Son günlerin en önemli gündem maddelerinden biri, belediyelerin SGK prim borçları nedeniyle hükümet tarafından yakın takibe alınmaları ve gerekirse borçları nedeniyle haciz işlemlerinin uygulanacağı konusu. Bu durum, devletin gelir kalemleri arasında vergi ve cezaların öne çıktığı kapitalist sistemi yeniden değerlendirmemizi gerektiriyor.
Kapitalist sistemde devlet, vatandaşına hizmet etmek yerine onun cebinden geçinmek üzerine kurulu bir anlayış benimsemiştir. Sosyal devlet anlayışına göre devlet, vatandaşının refahını ve sosyal haklarını korumak için vardır. Ancak günümüzde, devletin gelirlerinin büyük bir kısmı vergilerden ve cezai işlemlerden oluşmaktadır. Bu durum, vatandaşın bir sömürü aracı haline geldiğini göstermektedir.
SGK prim borçları, sadece belediyeler için değil, işverenler ve vatandaşlar için ciddi bir sorundur. Primlerin yüksek olması, işverenlerin ve çalışanların mali yüklerini artırmaktadır. SGK primlerinin makul oranlara indirilmesi gerektiği Milli Ekonomi Modeli'nin müellifi Prof. Dr. Haydar Baş tarafından defalarca vurgulanmıştır. İşverenler, bu yüksek primleri ödeyebilmek için maliyetlerini arttırmak zorunda kalmaktadırlar. Bu durum da hizmetlerin fiyatlarının artmasına ve dolayısıyla vatandaşın cebinden daha fazla para çıkmasına neden olmaktadır, başka bir ifade ile enflasyonun yükselmesine.
Devletin, vatandaşından daha fazla vergi almak yerine, ekonomik sistemi yeniden yapılandırarak vatandaşın gelirini koruması gerekmektedir. Enflasyonun önüne geçmek için maliyet enflasyonunu azaltmak, üretim maliyetlerini düşürmek ve hammadde fiyatlarını kontrol altında tutmak önemlidir. Devletin gelir kalemleri arasında vergi oranlarını düşürmek ve SGK primlerini makul seviyelere indirmek, kayıt dışı ekonomiyi de azaltacaktır.
Belediyelerin SGK prim borçları nedeniyle haciz işlemlerine tabi tutulması, vatandaşın günlük hayatını doğrudan etkileyen bir sorundur. Belediye hizmetlerinin aksaması, çöp toplanmaması ya da belediye hizmetlerinin zamlanması gibi sorunlara yol açabilir. Bu durumda vatandaş, temel hizmetlerden mahrum kalacaktır. Yani belediyelerin SGK prim borçları nedeniyle cezalandırılması, aslında vatandaşı cezalandırmak anlamına gelmektedir. Belediyeler, vatandaşa hizmet götüren en önemli kurumlar arasında yer almaktadır ve bu hizmetlerin aksamaması için gerekli önlemler alınmalıdır. Hükümetin, belediyelere yönelik haciz işlemleri yerine, borçların yapılandırılması ve ödenebilir hale getirilmesi yönünde adımlar atması gerekmektedir. Ayrıca hükümet, belediyelerin borçlanma usullerini takip etmeli, eğer genel kurallara uymayan idareciler var ise onların şahısları cezalandırılmalıdır. Haciz uygulanan belediye motor, makine parkı, nakdi para ya da diğer belediye emtiası aslında vatandaşın malıdır. Bu ürünlere haciz konulunca belediye başkanı değil, vatandaş mağdur olacaktır.
Hükümet yöneticilerinin ve belediye başkanlarının seçildikten sonra artık birer devlet adamı olarak tek hedeflerinin birlikte vatandaşa hizmet etmek olması gerekir. Aralarındaki çekişmede, ezilenin, hizmetleri aksayanın vatandaş olacağı göz ardı edilmemelidir. Belediyelerin, "ben vatandaşa hizmet ediyorum, bana karışamazsınız" anlayışına da hükümetlerin "belediyelerde hizmeti engelleyecek" girişimlerine de imkân verilmeyecek bir anlayış hâkim olmalıdır. Kanun ve uygulamalar buna göre düzenlenmelidir.
Bu konuda gerekli adımları atarken, "vatandaşın mağduriyetinin önlemesi ve hizmetlerin kesintisiz devam etmesinin sağlanması" her zaman ana amaç olmalıdır.
- Orta Doğu’da kurgulanan oyunlar ve Türkiye’nin geleceği / 16.12.2024
- 3. Dünya Savaşı ve Türkiye'nin pozisyonu / 10.12.2024
- Türkiye’nin Orta Doğu politikası ve BOP / 09.12.2024
- Kısa günün kârına satmak mı? / 06.12.2024
- Madenlerin özelleştirilmesinin ekonomik ve sosyal yansımaları / 04.12.2024
- Türkiye'nin zenginliği ve özelleştirme tartışmaları / 29.11.2024
- 10 Kasım’da Anıtkabir’e akın / 21.11.2024
- Ne için "Vakit tamam”? / 20.11.2024
- Gardırop Atatürkçülüğü / 19.11.2024