası mı? Verilmez” demişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ise “Çuval geçirme işlemi ABD askerlerinin rutin bir uygulaması. Suç olarak görülemez” demişti ve soruşturma açılmamıştı.
ABD askeri çuval geçirince suç teşkil etmeyen unsur, biz ABD askerine çuval geçirince mi suç teşkil ediyor?
Atatürk gençliği olarak bu tür eylemlerimizi sürdüreceğimiz gibi, açılan davalarda bu düşünce ve görüşlerimizi savunacağız. 16 yıl değil 160 yıl ceza verseler TGB’li gençler olarak Türkiye’nin her yerinde ABD askeri ve yapacağı her türlü operasyona karşılık eylem ve tepkilerimizi sürdüreceğiz. Bizi bu tür yargılamalarla yıldıramayacaklarını anlayacaklar. Bu siyasi bir dava haline dönüştürülmek isteniyor. Ayrıca yapılan eylem umuma açık yerde gerçekleştirilmiştir, suç unsuru teşkil etmez…”
Suriye’den siyaset dersi
Suriye ile AKP hükümetinin ve Erdoğan’ın birilerinin adına yaşadığı veya başlattığı ayrılık ve savaş rüzgarlar sertleşerek devam ediyor. İşte bugünlerde Suriye Devlet Başkanı Beşsar Esad’ın siyasi ve basın danışmanı Buseyna Şaban, Şam’da CNN TÜRK program yapımcısı Şirin Payzın’a konuştu. Esad’ın danışmanının açıklamalar ve tespitleri hem siyaset dersi hem de siyaset ahlakı açısından önemliydi bence… O programdan;
Şaban, Başbakan Erdoğan’ın “Esad rejimi bitmiştir” açıklamalarına, “Buna Suriye halkı karar verir” cevabını verirken, sınır ihlali suçlamalarını da reddetti. Şaban, “Sorunlar tehditle çözülmez. İhlal iddialarını yalanladık. Türkiye sınırından ülkemize sızan silahlı çeteler var. Türkiye ile 800 kilometrelik uzun bir sınırımız bulunuyor. Bu sorunlar NATO’yu çağırarak değil iyi ilişkililerle çözülür. Biz, NATO Genel Sekreteri Rasmussen’den bile Suriye’ye saldırmayız açıklamasını duyarken Türkiye’nin beşinci paragraf uyarınca NATO’yu devreye sokarız demesi tuhaf bir çelişki…”
“Ürdün’de 120 bin Suriyeli mülteci var. Bir tane bile çadır yok. Türkiye’nin Suriyelileri ülkelerinden ayrılmaya teşvik ettiğine inanıyoruz. Suriyeliler daha gelmeden onca çadır kamp hazırlandı. Amerika’nın Irak’ı işgali sırasında biz de 1.5 milyon Iraklı mülteciye kapımızı açtık hiç lafını etmedik…”
“Suriyeliler birbirlerine dinin, mezhebin ne diye sormaz. Mezhepsel söylemden kısmen Türk hükümeti sorumludur. Üç büyük dinin yaşadığı bir bölge burası. O nedenle mezhepsel bir söylem kullanmak çok tehlikeli…”
“Liderler ülkeleri için en iyisi olduğunu düşündükleri şeyleri yaparlar. Ailece görüştüğünüz kişiler için böyle konuşmazsınız. Bu yüzden onca açıklamaya rağmen Cumhurbaşkanı Esad sessizliğini korudu…”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025