Türkiye uzun zamandır bazı çevrelerce alt yapısı hazırlanan başkanlık modelini iyiden iyiye konuşmaya başladı. Anayasamızda 1. maddede yer alan devlet şeklinin cumhuriyet olduğu; madde 3’de yer alan Türkiye devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olduğu vurgusu ve resmi dilinin Türkçe olması konusu da bir şekilde tartışılmaya açılıyor. Oysa bu maddelerin değiştirilemeyeceği ve değiştirilemeyeceğinin teklif dahi edilemeyeceği madde 4’de belirtilmişti.
Şu anda yapılan yeni düzenlemelerin henüz yürürlüğe girmediğini dikkate aldığımızda bugün konuşulanlar aslında mevcut anayasa ile uyuşmamaktaydı.
Üniter devlet yapısını tamamlamış Türkiye Cumhuriyeti devletinde; Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak vs. etnik kimlikler Türk üst kimliği altında toplanmıştır.
“Ben Türk’üm” diyen herkesin Türk kabul edildiği bu geniş yelpaze, kuruluşundan bugüne devletimiz içinde barış ve huzur içinde yaşanmasını sağlamıştır.
Atatürk döneminden itibaren sadece gayrimüslim - müslim ayrımının kabul edilmesi de bunun göstergesi idi. Lozan görüşmelerinde inanç temelli bu ayrım dışında hiçbir “öteki” gerekçesi kabul edilmemiştir. Bugüne kadar da bu mantık ile gelinmiş, halkımız arasındaki kanaat de bu yönde gelişmiştir.
Başkanlık sistemine geçişin en önemli nedeni, federatif bir düzenin hâkimiyetini temindir. Federatif yapı, bir ve bölünmez olduğu vurgulanan Türk milletinin bölgelere ayrılması demektir. Bu bölünme eğer AB tavsiyelerindekine riayet edilirse etnik temelli hale getirilecek ve onların belirlediği 36 etnik gruba, 36 ayrı parça şekline sokulabilecektir
Halkımız arasında görüşleri sorulduğunda başkanlık sistemi hakkında kimsenin bilgisi olmadığı görülüyor. Bölünmenin önünü açabilir dediğimizde ise herkes, “Kesinlikle. Biz biriz, böyle kalmalıyız” diyorlar.
Bundan başka bir görüşe rastlamadık.
Sadece siyasi çevrelerce desteklendiğini düşündüğümüz bu sistem, mevcuttan daha iyi ne getirecek sorusuna gelirsek, dünyada bu sistemin en iyi uygulayıcısı ABD’dir.
ABD’de gördüğümüz başkanlık sisteminin bu ülkede hayata geçirilmesi farklı yapılanma imkânı bulunamaması ile izah edilmektedir. Yoksa devletleşme aşamasında üniter yapıya geçilebilmesi en mükemmel netice verecektir. ABD’de yer alan birbirinden farklı düşünceler o süreçte federatif bir yapılanma ile devletleşebilmiştir.
Demokratik ve laik bir cumhuriyet olan Türkiye’de, çok partili bir sistem mevcut, bunun gereği seçimler yapılmakta ve milletin vekilleri bu seçimler vasıtası ile vekillerini Meclise göndermekte.
Bizimkinden farklı bir parti anlayışı olan Birleşik Devletlerde, başkan adayı aslında aday olduğu partiyi temsil etmiyor. Seçilemezse de o partiye değil işine dönüyor. Yani partiyi değil, kendini temsil ediyor. Bizde ise, hükümet partisi ile iktidara geliyor. ABD örneği gibi olursa çok partili hayat da sona erecek ve iki partili bir sisteme geçiş söz konusu olacaktır. Bugünkü sistemimizde Hükümeti denetleme mekanizmaları var.
Başkanlık sisteminin en sakıncalı tarafı bir dahaki seçim dönemi gelene kadar başkanı denetleyecek etkili bir mekanizmanın olmamasıdır. ABD’de başkanların görevden alınması nadirdir ve ‘vatana ve göreve ihanet’ gibi ağır bir suçtan Kongre ile yargının ortak kararı ile mümkün olabilmektedir. Bu en büyük sakınca olarak karşımıza çıkıyor.
Yükselen itiraz seslerine Türk tipi bir başkanlık modeli diyenler, olanı, en iyiyi ve halen uygulananı bir kenara bırakarak yeni bir sistem istiyor, anlamak mümkün değil? Yeni bir sistem hazırlanarak kullanmaya başlamak, bugünkünden daha iyi netice veremeyecektir. Bu arada başkanlık sistemi, terör, Suriye gündeminde gelişen siyasi gündem, vatandaşın asıl meselesi olan iş ve aş temini ile hiç ilgilenmiyor. Millet sistemin değişmesini değil, var olanın kendisine iş ve aş vermesini bekliyor.
Şu anda yapılan yeni düzenlemelerin henüz yürürlüğe girmediğini dikkate aldığımızda bugün konuşulanlar aslında mevcut anayasa ile uyuşmamaktaydı.
Üniter devlet yapısını tamamlamış Türkiye Cumhuriyeti devletinde; Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak vs. etnik kimlikler Türk üst kimliği altında toplanmıştır.
“Ben Türk’üm” diyen herkesin Türk kabul edildiği bu geniş yelpaze, kuruluşundan bugüne devletimiz içinde barış ve huzur içinde yaşanmasını sağlamıştır.
Atatürk döneminden itibaren sadece gayrimüslim - müslim ayrımının kabul edilmesi de bunun göstergesi idi. Lozan görüşmelerinde inanç temelli bu ayrım dışında hiçbir “öteki” gerekçesi kabul edilmemiştir. Bugüne kadar da bu mantık ile gelinmiş, halkımız arasındaki kanaat de bu yönde gelişmiştir.
Başkanlık sistemine geçişin en önemli nedeni, federatif bir düzenin hâkimiyetini temindir. Federatif yapı, bir ve bölünmez olduğu vurgulanan Türk milletinin bölgelere ayrılması demektir. Bu bölünme eğer AB tavsiyelerindekine riayet edilirse etnik temelli hale getirilecek ve onların belirlediği 36 etnik gruba, 36 ayrı parça şekline sokulabilecektir
Halkımız arasında görüşleri sorulduğunda başkanlık sistemi hakkında kimsenin bilgisi olmadığı görülüyor. Bölünmenin önünü açabilir dediğimizde ise herkes, “Kesinlikle. Biz biriz, böyle kalmalıyız” diyorlar.
Bundan başka bir görüşe rastlamadık.
Sadece siyasi çevrelerce desteklendiğini düşündüğümüz bu sistem, mevcuttan daha iyi ne getirecek sorusuna gelirsek, dünyada bu sistemin en iyi uygulayıcısı ABD’dir.
ABD’de gördüğümüz başkanlık sisteminin bu ülkede hayata geçirilmesi farklı yapılanma imkânı bulunamaması ile izah edilmektedir. Yoksa devletleşme aşamasında üniter yapıya geçilebilmesi en mükemmel netice verecektir. ABD’de yer alan birbirinden farklı düşünceler o süreçte federatif bir yapılanma ile devletleşebilmiştir.
Demokratik ve laik bir cumhuriyet olan Türkiye’de, çok partili bir sistem mevcut, bunun gereği seçimler yapılmakta ve milletin vekilleri bu seçimler vasıtası ile vekillerini Meclise göndermekte.
Bizimkinden farklı bir parti anlayışı olan Birleşik Devletlerde, başkan adayı aslında aday olduğu partiyi temsil etmiyor. Seçilemezse de o partiye değil işine dönüyor. Yani partiyi değil, kendini temsil ediyor. Bizde ise, hükümet partisi ile iktidara geliyor. ABD örneği gibi olursa çok partili hayat da sona erecek ve iki partili bir sisteme geçiş söz konusu olacaktır. Bugünkü sistemimizde Hükümeti denetleme mekanizmaları var.
Başkanlık sisteminin en sakıncalı tarafı bir dahaki seçim dönemi gelene kadar başkanı denetleyecek etkili bir mekanizmanın olmamasıdır. ABD’de başkanların görevden alınması nadirdir ve ‘vatana ve göreve ihanet’ gibi ağır bir suçtan Kongre ile yargının ortak kararı ile mümkün olabilmektedir. Bu en büyük sakınca olarak karşımıza çıkıyor.
Yükselen itiraz seslerine Türk tipi bir başkanlık modeli diyenler, olanı, en iyiyi ve halen uygulananı bir kenara bırakarak yeni bir sistem istiyor, anlamak mümkün değil? Yeni bir sistem hazırlanarak kullanmaya başlamak, bugünkünden daha iyi netice veremeyecektir. Bu arada başkanlık sistemi, terör, Suriye gündeminde gelişen siyasi gündem, vatandaşın asıl meselesi olan iş ve aş temini ile hiç ilgilenmiyor. Millet sistemin değişmesini değil, var olanın kendisine iş ve aş vermesini bekliyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018