Türk Silahlı Kuvvetleri 17 Ekim'de Meclis'ten çıkarılan sınır ötesi operasyon tezkeresinin gereği olarak Irak'ın kuzey bölgesine yönelik 2. hava harekatını gerçekleştirdi. Gece yarısı 3 saati aşkın bir sürede gerçekleştirilen hava harekatında 50 adet Türk savaş uçağı PKK kamplarının bulunduğu Hakurk, Avaşin, Zap ve Kandil bölgelerini bombardımana tuttu. Operasyonda PKK kamplarının görülen yüzleri, yani mevziler ve betonarme yapılar yerle bir edildi. ***Operasyon 3 etapta gerçekleşti. İlk etapta savaş uçakları hedefleri beklenmedik bir zaman diliminde vurdu. Bu bir şok baskındı ve büyük bir ihtimalle PKK'lı teröristler en büyük zaiyatı, f-16'ların ilk attıkları bu mermiler sonucu verdi. İkinci etapta, Hakkari'nin sınıra sıfır bölgesindeki Çukurca'dan topçu atışı yapıldı. Jetlerle vurulan hedefler, bu kez toplarla dövüldü. Zayıflatılmış hedefler bir kez daha tahrip edildi. Ve üçüncü etap. Sınır boyundaki özel eğitimli birlikler teyakkuza geçirildi. Bu taktik, baskının ardından kamplardan kaçan teröristlerin Türkiye'ye girmek istediklerinde tuzağa düşmesi amacını taşıyordu. Ancak bu gerçekleşmedi. Yani operasyonun ardından Irak sınır boyunda herhangi bir sıcak temas sağlanmadı. Bu da, hava saldırısının ardından hiçbir teröristin kamptan kaçarak Türkiye'ye yönelmediğinin bir göstergesiydi. ***Peki neden?Bombalanan PKK kamplarından kaçan teröristlerin çil yavrusu gibi etrafa dağılmaları gerekmez miydi?İşte bu soru, PKK terör örgütünün bu operasyona ne kadar hazırlıklı olduğunun bir ispatı niteliğinde. PKK'lı teröristler ya f-16'lardan daha ilk mermi atıldığında önceden kazdığı sığınaklara girdi ya da aylar öncesinden zaten bölgeyi terk ederek Irak'ın içlerine çekilmişlerdi bile. ***Bu operasyonun reel, yani askeri boyutu. Harekatın bir de psikolojik boyutu var. Asıl soru; harekat ABD, Türkiye, Irak, TSK, Peşmerge ve Türk milleti üzerinde psikolojik olarak nasıl bir etki yaptı? Birçok otoriteye göre, olayın psikolojik boyutu, askeri boyutunun bir adım önünde. Çünkü operasyonda alınan kellelerden çok, insanların ne dediği ve ne düşündüğü daha da önem kazandı. Yapılan açıklamalar da bunu doğruladı. ***ABD, "Türkiye bize operasyondan önce bilgi verdi" diyerek, harekatın kendi inisiyatifi dahilinde olduğunu, kontrolün elinde bulunduğunu ve Türkiye'nin tek başına hareket etmediğini önce tüm dünya kamuoyuna duyurdu. Bu birinci perde. Ardından Irak hükümeti harekatın ardından jet bir nota verdi; karşı safta, yani kötü polis safından yer aldı. Sözde Bölgesel Başbakan Neçirvan Barzani de harekatı aynı paralelde, "düşmanca bir saldırı" olarak niteledi. Bu da ikinci perde. Bu iki perdelik oyun tek bir amaca hizmet ediyor. Amaç, "ABD, Peşmergeyi karşısına almak pahasına bu operasyonda Türkiye'ye destek verdi" dedirtebilmek. Gündem artığı televizyon yorumcuları da, bunu bu şekilde dile getirerek, senaryoyu bir anlamda doğruladı. Böylelikle, düne kadar PKK'ya lojistik, askeri, psikolojik, siyasi ve dahi her alanda destek veren ABD, bu tiyatroyla, bir anda PKK terörünün karşısındaki en büyük kalelerden biri oluverdi. Harekatın psikolojik boyutunda belki de en kazançlı çıkan müttefikimiz(!) ABD oldu. ***Genel fotoğrafa baktığımızda ise BTP lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ın konuyla ilgili tespitleri biraz daha önem kazanıyor. Sayın Baş, bir yandan PKK'lı teröristleri öldürmek için sınır ötesine uzanan bir harekat düzenleyen, diğer yandan da "gel ananın babanın yanına dön" diyerek öldürülemeyen teröristlere af kapılarını açan bu tutarsız politikaya işaret ediyor. Bu işaretten hareketle, denilmek istenenin "eğer seni öldüremezsek affedeceğiz" olduğu ortaya çıkıyor ki, bu kabul edilemez. Bir başka ayrıntı daha var. Nasıl seneler önce terörist başı Apo ABD tarafından paketlenerek Türkiye'ye verilmiş ve bunun niye yapıldığı kimse tarafından anlaşılamamışsa, bugün de ABD'nin neden PKK'nın karşısındaymış gibi göründüğünü kimse anlayamıyor. Tespit yine BTP liderine ait. O gün, Kürdistan'ı kurmakla görevlendirilen "Barzani'nin yolunu açmak için" Apo'nun Türkiye'ye verildiğini gören BTP lideri, bugün de bölgede Kürdistan'ı ilan etmek için "PKK'nın 'geçici olarak' pasivize edilmeye çalışıldığına" işaret ediyor. Ve tarihi tespitle pazarlığı deşifre ediyor. "Ben PKK'yı bitireyim, sen de Kürdistan'ı tanı."
Ender Karabulut / diğer yazıları
- Sistem yanlış / 08.12.2020
- "Ben PKK'yı bitireyim, sen Kürdistan'ı tanı" / 19.12.2007
- PKK'ya af devlet politikası mı? / 06.12.2007
- Kürt' sorunu mu, 'Terör' sorunu mu / 24.11.2007
- Erdoğan ABD'ye neden gitti? / 22.12.2006
- Tebrikler Paşam! / 09.12.2006
- 50 milyon "Ortaçağ" kafalı! / 07.12.2006
- Papa'ya tepkimiz(!) çok komik oldu / 01.12.2006
- Deniz bitti! / 30.11.2006
- Papa ne yaptı, biz ne yapıyoruz! / 29.11.2006
- "Ben PKK'yı bitireyim, sen Kürdistan'ı tanı" / 19.12.2007
- PKK'ya af devlet politikası mı? / 06.12.2007
- Kürt' sorunu mu, 'Terör' sorunu mu / 24.11.2007
- Erdoğan ABD'ye neden gitti? / 22.12.2006
- Tebrikler Paşam! / 09.12.2006
- 50 milyon "Ortaçağ" kafalı! / 07.12.2006
- Papa'ya tepkimiz(!) çok komik oldu / 01.12.2006
- Deniz bitti! / 30.11.2006
- Papa ne yaptı, biz ne yapıyoruz! / 29.11.2006