İnsaf sahibi, iz'an ve idrak sahibi her insanın yıllardır söylediği gibi, son katliamla bir kez daha anlaşıldı ki; barış ile İsrail birbirine çok çok uzak şeyler.
Bütün dünya devletleri, dünyaya nizamat verme iddiasındaki, barış getirme niyetindeki uluslararası kuruluşlar niyetlerinde ve iddialarında samimi iseler, derhal İsrail'in ellerine kelepçe vurmalıdırlar.
İsrail, devlet imkanlarını kullanarak, nice güçlü devletlerin desteklerini yanına, arkasına alarak bölgede devlet terörü estiriyor. İşlediği cinayetlerin, dünya kamuoyuna nasıl, hangi ifadelerle duyurulacağına da, medyadaki uzantıları vasıtası ile kendi karar veriyor. Hal böyle olunca da, katliama tâbi tutulan gencecik insanlar, evleri başlarına yıkılan kadınlar, çocuklar militan oluyor, terörist oluyor, bütün bu yıkımları, kıyımları yapan İsrail ise devlet olmaya, devlet kalmaya devam ediyor.
Dünya devletleri artık oturup karar vermelidir, bölge ülkeleri akıllarını başlarına toplayıp, başlarını ellerinin arasına alıp düşünmeli ve çok acil karar vermelidirler; bölgede barış isteniyorsa İsrail durdurulmalıdır, dünyada barış isteniyorsa devlet terörüne bir son verilmelidir.
İsrail'in yaptıklarına seyirci kalan devletlerin ve uluslararası kuruluşların, barıştan bahsetmeye hakları yoktur. Terörün kaynağının bizzat İsrail olduğunu bilmeyecek kadar kör ve sağır olamayacaklarına göre, susarak terörün yanında yer alıyorlar, destek veriyorlar demektir.
Genelde tüm dünya özelde ise bölge ülkeleri barışla İsrail arasında bir tercih yapmak durumundadırlar. Eğer dünyaya barış gelsin, bölgeye barış gelsin diyorlarsa, el ele, kafa kafaya verip devlet eliyle terör dehşetine son vermelidirler.
Irak'ta kitle imha silahları olabilir ihtimalini ileri sürerek, her ihtimale karşı bütün bir milleti bombardımana tâbi tutanlar, sudan bahanelerle bir yıldır Irak'ta kan akmasına sebep olanlar, İsrail'in cinayetlerine nasıl gözlerini kapatırlar? Orta yerde, her çeşit silahı, canının çektiği zamanlarda, hiç bir kayıt tanımadan masum halka karşı kullanan bir devlet var.
Elinde bulunma ihtimali bile, başkalarına saldırmayı, bombalamayı gerektiren silahları İsrail bizzat kullanıyor. Bütün dünyaya göstere göstere kalabalıklar üzerine boşaltıyor.
Bir kez daha anlaşıldı ki bölgede terör estiren terörü tırmandıran, hatta terörü başka bölgelere taşıma gayretleri içinde olan İsrail'dir ve hiç bir endişe, hiç bir korku taşımadan planladığı cinayetleri işlemektedir.
Amerika adaletin bu mu? Avrupa hakkaniyetin bu mu? Haçlı dünyası, hayat anlayışın, insanlık anlayışın, insan haklarından anladığın bu mu? Anlıyoruz ki, siyonizmin ve haçlıların yönetiminde, güdümündeki bir dünyada adalet yoktur, insan hakkı yoktur, insanca yaşama hakkı yoktur, can güvenliği yoktur ve Müslümana hayat hakkı yoktur.
Dünya, siyonizmin ve haçlıların idaresine terk edilmeyecek kadar önemlidir.
Bütün dünya devletleri, dünyaya nizamat verme iddiasındaki, barış getirme niyetindeki uluslararası kuruluşlar niyetlerinde ve iddialarında samimi iseler, derhal İsrail'in ellerine kelepçe vurmalıdırlar.
İsrail, devlet imkanlarını kullanarak, nice güçlü devletlerin desteklerini yanına, arkasına alarak bölgede devlet terörü estiriyor. İşlediği cinayetlerin, dünya kamuoyuna nasıl, hangi ifadelerle duyurulacağına da, medyadaki uzantıları vasıtası ile kendi karar veriyor. Hal böyle olunca da, katliama tâbi tutulan gencecik insanlar, evleri başlarına yıkılan kadınlar, çocuklar militan oluyor, terörist oluyor, bütün bu yıkımları, kıyımları yapan İsrail ise devlet olmaya, devlet kalmaya devam ediyor.
Dünya devletleri artık oturup karar vermelidir, bölge ülkeleri akıllarını başlarına toplayıp, başlarını ellerinin arasına alıp düşünmeli ve çok acil karar vermelidirler; bölgede barış isteniyorsa İsrail durdurulmalıdır, dünyada barış isteniyorsa devlet terörüne bir son verilmelidir.
İsrail'in yaptıklarına seyirci kalan devletlerin ve uluslararası kuruluşların, barıştan bahsetmeye hakları yoktur. Terörün kaynağının bizzat İsrail olduğunu bilmeyecek kadar kör ve sağır olamayacaklarına göre, susarak terörün yanında yer alıyorlar, destek veriyorlar demektir.
Genelde tüm dünya özelde ise bölge ülkeleri barışla İsrail arasında bir tercih yapmak durumundadırlar. Eğer dünyaya barış gelsin, bölgeye barış gelsin diyorlarsa, el ele, kafa kafaya verip devlet eliyle terör dehşetine son vermelidirler.
Irak'ta kitle imha silahları olabilir ihtimalini ileri sürerek, her ihtimale karşı bütün bir milleti bombardımana tâbi tutanlar, sudan bahanelerle bir yıldır Irak'ta kan akmasına sebep olanlar, İsrail'in cinayetlerine nasıl gözlerini kapatırlar? Orta yerde, her çeşit silahı, canının çektiği zamanlarda, hiç bir kayıt tanımadan masum halka karşı kullanan bir devlet var.
Elinde bulunma ihtimali bile, başkalarına saldırmayı, bombalamayı gerektiren silahları İsrail bizzat kullanıyor. Bütün dünyaya göstere göstere kalabalıklar üzerine boşaltıyor.
Bir kez daha anlaşıldı ki bölgede terör estiren terörü tırmandıran, hatta terörü başka bölgelere taşıma gayretleri içinde olan İsrail'dir ve hiç bir endişe, hiç bir korku taşımadan planladığı cinayetleri işlemektedir.
Amerika adaletin bu mu? Avrupa hakkaniyetin bu mu? Haçlı dünyası, hayat anlayışın, insanlık anlayışın, insan haklarından anladığın bu mu? Anlıyoruz ki, siyonizmin ve haçlıların yönetiminde, güdümündeki bir dünyada adalet yoktur, insan hakkı yoktur, insanca yaşama hakkı yoktur, can güvenliği yoktur ve Müslümana hayat hakkı yoktur.
Dünya, siyonizmin ve haçlıların idaresine terk edilmeyecek kadar önemlidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025