Son zamanlarda yapılan “Alevilik bir dindir” tartışması bilindiği üzere Aleviliğin ötesinde Alevi - Bektaşi yaşamının içine sığdırılmaya başlandı. Ben bu iddiaya ancak gülmekten katılırım! Neymiş efendim, Bektaşilik ayrı bir dinmiş ve bu yüzyıllardır bazen açık, bazen de gizli öğretileriyle yaşamaya devam etmiş. Hatta 680 yıllık cem evi bulunmuş, bu da tarihsel bir kanıtmış! Bizim Tunceli’nin güzel Hozat ilçesinin delileri meşhurmuş, bu gerçekten de doğruymuş!
Kısaca hatırlayalım: Hacı Bektaşi Veli kimdir? Asıl adı Seyyid Muhammed Bin Ata olup 1281 yılında Buhara’nın Nişabur şehrinde doğmuştur. Kendisi İmam Musa Kazım hazretlerinin torunudur. Eğitimini tamamen Yesevi ocağında Şeyh Lokman’ı Parende’den (Ahmet Yesevi’nin halifesi) almış. Eğitimini tamamladıktan sonra rivayetlere göre 300 müridanıyla birlikte Anadolu’ya gelip Anadolu’nun İslamlaşmasın da öncü olmuştur. Osmanlının kuruluş yıllarında devletin sağlam temeller üstüne oturması için elinden geleni yapmıştır. Bunun en güzel kanıtı da Yeniçeri Ocağı’nın kurulmasında yer almasıdır. Sultan Orhan Gazi, Yeniçeri Ocağı’nın ilk açılış merasiminde de ona dua ettirmiş, böylece günümüze kadar Yeniçeri Ocağı’nın manevi lideri kabul edilmiştir. Ayrıca Ahilik teşkilatını kurup şekillendiren de ta kendisidir. Kendi vefatından sonra Anadolu’nun, Balkanların ve Asya’nın dört bir yanına dağılan medreseleri de halen günümüzde varlığını korumaktadır.
Şimdi sen bu medreseleri görünce, Bektaşiliği ayrı bir din olarak kabul ediyorsun! O zaman günümüze kadar gelen Mevlana, Hacı Bayramı Veli öğretilerini de “ayrı bir din” olarak mı telakki edeceğiz?
Sen, o gördüğün medreseler sayesinde hala bu vatan üstünde rahat bir nefes alıyorsun. Onlar, Ehl-i Beyt’ten aldıkları İslam dininin o güzel kokusunu, Anadolu’ya getirmiş ve gönüllere yerleştirmişlerdir. Sen “bu ayrı bir dindir” dersen, o zaman Hacı Bektaşi Veli’ye ve öğretisine en büyük iftirada bulunmuş olursun.
Farkındalar ya da değiller ama bu arkadaşlar Türkiye’nin bu çok dalgalı döneminde gelecekleri son nokta olan etnik kimlik tartışmaları ile birlikte ne yapacaklar? Acaba yakında konuşulacak olan bütün moda olmuş sorunların yanında, Türkiye’ de Alevi-Bektaşi sorunu mu da var?
Ben bu arkadaşlara, Alevi-Bektaşi olduklarını düşünüyorlarsa eğer evlerine Prof. Dr. Haydar Baş beyin Ehl-i Beyt külliyatını almalarını, bu külliyatı çok iyi okumalarını, öğrendiklerini acil bir biçimde hayatlarında yaşamalarını tavsiye ediyorum. O zaman Hacı Bektaşi Veli’nin ne demek istediğini çok iyi anlayacaklarına eminim…
Kısaca hatırlayalım: Hacı Bektaşi Veli kimdir? Asıl adı Seyyid Muhammed Bin Ata olup 1281 yılında Buhara’nın Nişabur şehrinde doğmuştur. Kendisi İmam Musa Kazım hazretlerinin torunudur. Eğitimini tamamen Yesevi ocağında Şeyh Lokman’ı Parende’den (Ahmet Yesevi’nin halifesi) almış. Eğitimini tamamladıktan sonra rivayetlere göre 300 müridanıyla birlikte Anadolu’ya gelip Anadolu’nun İslamlaşmasın da öncü olmuştur. Osmanlının kuruluş yıllarında devletin sağlam temeller üstüne oturması için elinden geleni yapmıştır. Bunun en güzel kanıtı da Yeniçeri Ocağı’nın kurulmasında yer almasıdır. Sultan Orhan Gazi, Yeniçeri Ocağı’nın ilk açılış merasiminde de ona dua ettirmiş, böylece günümüze kadar Yeniçeri Ocağı’nın manevi lideri kabul edilmiştir. Ayrıca Ahilik teşkilatını kurup şekillendiren de ta kendisidir. Kendi vefatından sonra Anadolu’nun, Balkanların ve Asya’nın dört bir yanına dağılan medreseleri de halen günümüzde varlığını korumaktadır.
Şimdi sen bu medreseleri görünce, Bektaşiliği ayrı bir din olarak kabul ediyorsun! O zaman günümüze kadar gelen Mevlana, Hacı Bayramı Veli öğretilerini de “ayrı bir din” olarak mı telakki edeceğiz?
Sen, o gördüğün medreseler sayesinde hala bu vatan üstünde rahat bir nefes alıyorsun. Onlar, Ehl-i Beyt’ten aldıkları İslam dininin o güzel kokusunu, Anadolu’ya getirmiş ve gönüllere yerleştirmişlerdir. Sen “bu ayrı bir dindir” dersen, o zaman Hacı Bektaşi Veli’ye ve öğretisine en büyük iftirada bulunmuş olursun.
Farkındalar ya da değiller ama bu arkadaşlar Türkiye’nin bu çok dalgalı döneminde gelecekleri son nokta olan etnik kimlik tartışmaları ile birlikte ne yapacaklar? Acaba yakında konuşulacak olan bütün moda olmuş sorunların yanında, Türkiye’ de Alevi-Bektaşi sorunu mu da var?
Ben bu arkadaşlara, Alevi-Bektaşi olduklarını düşünüyorlarsa eğer evlerine Prof. Dr. Haydar Baş beyin Ehl-i Beyt külliyatını almalarını, bu külliyatı çok iyi okumalarını, öğrendiklerini acil bir biçimde hayatlarında yaşamalarını tavsiye ediyorum. O zaman Hacı Bektaşi Veli’nin ne demek istediğini çok iyi anlayacaklarına eminim…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Şirin / diğer yazıları
- Duvara Davos’ladılar / 03.02.2013
- Yalan hikaye / 29.01.2013
- Ekonomide küresel bunalım Türkiye’yi ‘es’ geçmiyor / 15.01.2013
- Sözünü tutma vakti geldi! / 08.01.2013
- Gerçek olmayan ekonomik büyüme / 26.12.2012
- Ekonomideki bataklık / 18.12.2012
- ABD, AB ve Türkiye: Gerçekler / 11.12.2012
- Haçlı gözlüğü / 04.12.2012
- Bir haftalık ekonomik tablo / 27.11.2012
- Muharrem ayı ve bize düşündürdükleri… / 20.11.2012
- Yalan hikaye / 29.01.2013
- Ekonomide küresel bunalım Türkiye’yi ‘es’ geçmiyor / 15.01.2013
- Sözünü tutma vakti geldi! / 08.01.2013
- Gerçek olmayan ekonomik büyüme / 26.12.2012
- Ekonomideki bataklık / 18.12.2012
- ABD, AB ve Türkiye: Gerçekler / 11.12.2012
- Haçlı gözlüğü / 04.12.2012
- Bir haftalık ekonomik tablo / 27.11.2012
- Muharrem ayı ve bize düşündürdükleri… / 20.11.2012