Peşmerge lideri Mesud Barzani, önceki gün Vatikan'da Roma Katolik Kilisesi'nin ruhani lideri Papa 16. Benediktus ile görüştü. Hatırlarsanız geçtiğimiz ay sonu da ABD Başkanı Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair ile görüşmüştü.Daha önceki yazılarımızda Irak'ta yapılan Anayasa referandumunun asıl hedefinin peşmerge federasyonunun resmi olarak tescil edilmesi olduğunu, diğer bölgelerin ise tam bir kaosa ve iç savaşa sürükleneceğini ifade etmiştik.Bu yapılan ziyaretlerde bu gerçeğin doğruluğunu bir kez daha görmüş olduk. Bush, peşmerge lideriyle görüşmesinde "Irak'tan, Kürdistan Bölgesel Hükümeti'nin Başkanı Barzani'yi Oval Ofis'te ağırlamak benim için bir onur'' ifadesi kullandı. Peşmerge lideri bölgesel kıyafetlerle karşılandı ve ayaklarının altına, Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden Başbakan Erdoğan'a layık görülmeyip apar topar altından alınan kırmızı halı serildi.Görüşmede Barzani'ye ve peşmergelere övgüler vardı.Tony Blair ile yaptığı görüşme de farklı olmadı. Blair, Barzani'ye demokrasiye yaptığı hizmetlerinden dolayı tebrik etti, Irak'ın kuzeyine "Kürdistan" demeyi de ihmal etmedi.Evet. Bu stratejik tescil görüşmelerinin üçüncü durağı da Vatikan oldu. Önce baş patron ABD'nin sonra asıl stratejik ortağı İngiltere'nin onayı, arkasından da Vatikan'ın kutsaması.Daha önce Irak Devlet Başkanı Talabani kutsanmıştı, şimdi de Barzani.Görüşme sonrası Vatikan Basın Bürosu tarafından yapılan resmi açıklamada, "Papa bugün, Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Ekselansları Mesut Barzani'yi de kabul etmiştir" denildi.Görüşmelerin detayları çok önemli değil, çünkü asıl mesaj zaten bu cümlede gizli. "Başkan"ın yanına promosyon olarak bir de "ekselans" eklendi.Global güçlerin bu görüşmelerdeki muradı, oluşturdukları "çıbanyavrusunu" tanıdıklarını dünyaya ilan etmekti ve bunu yaptılar. Çıbanbaşı'nın İsrail olduğunu hatırlatalım.Bütün bu gelişmeler olurken, hükümetimizin her konuda olduğu gibi duyarsızlığı, vurdumduymazlığı devam ediyor.Barzani'nin ABD Başkanı'nı ziyaretinden sonra Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, peşmerge liderine "Sayın" ifadesi kullanması oldukça manidardı ve yaptığı açıklamalarda Bush'un peşmergeye hitaben "başkan" ifadesini kullanmasını ise kabullenmiş görünüyordu.Nasıl geçmişte ABD dostluğu, müttefikliği adı altında İsrail'i ilk tanıyan biz olduysak, korkarım AKP'nin ABD sevdası sebebiyle bugün Kuzey Irak'taki oluşum için aynı kaderi yaşayabiliriz.Bizi her halükarda tehdit eden iki oluşumu da ilk bize onaylatarak kendi kuyumuzu kazdırıyorlar. Birinci oluşum dün bizden kopan Ortadoğu'yu darmadağın ederken, bu noktada çıbanbaşı vazifesini yüklenmişken, "çıbanyavrusu" olan ikinci oluşum, atalarımızdan bize miras kalan son toprak parçasını da bölme ve parçalama vazifesini yüklenmiş durumdadır.Fakat her konuda Batıya ram olmuş AKP hükümetinde bunu görebilecek ferasetin olmadığı kesin. Ferasetin olmaması dışında bir neden varsa, onu da siz değerlendirin.Siyasilerimizin yanlış politikaları sebebiyle sürekli kendi düşmanını üreten bir ülke konumundayız.Bu durumu gören ve bizleri uyaran insanları da maalesef kale almıyoruz.Prof. Dr. Haydar Baş taa Körfez Savaşı'nın başlarında "Oyun Türkiye üzerine oynanıyor" uyarısını yapmıştı. O günkü ve ondan sonraki siyasiler bu öngörü sahibi değerli şahsiyetin sözlerini dikkate alsalardı, bugün bu tehdit unsurlarının hiçbiri olmayacaktı.Dün terörle mücadele için Irak'ın kuzeyinde istediğimiz operasyonu yapabilirken, bugün terör örgütü PKK'nın beslendiği bir ortam oluştu.ABD'li yetkililerin ifadelerine bakarsak, bu bölgede hiç PKK yok. Ama gerçeğe baktığımızda PKK, ABD'nin kontrolündeki başkent Bağdat da bile siyasi irtibat bürosu kurmuş. Irak'ın kuzeyinde Kandil dağı'ndan şehre inmişler ve birçok kontrol noktaları var. Kontrol noktalarında ve de irtibat bürolarında PKK bayrakları ve Abdullah Öcalan posterleri var. Yine PKK, Irak'ın kuzeyinde birçok yerde eğitim kamplarına sahip, hatta hastaneleri, santralleri bile var.Ve her şeyden önemlisi bütün bu gerçeklere rağmen ABD, PKK yok, bulamadık diyor. Bizimkilerden yine hiç tepki yok, "sen böyle diyorsan doğrudur" psikolojisini taşıyorlar.Telafer'de, Kerkük'te, Samarra'da sözde garantörlüğümüz altında olan soydaşlarımızın hali ortada.Sizce dün bu bölgelerde, zalim Saddam döneminde mi daha rahat hareket ediyorduk, yoksa bugün sözde demokratik ortamda mı?Bu bölgede çıkarı olanlar, oluşturdukları "çıbanyavrusu"nun liderini ülkelerinde başkan diye ağırlayanlardır.Kim ne derse desin, son dönmelerdeki gelişmelerden en çok zarar gören ve de görecek olan Türkiye'dir.Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in bu konudaki uyarıları oldukça dikkat çekici: "Diğer taraftan AKP, hariciyemizi de tamamen mahvetmiştir. Türkiye'nin hariciyesi artık milli bir hariciye olmaktan çıktı. ABD'nin talimatıyla olması gereken noktaya geldi. Yani o ne istiyorsa o şekilde bir hariciye politikası uygulanıyor. Milli devlet anlayışımız tamamen tarumar oldu. Bunun biraz daha devam etmesi ile beraber devlet yapımızın da akamete gitmesi de mümkün olacak. Çünkü etrafımız kuşatma altına alınmıştır. Adamın bir tanesi Kuzey Irak'tan kalkıyor, ABD'ye gidiyor. Bir büyük devlet başkanı muamelesi görüyor. Halbuki dün bu adama senin başbakanın pasaport vererek dünyada dolaştırırdı. Yani senin himmetinle dünyada dolaşma imkanı bulan insan bugün seni de fersah aşacak bir mertebeye kavuşturuluyor ise ve buna sen de imkan tanıyıp hak veriyorsan bu işin altında bir bit yeniği var."Artık Batının güdümünde, kendi bindiği dalı kesen bir siyasi irade değil, kendi gücünün ve sahip olduğu mirasın farkında olan, milli ve ulusal değerlere değer veren, milli projeler ortaya koyan bir siyasi irade istiyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025