Başbakan'ın Kürtçü kodları

Başbakan'ın başlattığı yeni Kürt Devrimi'nin en önemli özelliği galiba şu olacak:"Bu ülkede ayrılık isteyen ciddi bir nüfus var. Dahası biz bu süreci destekleyip, yükselen taleplere evet demezsek terör, elinde silah kapınızın önünde bekliyor. Bu teröre karşı da yapacak hiç bir şeyimiz yok, ölmekten başka..."Buyrun size derslere konu olacak bir psikolojik savaş örneği!İlk bakışta herkesi avucunun içine alacak, tüm annelere teslim bayrağı çektirecek bir söylem bu... 30 bin şehit vermiş 200 milyar $ harcamış, 25 yılını bu işe zayi etmiş bir ülke için kolay kolay hayır diyemeyeceğiz bir şey bu!Oysa her psikolojik savaş örneğinde olduğu gibi bu da koskoca bir yalan! İmajlarla gerçekler arasında dağlar tepeler kadar fark var. Yani Başbakan'ın zihnimizde uyanmasını istediği şeyler başka, hayatın gerçekleri başka!Hayatın Gerçeği'ne ait meselelerin en başında şu yazıyor:"Bize her ne kadar Kürt sorunu var, biz bu Kürtlere zulmettik dedirtseler, bunu ezeli bir suç olarak zihnimize kazımaya çalışsalar da gerçek bu değil. Türk Kürt'ten, Kürt de Türk'den ayrılmak istemiyor."İşte sorun haline getirilmeye çalışılan zehir bu! Kürt'ü, Türk'ten ayırmak, işin panzehiri de aynı cümlede yatıyor: Kürt Türk'ten, Türk de Kürt'ten ayrılmak istemiyor. Çünkü bu insanlar birbirlerini ayrı-gayrı görmüyorlar. Eğer konu kendi tabii akışına bırakılırsa, birileri elini kolunu çekerse ortada hiç bir mesele kalmayacak.Bunun böyle olduğunu kurulan Kürtçü partilerin aldığı oylardan da anlayabilirsiniz. Bugün gündeme getirilmese de, gözden kaçırılsa da bu nevi'den partilerin aldığı oy oranı ortadadır.Ortada yaşanmış düşük yoğunluklu bir savaş, bu savaşta yapılan onca hata ve gözyaşı ile sulanmış bir coğrafya ve de tüm hatıralar capcanlı durmasına rağmen, Kürt vatandaşlarımız bu partileri desteklememiştir.Onca kışkırtmaya, provokasyona ve yabancıların görünür görünmez eline rağmen!Bu ne anlama geliyor? Etle tırnak olduğumuz, birlikte istiklal savaşı yaptığımız insanımız bölünmeyi-parçalanmayı kabul etmiyor! Ayrılıkçı partileri etkisiz eleman haline getiriyor.Mazallah sözkonusu partiler propaganda edildiği gibi % 25 oy alsalardı acaba halimiz ne olurdu? Ülkeyi herhalde 2'ye değil anında 10'a, 20'ye bölerlerdi.Şunu demeye çalışıyoruz: Hiç kimse, kimseye tercüman olmaya kalkmasın. Bu millet bölünmek istemiyor.Emin olun Başbakan'ın Diyarbakır'daki derin yalnızlığının altında bu gerçek yatıyor! Halkımız Başbakan'a rağmen ayrılmak istemiyor.***Ayrılmayı istemek gerçekten de bugün siyasilerimizin tahrik ettiği bir şey. İşte Ümit Özdağ'ın dünkü yazısında inanılmaz bir ifşaat: "Yerel ve bölgesel televizyon yayını sadece PKK'nın değil, AKP'nin de politikası. Bir süre önce Güneydoğu Anadolu'da bir valiyi ziyaretim sırasında valinin odasında yerel TV'lerden birisi program isteyince, adı geçen TV'nin Kürtçe yayın için başvurduğunu söyleyerek talebi reddettim. Bunun üzerine odada bulunan vali bir dakika yan odaya geçebilir miyiz dedi ve bana, hocam, o televizyon kanalının Kürtçe yayınına geçmesini hükümet istiyor, talebi ben ilettim TV'nin sahibine, açıklamasını yaptı. Kürtçe bölgesel ve yerel televizyon yayını konusunda AB'nin herhangi bir talebi yok. Türkiye'nin halen TRT üzerinden yaptığı yayın Kopenhang Kriterlerini yerine getiriyor..."Buyrun size bu işlerin nasıl kotarıldığına dair bir küçük not!Ayrılığı gayrılığı millet istemiyor, siyaset ve dış odaklar bunu tahrik ediyorlar. Dolayısıyla Başbakan'ın aydınlar veya Diyarbakır konuşması aslında Kürt vatandaşlarımıza değil, AB başkentlerine yapılmıştır.Başbakan bu konuşmalarla son kurşununu sıkmaya çalışan Kürt ayrılıkçılara can suyu vermiştir.Bakın ünlü soykırımcı Baskın Oran bile ne diyor:"Başbakan bu konuşmayı ancak terör bittikten sonra yapabilirdi."Gelin de can suyu katmayı es geçin. Şimdi aynı ayrılıkçı adresler yeni bir partide buluşturularak oy oranları yükseltilmeye ve Meclis'e sokulmaya çalışılıyor.Neyle ve kiminle:"Erdoğan'ın kendinden menkul Kürt Ayrılıkcılığı projesi ile..."