Öyle günler yaşıyoruz ki; şahit olduklarımız yüzünden kafamız allak bullak oluyor. Okuyalım, gözlem yapalım, akl-ı selim sahiplerine kulak verelim ki, böylece ülke meselelerine muttali olalım diyoruz, karşımıza ürkütücü bir tablo çıkıyor. Bu tablo öyle bir tablo ki; bigane kalmak mümkün değil. Bu sefer telaşlanıyoruz, istiyoruz ki bir şeyler yapalım; her hal ve şartta elimizden geldiği kadar yazalım, söyleyelim diyoruz; bu sefer de bize 'size ne oluyor böyle, ortada fol yok yumurta yok, telaşlanacak ne var' diyen insanlarla karşılaşıyoruz. Günümüzde, milletin menfaatleri doğrultusunda şerefli bir mücadele içinde olanlar, yukarıda belirttiğim 'aymazlar' tarafından maalesef 'paranoyak' olarak değerlendirilmektedir. Bu tavrın acı neticesini inşaallah millet olarak yaşamayız temennisiyle birlikte sizleri Milli Mücadele yıllarına götürmek istiyorum. Ola ki; bu kafalar belki ibret alırlar.Ya nasip! Tarihler 16 Mart 1920'yi göstermektedir ve İstanbul fiili olarak işgal edilmiştir. Yani 'Batılılardan medet umma' zafiyeti, payitahtın dahi elden çıkmasına neden olmuştur.Peki ne yapılacaktır?Bu soruyu, o devrin vicdan sahibi herkes sormuş ve Anadolu'da filizlenen Milli Mücadele hareketine katılmaktan başka bir çarenin olmadığında karar kılmıştır.Bu kararı veren önemli simalardan biridir Mehmet Akif Ersoy. Başta Ankara olmak üzere, Anadolu'nun pek çok vilayetini gezmiş, halkla bütünleşmiş ve herkesi bu mübarek mücadelenin içinde görev almaya davet etmiştir.Bu çerçevede, Kastamonu'da Nasrullah Camii'nde verdiği vaaz ibretliktir. Diyor ki İstiklal Marşımızın şairi:"Düşmandan asla dost olmaz, düşman hiçbir zaman "mahrem-i esrar" kabul edilemez. Türk milleti arasında öteden beri yaygın olan "İngiliz adaleti", "Fransız hamiyeti", "Alman dehası", "İtalyan terakkiyatı" gibi sloganlar itibar edilmemesi gereken, gerçek dışı sözlerdir?"
Bu sözleri bugün bir camide bir imam efendi söylese kaç kişi yadırgar ki? Devam ediyor Akif:"Sık sık vicdan hürriyetinden bahseden Batılılar, aslında dünyanın en mutaassıp cemaatidir. Bu yüzden, çocukları doğar doğmaz dini ve milli telkinatla büyütülen, bilhassa Müslümanlara karşı büyük bir düşmanlık hissiyle yetiştirilen bir Hıristiyan'ın bir şarklıyı, hele bir Müslüman'ı sevmesine imkan ve ihtimal yoktur?"Demek ki neymiş; 'Müslümanlara karşı büyük bir düşmanlık hissiyle yetiştirilen bir Hıristiyan'ın bir şarklıyı, hele bir Müslüman'ı sevmesine imkan ve ihtimal yokmuş'. Bu tespitin bugün değiştiğini söylemeye kalkanlar, ya devşirilmiştir, ya da aklından zoru vardır. Hemen yanıbaşımızda gerçekleşen işgali tv vasıtasıyla seyredip de; Akif'in bu ifadelerini inkara kalkanı başka nasıl vasıflandırabiliriz ki? Şimdi sıkı durun. Akif Batılının nihai hedefini belirliyor:"Düşmanın bizden istediği, herhangi bir vilayet veya sancak değil, doğrudan doğruya başımız, boynumuz, hayatımız, saltanatımız, devletimiz, hilafetimiz, dinimiz ve imanımızdır. Bu yüzden, aklımızı başımıza almanın zamanı gelmiştir; çünkü artık çekilip gitmek için arka tarafta bir karış yerimiz yoktur!" Bu hedefin değiştiğini iddia edenlere de diyeceklerimiz aynı; gözünüzü açın ve etrafınıza iyi bakın. Hatta memlekette olanlar iyi bakın. Mesela yabancılara toprak satışına, dinler arası diyalog safsatasıyla önü açılan misyonerlerin faaliyetlerine, harabe halinde olan hatta olmayan kiliselerin bir bir imar ve inşa edilip faaliyet göstermesine? vs. vs.Hangi birini sayalım ki.Rahmetli Akif vaazına, çözümü de söyleyerek son veriyor:"Müslümanlar önce azim sonra da tevekkülle memurdur. Yeise kapılmayarak çalışan bir Müslüman için aşılamayacak bir engel, varılamayacak bir gaye yoktur. Mensubu olmakla şeref olduğumuz İslam dini, zillet, meskenet ve sefalet dini değildir. Müslüman yurtları düşman çizmeleri altında inlerken eli-kolu bağlı vaziyette oturan Müslümanlar, 'Müslümanların derdini kendine dert etmeyen Müslüman değildir' diyen Hz. Peygamberin acaba huzuruna nasıl çıkacaktır. İslamiyet kolaylık dinidir. Cenab-ı Hak bize takatimizin üstünde bir şey teklif etmemiştir. Hayattan maksat, insanca yaşamak ve Allah'ın rızasını kazanarak öteki aleme gitmektir."İşte bu kadar. Bugün de memleketin içinde bulunduğu durumu ifade eden vatansever yürekler yeise kapıldıklarından dolayı yapmıyorlar bu işi. Tam tersine, onlar bu milleti çok iyi tanıyorlar.Akif'in dediği gibi:"Müslüman Türk için aşılamayacak bir engel, varılmayacak bir gaye yoktur."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Okan Egesel / diğer yazıları
- Hz. İnsan’a… / 20.04.2020
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018